Uluslararası Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı -ABNA- Trump, ülkesindeki zayıf liderliği ve aslında liderlik eksikliğini eleştirerek, açık sınır politikalarını da sert bir şekilde eleştirdi. Truth Social'da yaptığı paylaşımda şunları yazdı: "Ülkemiz bir felaket, dünyanın tamamı tarafından alay ediliyor! Açık sınırlar olduğunda, zayıf ve etkisiz bir liderlik söz konusu olduğunda, hatta liderlik diye bir şey olmadığında, işte böyle durumlar ortaya çıkar."
Trump, Çarşamba günü de New Orleans'ta 15 kişinin öldüğü ve 35 kişinin yaralandığı terör saldırısını yasadışı göçle ilişkilendirmiş ve şu açıklamada bulunmuştu: "Daha önce söylemiştim, buraya gelen suçlular, ülkemizdeki suçlulardan çok daha kötü. Bu sözlerim gerçek oldu." Trump ayrıca ABD'deki suç oranlarının "daha önce kimsenin görmediği bir seviyeye ulaştığını" ifade etti.
Çarşamba günü, Teksas eyaletinin Dallas şehrinden 42 yaşındaki bir Amerikan vatandaşı, yeni yılın ilk gününde aracını New Orleans, Louisiana'da bir yılbaşı kutlamasına katılan kalabalığın üzerine sürdü ve ardından silahlı saldırı gerçekleştirdi. Saldırganın aracında, DAEŞ bayrağı, çeşitli silahlar ve bombalar bulundu. Saldırıyı gerçekleştiren kişinin ABD ordusunda hizmet verdiği ve sosyal medyada yayımlanan bir videoda, emlak uzmanı olarak çalıştığından bahsedildiği bildirildi.
ABD Başkanı Joe Biden, Perşembe günü yaptığı açıklamada, New Orleans'taki ölümcül saldırının failinin DAEŞ'ten ilham almış olabileceğini belirtti.
Trump'ın ABD hükümeti ve kurumlarını sert bir şekilde eleştirmesi ve Amerika'nın zayıflığını kabul etmesi, bir kez daha siyaset ve bilim insanlarının sıkça vurguladığı bir konuyu gündeme taşıdı: Amerika'nın çeşitli boyutlarda yavaş yavaş çöküşe geçtiği gerçeği.
Trump, bu çöküşün belirtilerini, etkisiz ve zayıf bir liderlik, federal kurumların asli görevlerinden sapması ve siyasi motivasyonlarla hareket etmesi olarak değerlendirdi.
Bu bağlamda, Trump ABD federal kurumlarına yönelik sert bir eleştiride bulunarak şunları söyledi: "Adalet Bakanlığı, FBI, Demokrat yönetim ve savcılar hiçbir şey yapmadı. Onlar yozlaşmış ve yetersizler. Amerikalıları içerideki ve dışarıdaki şiddete karşı korumak yerine, yasa dışı eylemlerle bana ve siyasi rakiplerime saldırmak için zaman harcıyorlar."
Amerika’nın iç ve dış politikasındaki rolü, gücü ve etkisinin azalması, yıllardır "Amerika’nın çöküşü" başlığı altında siyasi düşünürlerin ve uluslararası ilişkiler uzmanlarının tartıştığı bir konu olmuştur.
Bu mesele, yalnızca Amerika'nın rakipleri ve muhalifleri tarafından değil, Batılı akademik ve siyasi çevrelerde de geniş çapta ele alınmaktadır.
Mustafa Hoşçeşm, Amerika konularında uzman bir analist, şu yorumu yapıyor: "Amerika'nın çöküşü bir gecede gerçekleşen bir olay değil. Amerika'nın çöküş süreci uzun zaman önce başladı ve bu, Amerika'nın rakipleri tarafından da fark edilen bir gerçektir."
Bu bağlamda, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Temmuz 2021'de yaptığı bir açıklamada, Amerika'nın karşı karşıya olduğu sorunlara ve etkisiz güç kullanımına dikkat çekerek şunları söyledi: "Sorun şu ki, bu sorunların sayısı sürekli artıyor ve bir noktada artık bunların üstesinden gelmek mümkün olmayacak." Putin ayrıca Amerika'nın, Sovyetler Birliği'nin izlediği yoldan giderek benzer bir sona doğru ilerlediğini vurguladı.
Eleştirmenlere göre, Amerika'nın gücü, hem iç hem de dış politikada azalmaktadır. Ülke içinde, ekonomik, sosyal ve hatta güvenlik krizleri, iç terörizm, silahlı şiddet, artan ırksal ve sınıfsal ayrılıklar ve toplumun kutuplaşmasıyla derinleşmiştir.
Dış politikada ise Amerika'nın gücünün kademeli olarak azalması, yalnızca askeri ve ekonomik güç bağlamında değil, aynı zamanda birçok analistin düşündüğü gibi, Amerika'nın yumuşak gücünün de zayıflamasıyla kendini göstermektedir.
Putin, Amerika’nın farklı alanlardaki etkisiz politikalarını ve stratejilerini göz önünde bulundurarak, Amerika’nın nihayetinde Sovyetler Birliği’nin kaderini paylaşacağını öngörmektedir.