Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı - ABNA - Suriye savaşı, son on yılın en karmaşık jeopolitik mücadelelerinden biri olarak tarih sahnesine geçti. Bu süreçte Direniş Ekseni — yani İran, Hizbullah, Filistin direniş grupları ve bölgedeki müttefikleri — yalnızca askeri varlığını korumakla kalmadı, aynı zamanda kendi stratejik kimliğini yeniden tanımladı.
“Stratejik yenilgi” kavramı, bir gücün uzun vadeli hedeflerinden sapması, caydırıcılığını yitirmesi ve bölgesel etki kapasitesinin kırılması anlamına gelir. Ancak Suriye örneğinde bunun tam tersi yaşandı. Direniş Ekseni, sahadaki zorluklara rağmen Şam yönetimini çöküşten kurtardı, IŞİD ve El Kaide bağlantılı grupları bertaraf etti ve bölgesel ittifak ağını kalıcı hale getirdi.
Bugün Suriye topraklarında kurulan savunma ekseni, sadece askeri üsler ve sınır güvenliğiyle değil, İran-Suriye-Hizbullah koordinasyonunun sürekliliğiyle de güçlenmiş durumda. Bu, Direniş Ekseni’nin stratejisinin özünü oluşturan “birlikte savunma ve ortak caydırıcılık” ilkesinin pratik sahadaki yansımasıdır.
Direniş’in stratejik başarısı yalnızca savaş alanında değil, diplomasi zemininde de kendini gösteriyor. Astana süreci, İran-Rusya işbirliği ve Suriye’nin Arap Birliği’ne dönüşü; eksenin bölgesel siyaset üretme kapasitesinin bir göstergesi olarak okunuyor.
Kısacası, “Suriye’yi kaybetmek stratejik yenilgi olurdu” tezi, bugün yerini “Suriye’yi korumak Direniş’in stratejik doktrinini tahkim etti” gerçeğine bırakmış durumda. Direniş Ekseni artık sadece savunmada değil, bölgesel inisiyatifin merkezinde yer alıyor.
yorumunuz