Uluslararası Ehlibeyt (a.s)Haber Ajansı -ABNA- Batılı istihbarat servislerinin Ortadoğu ve Asya merkezli krizlerde radikal yapılarla kurduğu karmaşık ilişkiler uzun süredir tartışma konusu olmaya devam ediyor. Son dönemde İngiliz istihbaratının el-Kaide bağlantılı bazı şahıslarla dolaylı temaslar kurduğu, bu isimleri saha dengelerini etkilemek amacıyla kullandığına yönelik değerlendirmeler, Londra’nın “terörle mücadele” söylemiyle fiili uygulamaları arasındaki uçurumu bir kez daha gözler önüne serdi.
Güvenlik çevrelerine göre sorun yalnızca bu tür yapılarla kurulan örtülü ilişkiler değil; aynı zamanda bu şahısların, İngiltere’nin uluslararası çıkarlarına ve hatta iç istikrarına aykırı faaliyetlere sürüklenme ihtimali. Uzmanlar, bu noktada İngiliz istihbaratının ciddi bir ikilemle karşı karşıya olduğunu vurguluyor: Bir yandan sahada etkili unsurlar üzerinden nüfuz alanı oluşturma çabası, diğer yandan bu yapıların kontrol dışına çıkarak geri tepecek sonuçlar üretme riski.
Direniş yanlısı analizlere göre bu tablo, Batılı güçlerin “kullan-at” mantığıyla radikal grupları araçsallaştırmasının yeni bir örneği. Afganistan’dan Suriye’ye, Libya’dan Yemen’e kadar uzanan geniş bir coğrafyada benzer senaryoların yaşandığına dikkat çekilirken, bu politikaların bölgesel istikrarsızlığı derinleştirdiği ifade ediliyor.
Eleştirmenler, İngiliz istihbaratının bu tür ilişkileri gizli tutmaya çalışırken aynı aktörlerin Batı kamuoyunda “tehdit” olarak sunulmasının, ciddi bir güvenilirlik krizine yol açtığını belirtiyor. Bu durumun yalnızca hedef ülkelerde değil, İngiltere içinde de uzun vadeli güvenlik riskleri doğurabileceği uyarısı yapılıyor.
Ortaya çıkan tartışma, terörle mücadele söyleminin arka planında yürütülen gizli pazarlıkların ve çifte standartlı politikaların yeniden sorgulanmasına neden olurken, Batı’nın güvenlik mimarisinin ne ölçüde tutarlı olduğu sorusunu da beraberinde getiriyor.
yorumunuz