Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı – ABNA: Kudüs Haber Ajansı'nda düzenlenen “Direniş Destekçisi Medyanın Gazze Halkının Mazlumiyeti ve Direnişini Anlatmadaki Rolü” başlıklı oturumda, medya anlatısının dönüşüm ihtiyacı masaya yatırıldı. Oturuma, İran’daki Yemenliler Derneği Sorumlusu Abdulrahman Racih ve üniversite öğretim üyesi Dr. Mojtaba Soltani ile Filistin destekçisi aktivistler ve medya mensupları katıldı.
Dr. Mojtaba Soltani, oturumda yaptığı konuşmada, Hz. İmam Hasan Askeri’nin (a.s.) doğum gününü kutlayarak ve Seyyid Hasan Nasrallah’ın şehadet yıl dönümünü anarak, direniş yanlısı medyanın yöntem ve dilde yenilenmesi gerektiğini belirtti. Soltani, “Medyanın canlılığı ve etkisi, değişimlerin hızına ve gücüne ayak uydurmasına bağlıdır,” diyerek medyanın sadece aynı fikirde olanlara hitap etmek yerine geniş kitlelerle bağ kurması gerektiğini vurguladı.
Soltani, medyanın “özelcilik” tuzağına düşerek yalnızca aynı görüştekilere hitap etmesi durumunda propaganda aracına dönüşeceği uyarısında bulundu. Ona göre, savunma yeterli değil; etkili, yerinde ve hem yerel hem küresel farklı kitlelere uygun olmalı. Soltani, “Farklı kitleler için tutarlı ve çekici medya paketleri hazırlanmalı, daha az bilinen boyutlar ve yeni bakış açıları analizlere dahil edilmeli,” dedi.
Akabe Fırtınası’nın daha derinlemesine incelenmesi gerektiğini ifade eden Soltani, medyanın yüzeysel yargılardan kaçınarak daha açıklayıcı ve betimleyici bir dil kullanması gerektiğini vurguladı. Olayları basitçe bir direniş grubu ile işgalci bir ülke arasındaki mücadele olarak görmek yerine, arka plandaki güç dengeleri ve ilişkilerin dikkate alınması gerektiğini belirtti. Soltani, “Siyonist rejim tam anlamıyla bir ülke değil, bölgede hakimiyet kurmak için Batı’nın bir üssüdür,” dedi ve Akabe Fırtınası sonrası bazı NATO üyelerinin Siyonist rejime açık desteğiyle meselenin bir grup ile bir ülke arasındaki çatışmadan daha büyük, uluslararası bir boyuta taşındığını ekledi.
Soltani, İran İslam Cumhuriyeti’nin direniş eksenine destek verdiğini, ancak Filistinli mücahitlerin zor koşullarda elleri boş mücadele ettiğini söyledi. Direnişin mantığı ve akılcılığının sloganların ötesinde, insani bir mesele olarak açıklanması gerektiğini vurguladı. Soltani, “Direniş, bir milletin yok edilme tehdidine karşı koşulsuz hakkıdır. Fedakarlık, sadece bir kültüre özgü değil, tüm kültürlerde saygı duyulan evrensel bir ilkedir,” dedi.
Uluslararası kamuoyunun Filistin’in haklılığına yönelmesinin, “direnişin insani mantığının” küresel medyada yerleşmesiyle gerçekleştiğini belirten Soltani, başlangıçta bazı medya organlarının Akabe Fırtınası’nı suçlayıcı şekilde yansıttığını, ancak Filistinlilere yönelik kayıplar ve katliamların açığa çıkmasıyla bu tutumların değiştiğini ifade etti. Avrupa’daki bazı kurum ve ülkelerin iki devletli çözüm önerisini ve önceki pozisyonlarını yeniden değerlendirdiğini ekledi.
Soltani, Siyonist rejimin meşruiyetinin dünya kamuoyunda sorgulanmaya başladığını ve varlığının bile bazı uluslararası çevrelerde tartışıldığını belirtti. Rejimin askeri güç ve kültürel meşruiyet oluşturma çabalarının, direnişin insani mantığı ve medya zaferiyle zayıfladığını vurguladı. Soltani, medyadan “Siyonist rejim tarihten silinmelidir” mesajını daha açık bir şekilde ifade etmesini isterken, kamuoyunun şekillenmesinin sürekli çaba gerektirdiğini ve rejimin destekçilerinin bu algıyı değiştirmek için çalışacağını hatırlattı.
Direniş yanlısı medyanın klişelerden uzaklaşması, az bilinen yönleri öne çıkarması, anlık yargılardan kaçınması ve hem iç hem dış kitlelere uygun medya paketleriyle insani ve akılcı bir direniş anlatısı sunması gerektiğini vurgulayan Soltani, bu şekilde Filistin halkının mazlumiyetine destekte süreklilik sağlanabileceğini belirtti.
Seyyid Hasan Nasrallah’ın Mirası
Oturumda konuşan Abdulrahman Racih, Seyyid Hasan Nasrallah’ın şehadet yıl dönümünü anarak, onun direniş hareketi ve İslam dünyası üzerindeki büyük etkisini vurguladı. Racih, Nasrallah’ı “ABD ve Siyonist rejim karşısında Arap ve İslam dünyasının tartışmasız lideri” olarak nitelendirdi. Onun siyasi rolünü, Güney Lübnan’ın özgürleştirilmesinde ve direnişin canlandırılmasında belirleyici bir okul olarak tanımladı.
Racih, Nasrallah’ın desteğinin sadece Lübnan ve Filistin’le sınırlı olmadığını, Yemen’e yönelik Arap koalisyonu saldırılarında savaşın durdurulması için sürekli çağrı yapan tek lider olduğunu belirtti. Ayrıca Nasrallah’ın Irak’ta DEAŞ’a karşı ve Suriye’deki rolünü hatırlatarak, düşmanların onun etkisinden rahatsızlık duyduğunu söyledi.
Racih, Nasrallah’ın imajına yönelik medya karalamalarına dikkat çekerek, bazı medya organlarının mezhepçilik suçlamalarıyla onun imajını zedelemeye çalıştığını ifade etti. Akabe Fırtınası sonrası Nasrallah’a yönelik karalama ve şüphe uyandırma çabalarının arttığını belirten Racih, “Seyyid Hasan Nasrallah, İslam’ın ve insanlığın şehididir; Filistin ve Gazze’nin şehididir,” dedi.
Nasrallah’ın siyasi zekası, cesareti ve hitabet yeteneğinin eşsiz olduğunu vurgulayan Racih, onun kaybının bölge ve direniş dostları için büyük bir darbe olduğunu, ancak direniş yolunun devam edeceğini ve zulüm sürdükçe onun gibi liderlerin ortaya çıkacağını söyledi. Racih, iç medyanın Nasrallah’ı yeterince savunamadığını ve bazı çevrelerde imajının zayıflatıldığını eleştirerek, medyanın onun düşünce ve eylemlerini daha iyi tanıtması gerektiğini vurguladı. Ayrıca, Filistin içinde bile Nasrallah’ın rolünün yeterince öne çıkarılmadığını ifade ederek, medya ve elitlerin onun mirasını koruma konusunda daha fazla çaba göstermesi gerektiğini belirtti.
yorumunuz