6 Ekim 2024 - 07:13
 İran, Yahudileri yok etme peşinde mi? İran'ın İsraillere yönelik çözümü nedir? 6 önemli nokta

İran'ın Filistin meselesine yaklaşımı her zaman masum insanların katliamını ve şiddeti reddetmiştir.

Uluslararası Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı -ABNA- İran'ın Yahudileri ve Siyonistleri yok etme peşinde olup olmadığı ya da İran'ın İsraillilere yönelik çözümünün ne olduğu sorusuna yanıt vermeden önce bazı basit noktaların anlaşılması gerekmektedir. Bu yazıda bu temel noktalara bir göz atılacaktır:

1- Yahudilik ve Siyonizm arasındaki ayrım

Yahudilik, binlerce yıllık köklere sahip bir din olarak, İran halkının milli ve dini düşüncelerinde her zaman saygı görmüştür. İran tarihi boyunca Yahudilere bir sığınak olmuştur; Pers Kralı Büyük Kiros'un Babil esaretinden Yahudileri kurtardığı zamandan günümüze kadar, İran'daki Yahudi toplumu yaşamaya ve kendi inançlarını sürdürmeye devam etmektedir ve parlamentoda temsilcisi bulunmaktadır. Ancak Siyonizm, Filistin’de bir Yahudi devleti kurma temeline dayanan modern bir siyasi ideoloji olarak, İran açısından tamamen farklı bir niteliğe sahiptir. İran'ın Siyonizm eleştirisi, Yahudilere karşı bir nefretle değil, Filistin halkının haklarını ihlal eden işgalci tavırdan kaynaklanmaktadır. İran, Yahudileri yok etme ve öldürme peşinde değildir, ayrıca Siyonizm ile de bir derdi yoktur; bu düşünce zulme yol açmadığı sürece. Ancak, ırkçı ve sömürücü bir düşünceye karşı dünyayı uyarmayı kendine bir görev bilmektedir.

Yahudilerin bölgenin tarihsel ve kültürel dokusunun bir parçası olarak kabulü

İran, Yahudilere bir millet veya din olarak hiçbir sorunları olmadığını defalarca açıklamıştır. Aslında, bu insani yaklaşım, tüm insanların, ırk ve din ayrımı gözetmeksizin, temel haklara sahip olduğu ilkesine dayanmaktadır. Bu bakış açısıyla İran, Yahudileri dünyanın ve bölgenin tarih ve kültürünün bir parçası olarak görmekte ve onları düşmanı olarak değerlendirmemektedir.

İran'ın çözümü: Göçmen Yahudilerin dönüşü ve Filistinlilerin referandumu

İran'ın Filistin krizini çözme konusundaki temel fikri, iki akılcı ve demokratik temele dayanmaktadır: Birincisi, sahte İsrail devletinin feshedilmesi ve göçmen Yahudilerin Avrupa, Amerika ve diğer ülkelerden, genellikle 1917'den itibaren Filistin'e geldikleri topraklarına geri dönmeleridir. Bu öneri, "dönüş hakkı" ilkesine saygı gösteren bir kural üzerine kuruludur; yani Yahudi inancına sahip bir Alman'ın Almanya'ya, Yahudi inancına sahip bir Macar'ın ise kendi ülkesi olan Macaristan'a dönmesi gibi. İkincisi, Filistin'in asli sakinleri olan, yani işgalden önce Filistin topraklarında yaşayan tüm insanların (dinden ve etnik kökenden bağımsız olarak) özgür bir referandumla kendi geleceklerini belirlemelerine olanak tanımaktır. Bu öneri, hem demokratik hem de adalet odaklı bir nitelik taşımaktadır.

Uluslararası haklar ve küresel adalet vurgusu

İran, uluslararası haklara ve küresel adalete bağlıdır. İran'ın Filistin meselesine yönelik politikaları, uluslararası hukuk ve sözleşmelerde de vurgulanan ilkeler üzerine kurulmuştur: milletlerin kendi kaderini tayin hakkı. Bu, işgale ve başkalarının haklarına tecavüze karşı bir tutumdur. İran, adalet ilkesine vurgu yaparak, Yahudilerin ve Filistinlilerin, iki tarihi millet olarak, uluslararası hukuk ve küresel adalet çerçevesinde yaşamaları gerektiğine inanmaktadır.

Şiddeti reddetme ve insani çözümlere vurgu

İran'ın Filistin meselesine yaklaşımı her zaman şiddeti ve masum insanların katlini reddetmiştir. İran, bu krizin çözümünün savaş ve kan dökme yoluyla değil, diyalog ve demokratik süreçler aracılığıyla sağlanması gerektiğini defalarca belirtmiştir. İran’ın referandum düzenleme önerisi, bu yaklaşımı açıkça göstermektedir: Çatışmayı çözmek için barışçıl ve insani yolları vurgulamak.

ömürgeciliği reddetme vurgusu

İran, direnişle birlikte İsrail’e karşı savaşmaktadır çünkü Siyonizm, bir sömürge projesi olarak, Filistin’i işgal ederek ve İsrail’i kurarak Batı Asya bölgesine saldırmıştır. Bu saldırı, sadece Filistinlilerin haklarına ve topraklarına zarar vermekle kalmamış, aynı zamanda İsrail'in kendine ait iddialarına göre bölgedeki diğer toprakları genişletme ve ele geçirme hedefi doğrultusunda uzun vadeli bir programın parçasıdır. İsrail'in komşu ülkeler üzerindeki yayılmacı politikaları ve tehditleri, Batı Asya’nın güvenliğini ve istikrarını tehdit etmiş ve bu işgale karşı direnmenin gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.

Sonuç olarak, İran, insana odaklı bir yaklaşım benimseyerek Filistin krizinin çözümünü göçmen Yahudilerin kendi topraklarına dönüşünde ve Filistin’in asli sakinlerinden bir referandum düzenlenmesinde görmektedir; bu çözüm, sadece siyasi düzeyde değil, aynı zamanda ahlaki ve felsefi açıdan da adalet taleplerine ve insan haklarına saygı esaslarına dayanmaktadır. Elbette, eğer biri diyalog ve medeni insani kuralları kullanmak yerine silah kullanıp saldırganlık yaparsa, buna uygun bir yanıt alacaktır.