Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı – ABNA: Şehitler, asla sönmeyen yıldızlardır; onlar yolumuzu aydınlatır ve bu toprakların tarihinde parlamaya devam ederler. Fakat her yıldızın arkasında atan bir kalp vardır; gözyaşını içine akıtan bir annenin kalbi… O anne şöyle der: “Kurbanım İslam’a feda olsun, liderime feda olsun, vatanıma feda olsun!” Bu anneler, Ümmü’l-Benin’in mektebinin öğrencileridir; dünya sevgisini kalpten söküp atarak ruhu göğe bağlayan bir mektep…
O gün ki umut dolu gönüller, Ümmü’l-Benin’in adını zikrederek göğe bakar, o gün anlarız ki bu topraklar hangi asil kadınların omuzlarında yükselmiştir. Sabırları dağları utandıran, fedakârlıkları İnkılapın köklerini sağlamlaştıran o anneler… Onlar sessiz bir yücelikle evlatlarını Allah’a emanet ettiler; vatan kalsın, İslamî Velayet sancağı bu topraklarda izzetle dalgalansın diye.İnkılapçı
Açıktır ki şehitler sönmeyen yıldızlardır; onlar yol gösterir, bu vatanın tarihinde ışık olur. Ancak her yıldızın arkasında bir anne vardır; gözyaşını göğsüne gömen ve “Kurbanım İslam’a, lidere ve vatana feda olsun!” diyen bir anne… Onlar Ümmü’l-Benin mektebinin öğrencileridir; kalbi dünyadan kesip semaya bağlayan mektep.
Bugün sahip olduğumuz güven, izzet ve itibar; işte bu annelerin fedakârlığının ürünüdür. Onlar bu ülkenin toprağında yürüdüler, ancak gönülleriyle göklerin kapılarını aşarak yollar kat ettiler. Onlar İnkılapin temelini gözyaşıyla, gece duasıyla, yılmayan iradeleriyle sağlamlaştırdılar ve öğrettiler: Vatan yalnızca coğrafya değildir; iman, ahit ve aşktır.
İşte böyle bir zeminde şehit Kurbasi’nin annesinin hikâyesi anlam kazanır; nurdan bir anne, sabırdan yaratılmış bir kadın, aşktan doğan bir aile…
Bu söyleşide, acıyı tebessümle, gözyaşını imanla, kırık kalbi velayetle birleştiren bir annenin fısıltılarını dinliyorum.
Burada bir anneden söz ediyorum; şikâyet etmeyen, hamd eden; eğilmeyen, dimdik duran; yeryüzüne bağlanmak yerine yüreğini şehitleriyle göğe bağlayan bir anneden.
Hazırlayan ve röportaj: Azam Rabbani
Selamlaşma ve hal hatır sorma faslından sonra kendisinden ve şehit kızından bahsetmesini istedim; şöyle dedi:
“Ben Rukiye Sadat Musavi’yim; şehit Masume Kurbasi’nin annesi… 9 Esfand 1359’da doğdu. Ona ‘Masume’ adını koyduk; fakat evde ‘Arzu’ derdik. Üç buçuk yaşındaydı… 1984’te babası görev için Lübnan’a gitti ve orada altı ay kaldı. Ben Masume’ye üç yaşından itibaren küçük sureleri öğretmeye başladım. Bu onun Kur’an’la ünsiyetini artırdı. Babası döndüğünde yalnızca sureleri değil; İmam Zaman (af) duasını, dinin usul ve furularını, masumların isimlerini ve o dönemlerin İnkılap marşlarını dahi biliyordu.”
İnkılapçı bir ev
Musavi devam etti:
“Biz dini bir ailede yetiştik. Masume’nin baba tarafından dedesi hem âlim hem İnkılapçıiydi. Eşim İran-Irak savaşı döneminde Cihad-ı Sazendegi çalışanı olmasına rağmen cepheye gidiyordu. Kısacası Masume manevi bir atmosferde büyüdü.”

Direniş hattında bir aile
Masume eğitimini bitirdikten sonra Ahvaz ve ardından Şiraz Üniversitesi’nde bilgisayar mühendisliği okudu. “Aynı üniversitede Reza da okudu. Daha sonra bizim damadımız oldu. Tanışıklıkları üniversitede değildi; süreçten sonra aileler görüştü. 2001’de nişan, bir yıl sonra evlilik. Ardından hayat için Lübnan’a gittiler. Üç oğul, iki kız: Mehdi, Muktedî, Zehra, Muhammed ve Fatıma.”
Sesi, Lübnan’dan Sudan’a uzanan bir yankı
Musavi anlatıyor:
“Reza doktora sahibiydi. O dünya çapında bir dâhiydi. Masume de ders ve bilim olarak çok üstündü. Reza Hizbullah bursuyla okuyordu. Sonrasında Hizbullah’ta en kritik görevlerden birine yükseldi. Masume de Hizbullah'a bağlı bir şirkette yazılım geliştiriyordu. Çocuk sahibi olduktan sonra bile işi bırakmasına izin vermediler ve evden devam etti. Masume aynı zamanda Usta Şucai’nin mehdiyet konularını Arapçaya çevirip Arap ülkelerinde yayınlıyordu.”
Kızım her gününü İmam Zaman’a adardı
Musavi:
“Ev işlerini, yemek yapmayı, çocuklarla oyun oynamayı bile ‘Bugün bunu İmam Zaman için yaptım’ diye not ederdi.”

Onlar hem mütevazı hem sevilen insanlardı
“Reza’yı 21 yıl tanıdık. Bir kez saygısızlığını görmedim. Evlat gibiydi.”
Aşkları da kaderleri de ortaktı
“Evlilikten önce Reza, ‘Şehadete söz verdim, kabul eder misin?’ dedi. Masume, ‘Evet; ama beraber şehit olmak şartıyla’ dedi. Öyle de oldu.”
Musavi devam ediyor:
“Şehadetten 10 gün önce Reza’nın kuzeni Ali şehit oldu. Masume defterine ‘Ben de şehit eşi olabilecek miyim?’ yazmış. Sonra düzeltip ‘Hayır, belki şehit annesi olabilirim’ yazmış.”
Son vedalar
“Şehadetten bir iki gün önce benden helallik istedi. ‘Anne benim için dua et, şehit olayım’ dedi. Sura Taha’yı ezberlediklerini, çok huzur verdiğini söyledi. Onlar yarısına geldiklerinde şehit oldular.”
Musavi, kızına “İran’a gelin” dediğini anlatıyor:
“Kabul etmedi. ‘Benim kanım Gazze ve Lübnanlı çocukların kanından daha değerli değil’ dedi.”

Şehadet haberi
“Bir gün telefon geldi. ‘Masume ve Reza birlikte şehit oldular.’ Çok zor bir andı; ama Allah’ın rızasına razıyız.”
Son söz
“Şehitler arzularına kavuştu. Ben İmam Zaman’ın ülkesinde yaşamaktan şeref duyuyorum. Böyle bir lidere sahip olmaktan gurur duyuyorum. Kızımın dediği gibi ben de diyorum: Ben ve evlatlarım liderimize feda olsun.”
yorumunuz