3 Mart 2019 - 15:02
Robert Fisk: Hindistan-Pakistan savaşı, İsrail’in büyük arzusu!

Independent‘in Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, Hindistan ve Pakistan arasında birkaç gündür süren çatışmada Terör ve işgal devleti Siyonist İsrail’in asıl etken olduğunu ifşa etti.

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA - Independent‘in Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, Hindistan ve Pakistan arasında birkaç gündür süren çatışmada Terör ve işgal devleti Siyonist İsrail’in asıl etken olduğunu ifşa etti.

Independent‘ta “Hindistan-Pakistan çatışmasında İsrail izi” başlığıyla yayımlanan yazının tam çevirisini okurlarımıza sunuyoruz:

“Son dakika haberleri önüme ilk düştüğünde Gazze’ye ya da Suriye’ye yapılan bir hava saldırısı olduğunu düşündüm. Haberlerde, “terörist kampı”na yapılan hava saldırısı, “komuta ve kontrol merkezinin imha edildiği” ve birçok “terörist”in öldürüldüğü ifadeleri geçiyordu. Ordunun askerlerine “terörist saldırı” için misilleme yaptığı da söyleniyordu. Bir cihat üssü ortadan kaldırılmıştı. Sonra “Balakot” adını duydum ve ne Gazze’de ne de Suriye’de olduğunu; Pakistan’da olduğunu anladım. Garip olan da buydu. Birileri İsrail ile Hindistan’ı nasıl karıştırabilirdi?

Bu fikirden uzaklaşmamalıyım. İsrail’in Tel Aviv’deki savunma bakanlığı ile Yeni Delhi’deki Hindistan Savunma Bakanlığı’nı birbirinden iki bin beş yüz mil ayırıyor; ancak teşkilat ajansının yukarıdaki gibi duyurmasının bir nedeni var.

İsrail, aylardır gayri resmi, kabul edilmeyen bir ittifakta, Hindistan’ın milliyetçi BJP hükümeti ile birlikte; “İslamcı karşıtı”, kabul edilmeyen ve duyurulmayan bir koalisyon oluşturuyor. Bir yandan da Hindistan, İsrail silahları için büyük bir silah pazarı haline geliyor.

Tam da bu yüzden, tesadüf eseri olmayarak, Hindistan basını, İsrail yapımı Rafael Spice-2000’in “akıllı bombaları”nın Hindistan Hava Kuvvetleri tarafından Pakistan’daki Jaish-e-Mohammed (JeM) “teröristlerine” karşı kullanıldığını servis ediyor.

İsrail’in benzer hedeflere ulaşma çabası gibi, Hindistan’ın Pakistan’daki macerası da askeri başarıdan çok, hayal gücüne dayanıyor olabilir. İsrail tarafından üretilen ve sağlanan GPS güdümlü bombalar tarafından sözde ortadan kaldırılan “300-400 terörist”, ortadan kaldırılan kayalardan ve ağaçlardan biraz daha fazla olabilir. Ancak 14 Şubat’ta JeM’in iddia ettiği ve 40 Hint askerinin öldürüldüğü haberinin gerçeklikten uzak bir yanı yoktu.

Hindistan, 2017 yılında İsrail’in en büyük silah müşterisiydi ve İsrail’in, çoğu Filistinlilere yönelik askeri saldırılarında ve Suriye’deki hedeflerine karşı saldırıları sırasında test edilmiş İsrail hava savunma, radar sistemleri ve mühimmat için 530 milyon avro ödüyordu.

İsrail’in kendisi, Batı ülkeleri Müslüman Rohingya halkını yok etmeye çalışan hükümete yaptırım uygularken Myanmar askeri diktatörlüğüne tank, silah ve tekne satışlarını sürdürdüğünü açıklamaya çalışıyor. Ancak İsrail’in Hindistan’la silah ticareti yasal; yönetim kurulu ve her iki taraf tarafından da ilan ediliyor.

İsrailliler, kendi “özel komandoları” birimleri ile Hindistan tarafından Negev çölünde eğitilmek üzere gönderilen birlikler arasında, İsrail’in Gazze’de ve diğer sivil savaş alanlarında öğrendikleri tüm uzmanlıklarla birlikte ortak egzersizler yaptılar.

