9 Nisan 2012 - 07:58

Dün akşam Samanyolu TV’de yayınlanan bir haberde İran halkı açıkça hedef gösterilerek halklar arasında kin ve nefret tohumları ekilmeye çalışıldı. Özellikle başbakan ve dış işleri bakanı Ahmet Davutoğlu’nun İran’a yönelik sert açıklamalarından sonra bir takım medya grupları durumdan vazife çıkartarak Şii’liğe yönelik kara propaganda başlattılar. Samanyolu TV’nin dün akşam ki haberinde Ayetullah olduğu iddia edilen bir kişinin ağzından ikinci halife Ömer’e yönelik hakaretler ediliyor. Ama gerçekler bu muydu?

Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA- İnternet âleminde uzunca bir süredir dolaşan bu videoları Samanyolu’nun özellikle konjonktürel olarak kızışmaların başladığı şu günlerde ortaya atması tepki çekti.

Politikanın diline yenilerek, halklar arasında kin ve nefret tohumları saçmaya çalışan bu haber politik olduğu ortadadır.

Yıllardır tartışılan bir mesele olduğu halde, bugün gündeme taşınması hangi mihrakların emri olduğu sorusunu akıllara getirdi? Kaldı ki bir Ayetullah olduğu iddia edilen bu kişinin görüşü bütün bir İran halkına mal edilemez.

Samanyolu TV’nin verdiği görüntülerde Ayetullah olduğu iddia ettiği şahıs şu ifadeleri kullanmakta:

“Şiilerin çoğu İran çevresinde yaşamakta. Neden? Çünkü Ömer bin Hattab İranlıların burunlarını yere sürtmüş ve onları küçük düşürmüştür. Acemlerin hakkıdır.. nefret acemlerin hakkıdır. Kolay değil Ömer bütün imparatorluğu sona erdirdi. Pers imparatorluğu gibi azim, yenilmez bir imparatorluk. Ne deriz biz? Develer üzerindeki bedevi Araplar geldiler ve imparatorluğu çökerttiler. Büyük İskender bile onların yaptığını yapmadı. Büyük İskender bütün İran’ı salladı. Ama birkaç ayda çekildi. İran’ı kendi dini ile baş başa bıraktı. Ama Araplar İranlılara ne yaptı? Hatta Kisra’nın tacını bile kılıçlarla parça parça ettiler herkese bir parça verdiler. Daha sonra eşrafı öldürdüler. Bu nefret bir iki yılda geçer mi? geçmez. Bu nefret geçmez, yüzlerce yıl geçse bu nefret geçmez. İşte bu yüzdendir ki İranlı Şiilerin en büyük düşmanı Halit ibni Velit veya Ebu Bekir değilde, Ömer’dir. Her zaman Ömer, hep Ömer lanetlidir. Neden? Hatta Ömer’i neyle suçladılar? Zehra’nın kaburgasını kırmakla itham ettiler. Hatta bu olayı dini öğelerle süslediler.”  

Kim olduğu belli olmayan Ayetullah olduğu iddia edilen bu kişinin konuşması yukarıda verdiğimiz şekilde olmasına rağmen Samanyolu TV konuşmayı bile çarpıtarak çok daha farklı bir şekilde vermektedir.

Samanyolu TV’nin Ayetullah olduğunu iddia ettiği bu şahıs Samanyolu TV’ye göre şu şekilde konuşmakta:

İran’da kaydedilen bu görüntülerde tuhaf cümleler kuruluyor. Bir Şii camisinde vaaz veren Ayetullah’ın ağzından küfür ve hakaretler dökülüyor. Üstelik bu küfürler bir halifeye peygamber efendimizin en yakın arkadaşı Hz. Ömer’e ediliyor.

Video paylaşım sitesi Youtube’de dolaşan bu görüntülere benzer yüzlerce görüntü var. İranlı din adamlarının peygamber efendimizin en yakın arkadaşlarından Hz. Ömer’e lanetler ettiği görüntüler büyük tepkiler topluyor. Peygamberimizin daha yaşarken cennetle müjdelediği on isimden birisi olan Hz. Ömer’e büyük bir kin beslediğini açıkça anlatan İranlı bu Ayetullah bu nefretin sebebini de Hz. Ömer’in İran’ı tamamıyla fethetmesi ve kisra’nın tacını parçalaması olarak gösteriyor. Hz. Ömer’e ait kinin yüzyıllardır devam ettiğini söyleyen Ayetullah Hz. Ömer’i Şiiler için düşman olarak gösteriyor.

Görüntüler de “İran’da kaydedilen bu görüntülerde tuhaf cümleler kuruluyor.” Deniliyor. Ancak konuşan kişi farsça değil, Arapça konuşmakta. Bilindiği gibi İran’ın dili farsça ve halk farsça konuşmaktadır. Bu ilk yalan.

