Süfyani Sistem
-
Mazlumun Gücü…
Yer ile asumanın kendinden yana olduğu “mazlumun” gücü, alem yaratılalı beri zalimin tahtını devirmeye yetmiş, gözlerinden akan yaşlar ve toprağa dökülen kanı, hak batıl savaşında hak cephesinin susuz kalmasını engellemiştir.
-
Allah (c.c.) Kimleri Sevmez?
Bu yazımızda da Allah’ın (c.c.) kimleri sevmediğini ve kimlerden nefret ettiğini yine ayetler ve hadisler ışığında ele almaya ve günümüzde ümmeti ya zerle, ya zorla ya da türlü psikolojik yöntemlere adeta hipnoz edenlerin Allah (c.c.) katındaki değerlerinin ne olduğuna değinmeye çalışacağız.
-
Yine Bir “Seçin” Yazısı…
İbn-i Sina, her şeyin değişeceğini söyleyen ve değişmeyen tek şeyin değişimin kendisi olduğunu belirtip Heraklitos’un “aynı nehirde iki kere yıkanılmaz” sözünü diline dolamış olan bir talebesinin kendisine yöneltmiş olduğu soruya cevap vermeden başka işlerle ilgilenince, talebesi bu durumdan alınmış ve hocası İbn-i Sina’ya sitemde bulunmuştur. Bunun üzerine İbn-i Sina “az önce sorduğun soruyu “önceki ben’e” sordun, sorunun muhatabı “şimdiki ben” değil. Madem ki her şey değişiyor o halde soru sorduğun “ben” de değişmiştir ve farklı bir “ben” olmuştur” diyerek, bu talebesinin değişimi yanlış anladığını ve şekillerin, isimlerin veya görüntülerin değişmesinin özün değişimine neden olamayacağını güzel bir dille ifade etmiştir.
-
Sistemi “Savunma Mekanizmaları”…(3)
Sistemi savunanların bilinçaltlarında oluşan savunma mekanizmalarına değindiğimiz son iki yazımızda bu mekanizmalardan 9 tanesi açıklamış ve bunların hem sistem tarafından nasıl kullanıldıklarına, hem de bu mekanizmaları kullanan bireylerin kendilerini rahatlatmak adına süfyanileri rahatlatıp ömürlerini nasıl uzattıklarına dair fikrimizi beyan edip bu konudaki bakış açımızı ortaya koymuştuk.
-
Sistemi “Savunma Mekanizmaları”…(2)
Savunma mekanizmalarının sistemi “ak”lamak için nasıl kullanıldığına değindiğimiz ve örnekler ile kısaca açıkladığımız bir önceki yazımızın devamı olan bu yazımızda, bu mekanizmalardan bir kaçına daha değinmeyi ve bireylerin sorumluluktan kaçma ve hoşlanmadıkları durumlardan kurtulma adına bilinçaltında geliştirdikleri savunma mekanizmalarının, süfyaniler aracılığıyla toplumsal ve siyasal sorunların gizlenmesi amacıyla kullanmak üzere nasıl şekillendirildiğini yine bazı örnekler ile ortaya koymaya çalışacağız.
-
Sistemi “Savunma Mekanizmaları”…(1)
“Halkımızın” içine düştüğü çıkmazın psikolojik nedenlerini anlattığımız yazılarımıza “savunma mekanizmalarının”, hem bireysel ve toplumsal çatışmalardan kurtulmak hem de sistemi temize çıkarma operasyonunda kullanılmak üzere nasıl etkin hale getirildiğine değineceğimiz bu yazımızla devam etmek istiyoruz. Aslında bilinçaltında hatalarının farkında olan ama bunu kendilerine dahi itiraf edemeyen bireylerin, kullandıkları savunma mekanizmaları ile yaptıkları şey, süfyanileri temize çıkarmak olduğu kadar kendilerini de yaşadıkları ortama adapte olmaktan kaynaklanan huzursuzluktan kurtarma çabasıdır. Böylece süfyaniler ne kadar temizlenirse onlara ayak uyduranlar da o kadar masumlaşacak ve “ne yapalım başka çaremiz yoktu” cümlesini kurmaya hak kazanacaklardır.
