Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Cuma İmamları Politikası Kurulu‘nun Siyasi Muavini Hüccetü’l İslam Ebu'l Kasım Alizade’nin “Velayet eksenli düzenin aktörlüğünde yeni dünya düzeni” başlığıyla aldığı notların metni:
Şüphesiz, İslam Cumhuriyeti şu an bölgede ve uluslararası toplumda temel bir “değişken” olarak ortaya çıkmış bulunmakta ve artık bölge, dünyanın istilacı ve dayatmacı güçlerinin uzantısı değildir. İran’ın kültürlü ve onurlu Müslüman halkının düşmanları dahi bu gerçekliği iyice anlamışlardır.
Yine, dünyada yeni bir düzeninin kurulmakta olduğu ve önceki iki kutuplu veya tek kutuplu düzenlerin yıkıldığı şüphe götürmez bir gerçekliktir. Bu nedenle, İslam Cumhuriyeti ve onurlu İran halkı kurulmakta olan bu yeni düzende, ilk sözü söylemenin de ötesinde, zeka ve yaratıcılıkla eyleme ve harekete geçmektedir. Bugün artık Fukuyama’nın savunduğu “Tarihin Sonu” diye bir şey yoktur. Bugün artık Amerika denen müstekbir bir gücün muhtarlığını yaptığı dünyanın entegrasyonu ve küresel köy düşüncesi komik kaçmakta ve boş bir laftan ibarettir.
Bugün İslami uyanış namına oldukça coşkulu ve derin bir hareketin ve direniş adına yükselen bir gücün zuhuru hatta bununda ötesinde beşeri toplumda adalete ve maneviyata duyulan bir eğilim ve susuzluk söz konusudur.
Bugün demokrasi, halkların iradesi çemberi içinde gerçek anlamını bulmuş ve mazlum halkların kırılmaz iradesi, gücün temel merkezi olarak belirleyici olmuştur. Küresel düzeyde İslami uyanışı ve direnişi gösteren bu büyük güce haklı olarak İslam Cumhuriyeti bayraktarlık yapmaktadır.
Bu, kafası en az çalışan dünya strateji uzmanlarının resmen tanıdığı bir gerçekliktir. Batılı filozoflarda dinin insan hayatına dönüşünün ayak seslerini işitmiş ve “postsekülerizm” asrının gelişinden haber vermişlerdir. Küfrün ve ateizmin asrı sona ermiştir. Herşey dinin rengine bürünmektedir; öyle ki terörizmin, nifakın, İngiliz siyasetlerinin ve bilahare etnik ve mezhebi ihtilafların dönemi kapanmakta ve yerini mantıklı olmaya, insaf ve adalete bırakmaktadır. Bu, İmam Humeyni (r.a) ve İslam İnkılabı söyleminin Batı ve Doğu söylemine galip gelmesi demektir; tarihin sonu değil, “Tarihin Başlangıcı” demektir! İlahi, Tevhidi ve insani bir başlangıç! Dünya Allah’ın izniyle bütün iyiliklerin tecelli etmesinin eşeğindedir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
İmam Humeyni (r.a), temel İslami öğretilerden elde edilen Velayet düşüncesine bağlı kalındığı takdirde ancak ülkenin bilimsel ve kültürel ilerlemenin virajlarla dolu yolunu kat edebileceğini söylemişti. İmam (r.a), ülkemizin gençliği ve üniversiteli gençlerin İslami değerlerin özüyle ve Velayet düşüncesiyle ünsiyet ve ülfet kurmadıkları sürece, bilimsel ilerleme ve çiçeklenmenin mümkün olmayacağına inanıyordu.
Bugün eğer ülkemizin, nanoteknoloji, biyoteknoloji, barışçıl nükleer teknoloji ve diğer modern bilimsel kazanımlarla ilgili alanlarda dünyanın bilim ve ilim semasında parladığına tanık oluyorsak bütün bunları İmam Hamenei ve İmam Humeyni’nin (r.a) dahiyane önderliğinde Velayet düşüncesinin temellerinden ve öğretilerinden esinlenerek yapılan politikalara borçluyuz.
İslam İnkılabı'nın yeminli düşmanları da Müslüman İran’ın kaydettiği tüm bu şaşırtıcı ve övgüye layık ilerlemelerin, Velayet düşüncesinin ülkemizde bilim ve kültür camiasının iliklerine kadar kök salması sayesinde gerçekleştiğini fark ettiler. Ve tam da bu nedenle, ülkemizdeki araştırma ve üniversite merkezlerinde inkılap düşüncesinin temellerini, her ne şekilde olursa olsun, zayıflatmak için bütün olanaklarını devreye soktular. Zira, Müslüman İran’ın devrimci halkının kimliği ve İslam İnkılabı bereketiyle, mücahit alimler ve asil ruhaniyet sayesinde bu Velayet ve Tevhit ülkesinde oluşan kabiliyet, halkın hem dünyevi hem de uhrevi işlerini düzenleyip ileriye (kalkınma ve adalet) taşıyacak ve yönetebilecek güçtedir. İslam Cumhuriyeti, Nebevi Şeriat'ın, vahiy kelamının (Kur'an) ve İslami adaletin uygulanması dışında bir iddiası ve kaygısı olmadı ve olamaz, ayrıca dünyanın her yerinde adalete ve maneviyata susamışların ilgi odağı haline gelmiştir. Bu yönüyle İslam Cumhuriyeti, dünyanın mazlum ve hak talep kitlelerini bir araya getirip tek safta birleşmeleri ve böylece İmam Mehdi’nin (a.f) kıyam edişinin zuhuru ve evrensel adaletinin hakimiyetini sağlayacak olan küresel ortamı oluşturma istikametinde yürümektedir.
Mehmet Gönül