Uluslararası Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı -ABNA- Tahririye Enstitüsü araştırmacısı Xie Xiaorong’a göre Netanyahu’nun Washington temasları, diplomatik bir rutin olmaktan ziyade, hesaplı bir güvenlik hamlesi niteliği taşıyor. İsrail lideri, İran’ın yıllık 3 bin adedi aşan füze üretim kapasitesini öne sürerek, ABD ile ortak bir askeri harekât fikrini yeniden canlandırmayı hedefliyor. Bu söylem, yalnızca askeri bir uyarı değil; aynı zamanda ABD’yi bölgeye bağlama stratejisinin parçası olarak okunuyor.
Xie’nin analizinde ilk dikkat çekilen unsur, İsrail’in köklü “önleyici saldırı” doktrini. Tel Aviv, tarihsel olarak potansiyel tehditleri oluşmadan bertaraf etmeyi meşru bir güvenlik yaklaşımı olarak benimsiyor. İran’ın artan füze kapasitesi ve bölgesel etkisi, bu doktrinin yeniden devreye sokulması için uygun bir zemin olarak sunuluyor.
İkinci başlık ise bölgesel güç dengesindeki değişim. İran’ın askeri kabiliyetlerini geliştirmesi, yalnızca İsrail’i değil, bölgedeki mevcut statükoyu da zorluyor. Xie’ye göre Netanyahu, bu değişimi “varoluşsal tehdit” olarak çerçeveleyerek hem iç kamuoyunu konsolide etmeyi hem de uluslararası desteği diri tutmayı amaçlıyor. Bu noktada tehdit algısının bilinçli biçimde büyütüldüğü vurgulanıyor.
Üçüncü ve belki de en kritik unsur, Trump yönetiminin şekillendirdiği “küresel stratejik geri çekilme” yaklaşımı. ABD’nin Asya-Pasifik’e odaklanma ve Orta Doğu’daki yükünü azaltma eğilimi, İsrail açısından ciddi bir risk olarak görülüyor. Xie, Netanyahu’nun tam da bu nedenle bölgesel gerilimi tırmandırarak Washington’u sahada tutmaya çalıştığını belirtiyor.
Analize göre İsrail’in hedefi net: İran tehdidini merkezileştirerek ABD’nin Orta Doğu’dan çekilmesini zorlaştırmak ve kendi güvenliğini Amerikan askeri, siyasi ve ekonomik kaynaklarıyla garanti altına almak. Bu strateji, İsrail’i doğrudan savaşa sokmadan, ABD’yi olası bir çatışmanın asli tarafı haline getirmeyi amaçlıyor.
Direniş perspektifinden bakıldığında ise bu yaklaşım, bölge halkları için yeni bir istikrarsızlık dalgası anlamına geliyor. Gerilimin kasıtlı olarak yükseltilmesi, güvenlikten çok bağımlılığı derinleştiriyor. Xie’nin değerlendirmesi, İsrail’in güvenliğini kendi başına değil, ABD’nin sürekli varlığı üzerinden tanımladığını ve bu nedenle bölgesel tansiyonu düşürmeye niyetli olmadığını ortaya koyuyor.
Sonuç olarak Netanyahu’nun Washington ziyareti, bir diplomasi turundan ziyade, Orta Doğu’da kalıcı Amerikan angajmanını garanti altına alma girişimi olarak şekilleniyor. İran dosyası ise bu stratejinin en kullanışlı aracı olarak masada duruyor.
yorumunuz