-
Siyasi Bilinç ve Vahdet -2-
“Allah’ın ipine topluca sarılıp” fırka fırka olmayı yasaklayan ve daha önceki gücümüzün zayıflığını bize hatırlatıp, bir arada bir önderin etrafında bulunmanın önemini vurgulayan ve itaat edilecekleri belirleyerek ümmetin başka yönlere meyletmesini engelleyen ve bizatihi tevhid ilkesinin gereği olarak vahdeti vurgulayan ve tek ümmet bilincini aşılamaya çalışan, münafıklara karşı Müslümanları uyaran, bir vücudun azalarına işaretle, birlikte yaşamanın önemini anlatan, müminleri kardeş ilan eden ve mümin kardeşimizi sevmeden cennete giremeyeceğimizi bizlere bildiren İslam, tek dindir. Bu yüzden ümmet tek ümmettir. Ve bu ümmet orta yolu izleyen ümmettir.
-
Siyasi Bilinç ve Vahdet -1-
Bireysel yaşama ihtimali bulunmayan, yaratılış gereği kendinden başkalarına muhtaç olan insanoğlu, varoluşundan bu yana hep birlik olma ve bir arada bulunma ihtiyacı hissetmiş ve bunun için şehirler, devletler kurmuştur. Bir arada yaşama isteği ister istemez kanun ve kurallara olan gereksinimi ortaya çıkarmış, kanun ve kuralların tespiti ise onu uygulayacak bir gücün ve iktidarın oluşturulmasını gerekli kılmıştır.
-
Dertlerin Tabibi İnkılap…
Yarım doktorun candan, yarım imamın dinden ettiği ve bunun kanıksandığı bir coğrafyada, canımızı, malımızı, dinimizi, namusumuzu korumak o kadar zorlaştı ki bunun için çaba sarf eden azlar anormal olurken, anormalliğin zirvesinde dolaşan çoklar normal oluverdiler birden. Dört mevsimi aynı anda yaşayan topraklara dönmüş zihinlerin tutsakları, nerede nasıl düşüneceklerini şaşırmış bir halde kendilerine sunulanları o mevsimin ürünü olup olmadığına bakmadan sahiplendi ve yazın kar yağdığını, kışın aşırı sıcak olduğunu zannedip, sonbaharda yaza, ilkbaharda kışa hazırlık yapmaya başladı. Öyle yoğun bir kafa karışıklığı yaşanmaya başlandı ki insanlarla yüz yüze konuşabilmek için amuda kalkmak zaruret haline geldi.
-
Küçültülmüş Dünyaların Büyütülmüş Dertleri…
Lakin kurdukları tuzaklara karşı tuzak kuran, tuzak kurucuların en hayırlısı, “ruhullah” ile destekleyince ümmeti bozuldu küçük dünyaların mucidi olanların hesapları. Bir anda yükselmeye başladı insanlar çağrıya “lebbeyk” diyerek. Sınırlar anlamını yitirdi, şehirler, ülkeler küçüldü büyüyen ruhların karşısında.
-
Nasıl Bir Dünya ? -5- (İzzet, Şeref, Onur)
Nasıl bir dünya istediğimizi ve bu dünyayı inşa etmenin yegane yolu olan İslami bir düzeni neden arzuladığımızı kendimizce izah etmeye çalıştığımız yazı dizimizi, “izzet, şeref, onur” konusunu da ele alarak tamamlamayı ve sonlandırmayı arzuluyoruz.
-
Soma’da Yitirdiğimiz Canlara İthafen...
“İşçisin Sen İşçi Kal”, “Semirmek Benim Hakkım”
Simitçilikten(!) terfi edip dünyanın sayılı zenginleri arasına giren yurttaşlara sahip kapitalist ülkelerde, simite muhtaç yurttaşların sayısı rakamlarla ifade edilerek vehametin büyüklüğünün kamufle edilmesi, kişi başına düşen milli(!) gelirin zengin ile fakirin gelirlerinin toplamının ikiye bölünerek hesaplanıp yüksek gösterilmesi, işçi haklarını işveren zalimlerin belirlemesi doğal olduğu gibi, varlıkları sadece verdikleri hizmet kadar değer taşıyan vatandaşların kayıplarının umursanmaması da doğaldır.
-
Söylem mi?..Eylem mi?..
