Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA- Kur'an-ı Kerim, müminlerin imtihan yasasından istisna olmayacaklarını bildirerek şöyle buyurmaktadır:
Eğer cennete gitmek istiyorsanız, zorluklara, sıkıntılara ve meşakkatlere müptela olacaksınız. Ve bu konuda görmüş geçirmiş olacaksınız ve sapasağlam kalacaksınız.
Yoksa siz, sizden önce geçenlerin durumu başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluk ve sıkıntı dokunmuştu, öyle sarsılmışlardı ki…
Allame Tabatabai şöyle söylemektedir:
Ayette yer alan “Be’sa” kelimesi, insana dıştan ulaşan zorluklara ve meşakkatlere denir. Örneğin; mal, makam, kadın ve çocuk tarafından insana ulaşan rahatsızlıklar gibi.
“Zara” kelimesinin anlamı da insanın kendisiyle ilgili olan sıkıntılara ve meşakkatlere denir. Örneğin; öldürme, yara ve hastalık gibi.
Ali (a.), müminleri, kendilerinden önceki müminlerin durumlarını düşünmeye çağırarak Kasıa hutbesinde şöyle buyurmaktadır:
Kendinizden önceki müminlerin imtihan zamanlarında ve sıkıntılarda nasıl oldukları konusunda düşününüz. Acaba yükleri bütün yaratıklardan daha ağır, bütün kullardan daha sıkıntılı ve yaşamları dünya halkından daha zor değil miydi? Firavun onları kendine kulluğu zorladı. Azabın çetinliğini tattırdı. Acıyı yudum yudum içirdi.
Dolayısıyla müminler her zaman yüce Allah’ın imtihan sahasındadırlar. Her zaman sıkıntılar ve sorunlar içindedirler. Bu durumda imanları ne kadar çok ve derin olursa sıkıntıları ve sorunları da o kadar çok olacaktır. Nitekim imam Musa Kazım (a.) bu konuda şöyle buyurmaktadır:
Müminlerin durumu terazinin iki gözü gibidir. İmanları ne kadar çok olursa belaları da o kadar çok olur.
Bu bağlamda, fakirlik, hastalık gibi sorunlar müminlerin özelliklerindendir. Çünkü sessizlik ve durgunluk, huzur ve refah, rahat ve sağlıklı olmak imanın ve itikadın yok olma nedenlerini hazırlamaktadır.
Kur-an’ı kerim şöyle buyurmaktadır:
İnsanlar yalnız “inandık” demekle, hiç sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?
Kur-an, başka bir ayette de müminleri uyararak şöyle buyurmaktadır:
Siz gelecekte de imtihan olarak kâfirler, müşrikler ve Yahudiler tarafından zulüm göreceksiniz.
Mallarınız ve canlarınız hususunda deneneceksiniz; sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve ortak koşanlardan çok incitici şeyler duyacaksınız. Ama sabreder, korunursanız; işte bunlar yapmaya değer işlerdendir.
Yine yüce Allah mübarek Bakara suresinde müminlerin imtihan edilmelerinden dolayı karşılaştıkları sıkıntılara değinmektedir. Ve onlara musibetler dolayı meydana gelen yılmalar karşısında sabır ve namaz ile yardım istemeleri gerektiğini buyurmaktadır.
Andolsun sizi korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmek gibi şeylerle deneyeceğiz. Sabredenleri müjdele.
Müminlerin İmtihanlarının Zorluğu
İmtihan vesileleri olan zorluklar, mutluluk için zeminedir. Sıkıntılar altında sabretmek ise insani yüce yeteneklerinin terbiyesi edilmesine ve nefislerin olgunlaşmasına neden olacaktır. Dolayısıyla Allah dostları için bela, öfkeli yüzdeki lütuftur. Azap elbisesi içindeki nimettir. Aynı şekilde düşmanları için nimet, lütfun yüzündeki öfkedir.
Dolayısıyla, kim daha çok seviliyor ise sıkıntısı da o kadar çok olacaktır. Nitekim imam Sadık (a.) şöyle buyurmaktadır:
Yüce Allah mümin kulunu, kişi yokluğunda ailesini hediyelerle koruyup gözettiği gibi, bela vererek koruyup gözetir.