“Ayetullah’ın ağzından küfür ve hakaretler dökülüyor. Üstelik bu küfürler bir halifeye peygamber efendimizin en yakın arkadaşı Hz. Ömer’e ediliyor.” Deniliyor ancak konuşmayı yapan kişinin ağzından küfür ve hakaret içerikli bir cümle bile çıkmamaktadır. Tam tersi Şiileri eleştirmekte.  

Bunlardan daha ilginci konuşmayı yapan kişinin, konuşmayı İran’da yaptığı ve Ayetullah olduğu söylenmekte. Nasıl olurda bu Ayetullah hem İran’ı eleştirmekte ve hem de Şiileri kötülemektedir! Bu nasıl Ayetullah ki kendi mezhebini eleştirmekte ve yermektedir!!

Bu görüntülerin Ehlibeyt takipçisi Şiileri dışlamak ve kötülemek için çekilen görüntüler olduğu çok açık. Çünkü birincisi İran onuncu yüzyıla kadar Sünni mezhepti. Sünni imamların neredeyse tamamı İranlıdır. İranlıların Şii olma tarihi Safevilerden sonra hız kazanmıştır. Bu iddianın doğru olması için sadrı İslam’dan günümüze kadar İranlıların Şii olması gerekirdi. Ama tam tersi Sünniliği ihya eden ve geliştiren İranlılardır. Eğer bugün Sünnilik diye bir mezhep varsa bunu İranlılara borçludurlar.

İkincisi İran’ın nüfusu yaklaşık olarak 75 milyon kadardır. Bunun ortalama 40 milyonu fars olmayanlardan teşkil olmuştur. 30 milyon kadar Türk, 10 milyon kadarda Arap, Kürt, lor, Peştu… yani İran diye acem diye karalamaya çalıştıkları insanların çoğunluğu fars bile değildir. (bu rakamlar kesin olmamakla birlikte doğruya yakın rakamlardır.)

Dünyada ortalama olarak (kesin olmamakla beraber) 350-400 milyon kadar Şii yaşamaktadır. Bu demektir ki her ırktan Şiiler vardır. Türk, Kürt, fars, Arap, Azeri, Peştu, Türkmen, Çinli, Afrikalı, aysalı, Taylandlı, Hintli, Pakistanlı, Afganistanlı, Bangladeşli, Singapurlu, Malezyalı, Endonezyalı… yani Şiilik, ırk ve milletler üstüdür. Şiilerin inanç ve itikatları da her kes tarafından bilinmektedir. Peygambere ve Ehlibeytine olan bağlılıkları, onlara düşmanlık besleyenlere ise düşmanlıkları herkesin malumudur. (tevella ve teberra)

Bu demektir ki Şiilerin (on iki imam Şiileri) inançları arasında farklılık yoktur. hangi ırktan olursa olsun inançları değişmemektedir, aynıdır. Eğer bir Şii bir sahabeyi seviyorsa öteki başka ırktan olan Şii de o sahabeyi seviyordur demektir. Yok eğer bir Şii bir sahabeyi (gerçekten adı sahabe, ama Allah ve peygamber düşmanı) sevmiyorsa bu başka ülkede yaşayan başka ırktaki Şii içinde geçerlidir. Yani bir Türk Şii’si ile bir Arap Şii’sinin, bir İran Şii’siyle bir Pakistan Şii’si arasında bu konuda hiçbir fark yoktur. eğer birisi sevilecekse tüm Şiiler tarafından sevilir, yok eğer sevilmeyecekse tüm Şiiler tarafından sevilmez. Bunu İranlı, Türkiyeli, Iraklı, Afganistanlı… diye ayırmak tam bir bağnazlık, art niyet ve cehalet örneğidir. Aynı şey ehli sünnet içinde geçerlidir. Bir ülkedeki bir Sünni ile başka bir ülkedeki Sünni arasında inanç farklılığı yoktur. (dört mezhep mensubunun her biri için bu geçerlidir. Yoksa Hanefi mensupları ile Şafii, Maliki, Hambeli mensupları mutlaka farklı düşüncelere sahiptirler…)  