Baştan şunu belirtelim ki yazımızın konusu söylem ve eylem arasındaki uyuşmazlıklar değildir. Bir tür nifakın belirtisi olan bu tür uyuşmazlıklar ara sıra yazılarımızda değindiğimiz ve nedenlerini ve sonuçlarını bir parça da olsa açıkladığımız türden sapmalardır ki “yoksa siz başkalarına iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz?”(Bakara 44) ayeti ile gayet açık bir şekilde kınanmış ve İmam Ali (a.s) “kendisi yapmadığı halde iyiliği emredene ve kendisi işlediği halde kötülükten men edene Allah lanet etsin” buyurarak bir nevi son noktayı koymuştur.
-
1 Mayıııs…1 Mayıııs…İşçinin, Emekçinin “Afyonu”…
Yazımızın başında hemen belirtmek isteriz ki bu yazımızda 1 Mayıs’ın kökeninden bahsetmeyeceğiz. Dileyen bununla ilgili olarak internet ortamında yapacağı ufak çaplı bir araştırma ile bu günün ne zaman ve kimler tarafından kutlanılmaya başlandığını görebilir. Bu arada büyük şeytanın adına da rastlayıp şaşırabilir ve hem de bugünü kutlamanın ne tür kazanımlara(!) yol açtığını anlayabilir. Âmâ bizim konumuz bu değil.
-
TERS PSİKOLOJİ…
Herhangi bir işi yaptırmak için, işi yapmasını istediğimiz kişiyi ondan men ederek, o işi yapmaya daha fazla heveslendirmek olarak tanımlayabileceğimiz “ters psikoloji” terimi, psikoloji biliminde bu adla değil de “paradoksal müdahale” olarak ifade edilir ve özellikle çocuklara karşı anne-babaların çokça uyguladıkları bir tekniktir. Bu tekniğin esası yapılmasını arzuladığımız herhangi bir işin yapılmasını istediğimizde buna karşı çıkacak olan hedefimizdeki şahsın, zihnine yönelik bir paradoksal (çelişki yaratan) müdahalede bulunup, o işin yapılmasını istemediğimizi düşünmesini sağlayarak, kendi isteği ile bizim istediğimiz gibi davranmasının zeminini hazırlamaktır.
-
Sistemin “Böcekleri”…
Bazen bir çizgi film bile hayata dair dersler çıkarmamıza neden olabilmektedir. Tıpkı bu yazımızın konusu olan ve zamanında izlemiş olduğumuz basit ama bizce anlam yüklü olan çizgi film gibi.
-
Harun’a Caiz Olmayan, Karun’a Caiz Midir?..
“Safvan’ın -günümüzün tabiriyle- bir taşımacılık şirketi vardı; o dönemde bu iş daha çok deveyle yapılıyordu. Taşımacılık vesileleri o kadar fazla ve belirgindi ki bazen hilafet sistemi onu yük taşımak için çağırıyordu.
-
En Büyük Günah “Süfyani Sistemlere” Rızadır…
Siyasi bilinç kazanma ve bu yolla mektebe hizmet etme sürecinden biraz uzaklaşarak kendimizle olan büyük cihada daha fazla önem vermek üzere ve tam da bu sırada bir kardeşimizin “büyük günahlarla” ilgili yazı yazmamızı istemesini de bahane ederek bu konuların üstadlarından olan Ayetullah Muhsin Kıraati’nin “Günah ve Korunma Yolları” kitabını elimize alıp okumaya başladığımızda, niyetlendiğimiz mevzunun öyle kolay kolay gerçekleşmeyeceğini ve istesek de siyasi bilincimizi bir kenara koyamayacağımızı anlamış olduk.
-
Siyonizmin Asabiyeti...
Küresel emperyalizm, sömürmek istediği topraklarda bulunan halkları bir bütün olarak karşısına almaktansa, onları parçalayarak küçük gruplara ayırmayı daha sonra da bölünüp küçülmüş ve zayıflamış bu güçlere saldırıp onları kendi köleleri haline getirme tekniğini keşfettiği günden beri, bilhassa “ulusalcılık”(milliyetçilik) ve mezhepçilik gibi iki truva atı oluşturarak halkların içine sızmaya başlamış, onların dertleriyle dertleniyormuş gibi görünüp aralarına tefrika tohumları ekmiş, birini diğerine kötülerken, diğerini de ötekine kötülemeyi ihmal etmemiş ve hatta bunun için her milletin içinde diğer milletleri aşağılayan atasözleri ve deyimler icad etmeyi bile başarmıştır.