Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA - Büyük Şeytan Amerika’nın, Suudi Arabistan krallık rejimine yapmış olduğu milyar dolarlık son teknolojiye sahip gelişmiş ağır silahlar, İran’ın yüzölçümü büyüklüğünü, nüfus üstünlüğünü, teknolojide ki gelişmişliğini ve eğitimli cemiyetinin fazlalığının üstüne çıkacak değildir.
Amerikan dergisi ‘‘National Interest’’ ‘’Trump Ortadoğu’yu Yanlış Anladı’’ başlığı adı altında yayımladığı raporunda, ABD cumhurbaşkanı Donald Trump’ın Arap diktatörleri desteklemesini eleştirerek, Suudi Arabistan’ın İran karşısında yenilgiye uğradığını yazdı.
Raporda şunlara yer verilmiş: ABD cumhurbaşkanı Trump’ın Ortadoğu’ya düzenlemiş olduğu ilk ve son seferinde kullanmış olduğu sözler, Trump’ın Ortadoğu gerçeklerini görmediğini gözler önüne sermektedir.
Trump ve kabinesi, ABD’nin bir önceki cumhurbaşkanı Barack Obama’nın Ortadoğu’da uyguladığı yanlış siyasetleri, Ortadoğu gerçeğinden de bir o kadar uzak olarak uygulamayı sürdürmeye devam etmekteler.
Trump’ın hakikatlerden sapması, yani İran’ın terörizmi desteklediği yönünde ki açıklamaları, Trump’ın dünyada insan haklarının en çok ihlal edildiği Arap ülkeleriyle aynı masaya oturarak, müttefik olmasına neden olmuştur.
Obama, Ortadoğu’da ki Arap ülkelerinde insan haklarının ihlal edilmesinden ve aynı zamanda İran’la varılan nükleer mutabakattan dolayı Araplara ve İran’a karşı Trump’ın uyguladığı siyasetlerin tam tersini uygulamaktaydı.
Trump, Suudilerle karşılıklı yapmış olduğu görüşmelerde ve Arap ülkeleri liderlerinin huzurunda yapmış olduğu konuşma sırasında da zaten Suudilerin hoşuna giden sözleri fısıldadı.
Trump, Arap ülkeleri liderleriyle kurduğu işbirliğini ‘‘iyi ve kötü arasında ki savaş’’ olarak niteledi.
Diğer taraftan bakacak olursak Trump, İran’ı en büyük terörizm destekçisi ve Ortadoğu’yu güvensiz hale getiren bir ülke olarak tanıtmaktadır. Trump, ABD, Suudi Arabistan ve bölgede ki müttefiklerinin terörizme karşı ortak cephede mücadele ederek savaştıklarını ilan etti.
Ancak Trump’ın bu sözleri, Ortadoğu’nun içinde bulunmuş olduğu şartlara bakılırsa tamamen yanlış bir siyasettir. Şunu da unutmamak gerekir ki el-Kaide ve IŞİD gibi silahlı terör örgütleri Suudi Arabistan’ın savunup desteklediği ve yaymaya çalıştığı Vahhabi ideolojiye sahiptir.
IŞİD Vahhabi ideolojinin ürünüdür. Vahhabilik’te 18. Yüzyılda Suudi Arabistan’da ortaya çıkmış batıl bir fırkadır.
Suudi Arabistan baş müftüsü, IŞİD’i kınasa da bazı diğer Suudi yetkililer, IŞİD’e karşı dost gözüyle bakmakta ve IŞİD’in Şiilere karşı olan tutumunu da överek, IŞİD’in İslam dinine olan bağlılıklarını da gündeme getirmekteler.
IŞİD’in ortaya çıkmasının ve Vahhabilik tarafından türemesinin en büyük nedeni; bazı radikal Vahhabilerin, Suudi Arabistan kraliyet ailesinin Vahhabiliği yeterince uygulamadığı ve yaymadığı düşüncesine kapılmalarına ve Vahhabiliğin gerçek yüzünü ortaya koyabilmesi için IŞİD terör örgütünü üretmelerine yol açtı.