Yüce Allah, müminleri layık oldukları yere ulaşmaları için sıkıntılarla ve sorunlarla imtihan etmektedir.
Belaların Felsefesi
Belaların felsefesi, yalnızca kişilerin derecelerini ölçmek için değildir. Aynı zamanda kulların manevi derecelerinin yükseltilmesi de göz önünde bulundurulmaktadır. Dolayısıyla kim yüce Allah’ın inayetinde daha çok yer alırsa imtihanı da daha ağır olacaktır. İmam Ali (a.) bu konuda şöyle buyurmaktadır:
Mümin güzel amellerinin ölçüsüyle denenir. Dolayısıyla ameli ve dini güzel olan kişinin sıkıntıları daha ağır olur. Kuşkusuz yüce Allah dünyayı müminler için ödül ve kâfirler için de ceza olarak karar kılmamıştır. Kimin dini ve ameli zayıf olursa sıkıntıları da o ölçüde az olacaktır.
Evet, insanın bedeni rahat olursa ruhu bozulur. Sıkıntıyı tanımayan bir kimse, ne şefkatin ve ne de merhametin lezzetini bilebilir. Böyle bir kimsenin kalbi hiçbir şeyden etkilenmeyecektir. Dünyanın güzelliğini asla anlayamayacak ve ilahi lütufların lezzetini sezemeyecektir.
Sıkıntı, bela ve musibet, her zaman gerçek müminle birliktedir. Bunlar onun olgunlaşmasına, ruhunun temizlenmesine ve günahlarının yok olmasına neden olmaktadır.
İmam Sadık (a.) şöyle buyurmaktadır:
Mümin dağın zirvesinde de yer alsa, yüce Allah mükâfat vermek için ona eziyet edecek birini onunla birlikte karar kılar.
Mümin için musibetler ve sıkıntılar, ruhunun olgunlaşma yiyeceği konumundadır. Dolayısıyla yüce Allah mümin kulunu bu yiyecek ile doyurmaya hak sahibidir. Peygamber efendimiz (s.a.a.) bu konuyu ne kadar güzel açıklamıştır:
Yüce Allah mümin kulunu, annenin çocuğunu süt ile gıdalandırması gibi, belalarla gıdalandırır.
Bu bağlamda sıkıntılar ve zorluklar müminler için nimettir. Öyle bir nimet ki yüce Allah hediye etmektedir.
İmam Hasan Askeri (a.) şöyle buyurmaktadır:
Yüce Allah, bütün belalarda, onları kaplayacak bir hayır gizlemiştir.
Belanın Çokluğu ile Sevabın Çokluğunun İlişkisi
Müminlerin Emiri Ali (a.) belaların çokluğu ile yüce Allah’ın vereceği sevabın büyüklüğü arasındaki ilişki konusunda şöyle buyurmaktadır:
Büyük mükâfat büyük bela ile birliktedir. Dolayısıyla ne zaman yüce Allah bir kavmi severse onlara bela verir.
Yine şöyle buyurmaktadır:
Takvalı bir mümine inen belalar, yağmur damlalarının düzgün bir zemine inmesinden daha hızlıdır.
Vesail-uş Şia kitabının sahibi imam Sadık’tan (a.) şöyle nakletmektedir:
Büyük belanın büyük ödülü vardır. Yüce Allah bir kulunu sevdiği zaman ona büyük bir bela verir. Dolayısıyla kim razı olursa yüce Allah da ondan razı olur. Kim razı olmazsa yüce Allah da ondan razı olmaz.
Müminlerin olgunluklarının birçoğu; zorluklarla karşı karşıya kalmadan, şiddetli çarpışmalar geçirmeden, sorunlarla er meydanında mücadele etmeden ve belalarla karşı karşıya gelmeden sahip olunmamaktadır.
Yüce Allah onları, müminlerin layık oldukları yere varabilmeleri ve layık oldukları kemale ulaşabilmeleri için yaratmaktadır. Dolayısıyla bunlar azap şeklindeki nimettir. Şer görünümündeki hayırdır.
ABNA.İR