Suriye’nin güneyindeki Süveyda vilayetinde son günlerde yaşanan gerilim, yalnızca bölgenin özerklik arayışlarıyla sınırlı kalmayıp Dürzi toplumu içinde giderek derinleşen rekabeti de tüm açıklığıyla ortaya çıkardı.
BM’nin raporu, Suriye halkına yönelik vahşetin kaynağının Batı destekli milis grupları ve İsrail’in işgalci saldırıları olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Alevi, Dürzi ve Bedevi toplulukları katliamlara, işkencelere ve zorla göç ettirilmeye maruz kalırken, Siyonist İsrail de Şam’dan Lazkiye’ye kadar geniş bölgelerde hava ve kara saldırılarıyla Suriye’nin egemenliğini ihlal etmeyi sürdürüyor.
Süveyda’daki Dürzi liderler, kendi kaderini tayin hakkını talep ederek bağımsız bir bölge çağrısı yaptı; çalınan toprakların iadesi, kaçırılanların serbest bırakılması ve uluslararası desteğin sağlanması yönünde çağrılar yaptı, destek veren ABD ve İsrail liderlerine teşekkür etti.
Suriye'nin güneyindeki Dürzî çoğunluklu Süveyda vilayetinde dört gün süren çatışmalarda yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Hastanelerdeki görgü tanıkları, cesetlerin 'adeta infaz edilmiş gibi' başlarından vurulduğunu aktardı.
HTŞ lideri Colani, Süveyda’daki şiddet olaylarının ardından güvenliği Dürzi liderlere devrettiklerini açıkladı. Örgüt lideri, Süveyda’dan çekilme kararının 'Suriye’yi büyük bir savaştan koruma amacı' taşıdığını iddia etti.
Suriye’nin güneyindeki Süveyda’da Heyet Tahrir eş-Şam’ın (HTŞ) bölgeye konuşlanma müdahalesi gerilimi tırmandırırken Dürzi lider Şeyh Hikmet el-Haceri, “koruma” iddiasıyla hareketlenen HTŞ'li militanların aslında sınır köylerini ağır silahlar ve insansız hava araçlarıyla hedef alarak tekfirci çetelere destek verdiğini bildirdi.
Velid Canbolat’ın Hizbullah’a silah bırakma çağrısının, sadece bir “devlete bağlılık” mesajı olmadığı anlaşılırken, ABD’nin etkili Dürzi lobisinin hazırladığı dosya iddiaları, Dürzi liderin kaygılarını güçlendiriyor.