Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı – ABNA: Fransa, yıllardır “insan haklarının beşiği” olduğunu iddia eden ancak uygulamalarında çelişkiler, ayrımcılıklar ve tarihi suçlarla dolu karanlık bir geçmişe sahip bir ülkedir. Görünürde özgürlük ve medeniyet maskesinin ardında mazlum halklara karşı çifte standartlar uygulanmakta, dini kutsallara hakaret edilirken, muhalifler keyfi şekilde gözaltına alınmakta, terörist organizasyonlara destek verilmektedir.
İranlı 39 yaşındaki Madiye Esfendiyari yaklaşık sekiz yıldır Fransa’nın Lyon kentinde yaşıyordu. 10 Şubat 2025’te gizemli şekilde ortadan kaybolduktan sonra, ailesinin uzun takipleri sonucu polis tarafından alıkonulduğu ortaya çıktı. Ailesi bu durumu İran makamlarına bildirdi ancak bir ay boyunca sessizlik sürdü. Nisan 2025’te Fransız adli makamları Esfendiyari’nin tutuklandığını doğruladı. Halen Paris yakınlarında Fresnes cezaevinde tutuklu bulunan Esfendiyari’nin neden ve hangi gerekçeyle sessiz sedasız alıkonulduğu bilinmemektedir.
Paris Savcılığı, Madiye Esfendiyari hakkında “terör propagandası yapmak” ve özellikle El-Aksa Fırtınası hareketini destekleyen içeriklerin yer aldığı bir Telegram kanalında paylaşımlar yapmak suçlamasıyla soruşturma başlattığını açıkladı. Bu durum, ifade özgürlüğü ve insan haklarının kalesi olduğunu iddia eden Fransa’nın çifte standartlarını gözler önüne sermektedir.
Fransa’da özgürlük kisvesi altında yayılan Şarli Ebdo dergisi, İbrahimî dinler başta olmak üzere Hz. Muhammed, Hz. İsa ve Hz. Meryem’e hakaretler etmekte; siyasi ve dini liderlerin karikatürlerini yayımlayarak Müslümanlar ve İran halkı nezdinde büyük öfke toplamaktadır. Fransız yetkililer, bu hakaret kampanyalarını ifade özgürlüğü adı altında savunmaktadır.
Fransa’nın sömürgecilik tarihinde ise kanlı ve acı sayfalar vardır. 17. yüzyıldan 1960’lara kadar Afrika ve Asya’daki sömürgeleri aracılığıyla büyük çapta kaynakları talan eden Fransa, 19. ve 20. yüzyıllarda İngiltere’den sonra en büyük ikinci imparatorluk olmuştur. Geçtiğimiz günlerde 19. yüzyılda Fransız askerlerince katledilen Madagaskar kralı Toera’nın ve sarayından iki kişinin kafataslarının Paris Doğa Tarihi Müzesi’nden ülkesine iade edilmesi sembolik bir olay oldu. Paris’te müzede yaklaşık 20 bin insan kalıntısının tutulduğu iddia edilmektedir.
Buna ek olarak Fransa, terör örgütü Mucehidin-i Halk (MEK) ve İran karşıtı muhalefet hareketlerine en güçlü destek veren ülkelerden biri olarak dikkat çeker. MEK lideri Mesud Mesudî, eski İran Cumhurbaşkanı Ebu’l-Hasan Beni Sadr ile birlikte Fransa’ya kaçmış ve burada bir süre yaşamıştır. Böylece Fransa, İran karşıtı terörist hareketlerin Batı’daki ilk ana destekçisi olmuştur.
Fransa, aynı zamanda 1980’lerde kanla bulaşmış kan ürünlerinin İran başta olmak üzere birçok ülkeye ihraç edilmesiyle binlerce hemofili hastasının hayatını tehlikeye atmış; dört on yıl boyunca mağdurların acılarına derman olmamıştır.
Ülkede yaşayan Fransız vatandaşları bile hükümetin İsrail karşıtlığına veya “sahte rejim” olarak nitelendirdiği İsrail’e yönelik eleştirilere karşı sert tutumuyla karşılaşmaktadır. Paris Ceza Mahkemesi, Holokost’un gerçekliğini sorgulayan filozof Roger Garaudy’i 40 bin dolar para cezasına çarptırmış, böylece ifade özgürlüğüne ağır darbe vurmuştur.
Tüm bu gerçekler, Fransa’nın sömürgecilik, zorbalık, dini hakaret ve insanlık karşıtı eylemlerle dolu karanlık geçmişinin sadece bir kısmını oluşturuyor. Bugün Fransız siyasileri ve karar alıcılarının İsrail yanlısı lobilerin etkisinde olduğu, bağımsız iradelerinin olmadığı ve ülkelerinin terörizmin küresel destekçilerinden biri haline geldiği açıkça görülmektedir.
yorumunuz