Uluslararası Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı -ABNA- Ortadoğu’da direniş eksenine karşı ekonomik cepheyi yeniden şekillendirmeye çalışan Washington yönetimi, Türkiye-İsrail hattında “normalleşme”yi yeniden gündeme taşıdı. ABD’nin Özel Temsilcisi Thomas Barrack, yaptığı açıklamada, “Yakında Türkiye ve İsrail arasında bir ticaret anlaşması olacak, bu konuda iddialıyım” ifadelerini kullandı. Barrack’ın bu sözleri, Gazze’deki katliamlar devam ederken Türkiye’nin iş çevreleri üzerinden yürütülen perde arkası ilişkilerin Batı tarafından teşvik edildiğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Ankara, Gazze’ye yönelik saldırıların yoğunlaştığı dönemde kamuoyu baskısı altında “İsrail’le ticareti durdurduk” açıklamaları yapmıştı. Ancak liman kayıtları, taşımacılık verileri ve dış ticaret istatistikleri, Türk şirketlerinin farklı aracı ülkeler üzerinden İsrail’le ticareti sürdürdüğünü ortaya koydu. Özellikle Akdeniz limanlarından çıkan gemilerin Malta, İtalya ve Yunanistan üzerinden Tel Aviv limanına yönlendirilmesi, ticari akışın sadece güzergâh değiştirdiğini, durmadığını kanıtlıyor.
Ekonomi çevrelerinden edinilen bilgilere göre, Washington’un planı Türkiye’yi yeniden bölgesel bir “ticaret köprüsü” haline getirerek, hem Gazze ablukasının ekonomik etkilerini azaltmak hem de İsrail’e dolaylı destek hattı kurmak. Bu adım, direniş cephesini hedef alan ekonomik kuşatmanın bir parçası olarak görülüyor.
Barrack’ın “iddialı” çıkışı, aslında sonucu önceden belli bir oyunun parçası. Türkiye’nin bazı büyük sanayi gruplarının, İsrail şirketleriyle savunma sanayiinden enerjiye kadar birçok alanda temaslarını hiç kesmediği biliniyor. Gazze’deki yıkım sürerken bu ilişkilerin devam etmesi, hem bölge halklarında hem de direniş yanlısı çevrelerde ciddi tepki topluyor.
Siyasi analistler, Washington’un Türkiye’yi “ticari normalleşme” üzerinden yeniden İsrail eksenine çekmek istediğini, ancak kamuoyunun güçlü tepkisi nedeniyle bunun açık biçimde değil, kademeli ve dolaylı yollarla yürütüldüğünü belirtiyor.
Türkiye–İsrail Ticaretinin Gerçek Yüzü
1. Ticaretin Rakamlarla Seyri
Son beş yılda Türkiye ile İsrail arasındaki ticaret hacmi, resmi açıklamalarda zaman zaman iniş çıkış gösterse de fiilen sürekli artış eğiliminde.
-
2019–2022 arasında iki ülke arasındaki toplam ticaret hacmi yaklaşık 7 milyar dolar bandına ulaştı.
-
2023’te, Gazze saldırılarının gölgesinde dahi, ticaretin sadece yüzde 6 oranında azaldığı görüldü.
-
2024 ve 2025 başlarında ise, resmi verilerde düşüş gözükse de, dolaylı ticaret yolları üzerinden ihracatın sürdüğü tespit edildi.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerinde bazı kalemlerde düşüş görünse de, İtalya, Yunanistan, Malta, Hollanda ve Romanya üzerinden yapılan “yeniden ihracat” işlemleriyle İsrail’e yönelik mal akışı devam ediyor.
2. En Yoğun Sektörler
Türkiye’den İsrail’e doğrudan ya da dolaylı olarak gönderilen ürünlerin başlıca sektörleri şunlar:
-
Demir–çelik ürünleri ve inşaat malzemeleri
-
Kimya, plastik ve petrokimya türevleri
-
Elektrik-elektronik ekipmanlar
-
Gıda ve tarım ürünleri (özellikle zeytinyağı, meyve-sebze ve işlenmiş gıda)
-
Savunma sanayii ve yan sanayi parçaları (bazı firmalar üçüncü ülke üzerinden ihracat yapıyor)
Savunma alanındaki ticaret özellikle dikkat çekiyor. Türkiye’de üretilen bazı elektronik bileşenlerin Avrupa üzerinden İsrail’e ulaştığına dair endüstri kaynaklı bilgiler mevcut.
3. Liman Hatları ve Aracı Ülkeler
Resmî “ticareti durdurma” açıklamalarına rağmen, Mersin, İzmir ve Ambarlı limanlarından çıkan gemiler, sıklıkla Malta ve İtalya üzerinden Aşdod limanına yönlendiriliyor.
Bu yöntemle Türkiye menşeli ürünler, belgelerde “Avrupa menşeli” gösterilerek İsrail’e giriş yapıyor. Bu sistem, hem yaptırımları delmenin hem de kamuoyu tepkisini azaltmanın arka planını oluşturuyor.
4. Amerikan Etkisi
ABD, Türkiye’nin bölgedeki stratejik öneminden faydalanarak, İsrail’in abluka altında görünmesine rağmen ekonomik olarak yalnızlaşmamasını hedefliyor. Barrack’ın son açıklaması da bu çerçevede okunmalı: Washington, Türkiye’yi yeniden “ekonomik arabulucu” ve “lojistik kanal” rolüne çekmek istiyor.
Bu hamle, sadece ticari değil, jeopolitik bir yeniden hizalama anlamı taşıyor. Çünkü ekonomik ilişkiler, direniş ekseninin kuşatılmasında dolaylı bir silah olarak kullanılıyor.
5. Kamuoyu ve Direniş Cephesi Tepkisi
Gazze’deki yıkımın görüntüleri sürerken, Türk kamuoyunda “ticareti tamamen durdurun” çağrıları artıyor. Ancak hükümetin bu konuda net bir irade ortaya koymaması, toplumda güvensizlik yaratıyor.
Direniş yanlısı çevreler, “Gazze’ye yardım gemileriyle görüntü verip, aynı anda İsrail’le mal alışverişini sürdürmek” şeklinde özetlenen bu politikayı ahlaki bir çelişki olarak niteliyor.
Sonuç:
Washington’un Barrack eliyle yeniden sahneye koyduğu “Türkiye-İsrail ticaret anlaşması” hamlesi, aslında zaten işleyen gizli düzeni resmileştirme çabası. Türkiye’nin bu oyunda hangi pozisyonda duracağı, hem direniş eksenine hem de bölgesel dengelere doğrudan etki edecek.
yorumunuz