45 kişilik bir Hindistan askeri heyetinin bir parçası olan en az 16 Hint “Garud” komando bir süre İsrail’in Nevatim ve Palmachim hava üslerinde bulunuyordu.

Geçen yıl Hindistan’ı ilk kez ziyaret eden, İsrail’in milliyetçi Hindistan başbakanı Narendra Modi’nin İsrail ziyareti öncesinde İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, yaklaşık 170 sivilin öldürüldüğü Mumbai’e yapılan 2008 İslamcı saldırılarını hatırladı. Modi, “Hintliler ve İsrailliler terörist saldırıların acısını çok iyi biliyor” dedi. Hindistan Halk Partisi (BJP) de “Bombay’ın korkunç vahşiliğini hatırlıyoruz. Dişlerimizi sıkarız, savaşırız, asla pes etmeyiz” diyordu.

Bununla birlikte Hintli yorumcular, Modi’deki her ikisi de farklı şekillerde ortaya çıkan sağ kanatlı Siyonizm ve sağcı milliyetçiliğin; İngiliz imparatorluğu ile savaşan iki ülke arasındaki ilişkinin temel taşı olmaması gerektiği konusunda uyardılar.

İsrailli Haaretz gazetesinde yazıları çıkmış olan Brükselli araştırmacı Shairee Malhotra, Hindistan’ın Endonezya ve Pakistan’dan sonra 180 milyonluk nüfus ile dünyanın üçüncü büyük Müslüman nüfusuna sahip olduğuna işaret etti. Geçen yıl yazdığı yazıda “Hindistan-İsrail ilişkisi, genel olarak iktidardaki BJP ve Likud partileri arasındaki fikirlerin doğal bir şekilde birleşmesi anlamında çerçeveleniyor” dedi.

Hindu milliyetçileri “Müslümanların ellerinde tarihsel olarak kurban olan Hindular’ın bir anlatımı” fikriyle, bölünmeyi hatırlatan Hindular için ve Pakistan ile devam eden “çalkantılı ilişki” için çekici bir fikir inşa etmiş oluyordu.

Aslında, Malhotra’nın Haaretz’de işaret ettiği gibi; İsrail’in, Filistin’le uğraştığı ve Müslümanlarla savaştığı için Hindistan’daki en büyük hayranları ‘internet Hinduları’.

Malhotra, Carleton Üniversitesi profesörü Vivek Dehejia’yı ‘İslami terörizm belasından acı çeken’ Hindistan, İsrail ve ABD arasında “üçlü” bir ittifak talebinde bulundukları için kınadı.

Aslında, 2016’nın sonuna gelindiğinde, yalnızca yarım milyon Müslüman nüfusa sahip olan Belçika, yaklaşık 500 savaşçı üretmesine rağmen, Arap dünyasında, Hindistan’dan yalnızca 23 erkek IŞİD için savaşmaya kalkmıştı.

Malhotra’nın argümanı, Hindistan-İsrail ilişkisinin ideolojik değil pragmatik olması gerektiğidir.

Ancak, İsrail’e Hindistan’a o kadar çok silah tedarik ettiği zaman, Siyonist milliyetçiliğin Hindu milliyetçiliğine nasıl sıçrayamayacağını görmek zordur; 1992’den beri İsrail’le diplomatik ilişki içerisinde olan Hindistan’ı son olarak Pakistan’daki İslamcılara karşı zaten kullandı.

“Teröre karşı savaşa” (özellikle “İslamcı teröre karşı”) angaje olmak, güvenliği Müslüman komşular tarafından tehdit edilen sömürge bölünmesi üzerine kurulu iki devlet için doğal görünebilir.

Her iki durumda da, mücadeleleri bölgeye sahip olma ya da işgal etme hakkı üzerindedir. İsrail, Hindistan ve Pakistan’ın hepsinde nükleer silah var. Filistin ve Keşmir’in birbirine karışmasına izin vermemek ve Hindistan’ın 180 milyon Müslüman’ını yalnız bırakmamak için bir başka iyi neden…”

Ekler