Elbette tüm bunlara rağmen Suudi şeyhlerin ve Körfez ülkelerinde ki Arap şeyhlerin, Suriye’de ki radikal silahlı terör örgütlerine mali yardım etmelerine hiçbir şekilde engel teşkil etmemiştir.
Suudi Arabistan ve Körfezde ki Arap ülkeleri, bu konuyu bilmelerine rağmen ve IŞİD gibi tekfirci terör örgütlerine yapılan mali yardımları engelleyecekleri halde, hiçbir tepki göstermediler ve ellerinden gelen her türlü silah, lojistik ve mali yardımları esirgemediler.
Elbette Suudi Arabistan ve Arap şeyhlerinin tekfirci terör örgütlerine yapmış oldukları tüm bu mali yardımların tek bir sebebi vardı o da şu ki; İran’ın bölgede ki özelliklede Suriye üzerinde ki artan nüfuzunu önlemek içindi. Suudiler bunu yapmak zorundaydı zira diğer Arap ülkeleri İran’ın Ortadoğu’da ki yayılmacılığını görmezden gelmekteydiler.
Trump’ın Suudi Arabistan’ı bu şekilde kucaklaması, Körfez İşbirliğine üye Arap ülkeleri arasında olumsuz yönde karşılandı zira ABD’nin tam desteğini arkasına alan Kral Selman daha cesur siyasetler takip ederek, tüm muhaliflerini ezmeye ve yok etmeye başladı.
Kral Selman işi o kadar ileriye götürdü ki hatta bölgede ki tüm Arap ülkelerinin kayyumluğuna soyunma hissine kapıldı! Suudi Arabistan ve Kral Selman’ın bu planını ilk anlayan Katar oldu. İşte bundan sonrada Katar krizi baş gösterdi.
Trump’ın, Ortadoğu’ya düzenlediği seferin ardından Suudi Arabistan ve Kral Selman daha cesur hareketler sergilemeye başladı. Suudilerin amacı bu sayede diğer Arap ülkelerini de kendi çizmiş oldukları harita doğrultusunda hareket etmeye zorladılar. İşte Katar krizi de sırf bu yüzden patlak verdi. Fakat Katar krizi, Trump’ın izlemiş olduğu siyasetin aksine ters bir neticeyle sonuçlanacaktır.
Ancak bu arada İran’ı bölgede görmezden gelmek imkânsız zira İran olmadan Körfez de emniyet ve güvenlik sağlanamaz.
Büyük Şeytan Amerika’nın Suudi Arabistan krallık rejimine yapmış olduğu milyar dolarlık son teknolojiye sahip gelişmiş ağır silahlar İran’ın yüzölçümü büyüklüğünü, nüfus üstünlüğünü, teknolojide ki gelişmişliğini ve eğitimli cemiyetinin fazlalığının üstüne çıkacak değildir.
Trump’ın İran’ı bölgede ki terörizmin ana kaynağı olarak tanıtması, tam anlamıyla gerçeklerle çakışmaktadır. Çarşamba günü İran’ın başkenti Tahran’da Meclise ve İmam Humeyni’nin (r.a) türbesine düzenlenen saldırıyı tekfirci terör örgütü IŞİD’in üstlenmesi Amerika, Avrupa ve İran’ın ortak düşmanla karşı karşıya olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiş oldu. Elbette İran saldırıyla ilgili Suudi Arabistan’ı suçladı.
Daha önce de belirtiğimiz gibi el-Kaide ve IŞİD gibi tekfirci terör örgütleri ideolojilerini Suudi Arabistan’da hüküm sürmekte olan Vahhabilikten almaktadırlar. Bu azılı silahlı örgütler, Şii İran’ın bir numaralı düşmanlarıdır. Aslına bakılırsa İran ve Amerika, Suriye ve Irak’ta ortak düşmanla karşı karşıyadır.
Gerçi İran ile Amerika’nın Suriye ve Irak’ta ki çıkarları farklı olmasına rağmen, İran şimdiye dek Suudi Arabistan’ın aksine hiçbir kez tekfirci teröristlere destek vermekle suçlanmadı.
Elbette Trump’ın izlemiş olduğu İran karşıtı siyasetler bir nevi Obama’dan intikam almak ve Suudi hanedanına hoş görünmek için de izleniliyor da olabilir!
ABNA24.COM