Sözün özü şudur: Eğer İranlı bir Şii, Ömer veya başka bir sahabeyi seviyorsa başka ülkedeki Şii de sever. Eğer sevmezse başka ülkelerdeki Şiilerde sevmez… bunun ülkelerle bir alakası yoktur. Bunu sırf fitne çıkarmak ve ülkemizde İran’ı karalamak için kullanmaları tam bir aymazlık, alçaklık ve İslam düşmanlığıdır. Vahdet ve Müslümanlar arasında birliği yıkmak için uğraş veren sömürgeci güçlerin yapamadığını yapmaktır. Bu da tam bir satılmışlık, Amerika, İsrail uşaklığı ve aslını kaybetmişlik örneğidir. İran’a bu denli saldırmalarının da sebebi bellidir. Çünkü Amerika ve batılı sömürgeci devletlerin İslam’ı sindirerek bir kukla haline getirmişliğine İran’dan çıkan Şii olan imam Humeyni dur dedi. Ve Müslümanlara aslını hatırlatarak zalimler karşısında direnmeyi ve haklarını aramayı öğretti. Şimdiye kadar Müslümanlar üzerinde istedikleri her türlü oyuna İran mani olduğu için İran düşmanlığı olan batı, İran’ı devrimden sonra birinci düşman ilan etti. bu bağlamda ilk önce ülkede ayaklanmalar (Kürt bölgeleri başta olmak üzere) çıkarttı. Bu tutmayınca Irak’ı İran’ın üzerine saldı. (batı burada da çok büyük bir oyun oynadı. Çünkü her iki ülkede Şii ülkesidir. Saddam Hüseyin’in savaş sırasında kendisine bir çok askerimizi kaybettik dediklerinde, olsun ne kadar güzel demiştir? Neden öyle söylediğini sorduklarında ölen de Şii öldüren de Şii bundan daha güzel ne olabilir demişti. Yani hem iki Şii ülkesinin halklarını bir birine kardırmışlar hem de yer altı ve yer üstü sermayelerini bitirmişlerdi…) İran’a karşı dünya tarihinde benzeri olmayan ambargolara gitmişlerdir. Kendi kuklaları olan Arap ve Müslüman ülkelere İran farstır, acemdir Arapları ve öteki milletleri sevmezler. Onların amaçları İslam devrimini sizin ülkelerinize de ihraç etmektir. Eğer bunu başarır ve halklarınızı uyandırırlarsa sizin de sonunuz gelir ve hükümetlerinizi kaybedersiniz telkinleriyle İran ve Şiilik düşmanlığı yapmalarını sağlamıştır. Yani bu bağlamda Amerika, İsrail ve batılı sömürü devletleri ile asıllarını yitirmiş satılmış Arap ve Müslüman ülkelerin yöneticileri ve sermaye ve gücü elinde bulunduranların çıkarları bire bir örtüşmektedir. O da İran ve Şii düşmanlığıdır.

İran, satılmış Müslüman ve Arap ülkelerindeki halkları uyandırıp asıllarına çağırdığı için düşmandır. İran, insanlara onurlu olun, kendi ayaklarınızın üzerinde durun, batı ve emperyalistlerin oyununa gelmeyin dediği için düşmandır. İran, İslam ve Kur’an’a sarılın, kurtuluş bundadır dediği için düşmandır. İran, mazlum ve mustazaflara haklarını hatırlatıp savunduğu için düşmandır. İran, satılmış Müslümanlara uyanın ve haksızlık karşısında durun dediği için düşmandır. İran, Müslümanlar birleşirse dünyanın hakimi olur dediği için düşmandır. İran, eğer Müslümanlar birleşir ve vahdeti sağlarsa hiç kimse Müslümanların karşısında duramaz ve sömüremez dediği için düşmandır. İran, Müslümanların her biri bir kova su dökerse İsrail boğulur dediği için düşmandır. İran, Amerika büyük şeytandır dediği için düşmandır. İran, ne batı ne doğu yalnızca İslam dediği için düşmandır. İran, Müslümanlar arasında vahdet ve birlik konferansları tertiplediği ve bu konuda yüzlerce kuruluş kurarak, milyonlarca dolar harcadığı için düşmandır. Kısacası İran halkları uyandırdığı ve ülkeleri yönetenlerin halklarını rahat bir şekilde sömürmesine izin vermediği için en büyük düşmandır…

Kısacası İran eşittir İslam. Bunu bilen emperyalist devletler hem İran’a hem de Şiilik görüntüsüyle İslam’a saldırmaktadırlar. Onlar için bu kaçınılmazdır. Çünkü İran onların gerçek yüzlerini ortaya koymuş ve gerçek amaçlarını ifşa etmiştir. Bu güçler emellerine ulaşmak için sözde İslamcıları ve kendi kontrollerinde olan satılmış Müslümanları bu hedeflerine ulaşmak için kullanma yoluna gitmişlerdir. Batılı devletler bu bağlamda her gruptan faydalanmaktadır: Vehhabilerden, Selefilerden, Taliban’dan, El Kaide’den, Hizbi Tehrir’den, Müslüman Kardeşlerden, Nurculardan, Fethullahçılardan, Süleymancılardan, galibilerden, kırkıncılardan, Nakşibendicilerden, Aczmendicilerden, Sünnilerden (İslam’ın özünü ve batılıların hedeflerinin farkında olan bir azınlık dışında tüm Sünnilerden ve Sünni gruplardan), Şiilerden (aslını kaybetmiş, mektebinden uzak kalmış, mektebinin özünü bilmeyen sadece adı Şii olan gruplardan), sekülercilerden, laiklerden, ülkücülerden, sağcılardan, solculardan, komünistlerden, liberallerden… (Bu grupların her biri kendi düşünce ve inancına uygun olan noktalarda İran ve Şiiliğe saldırmaktadırlar. Şunu da hatırlatalım ki Bu grupların içinde hak ve hakikatten haberdar olanlar mutlaka vardır. Biz burada genel olarak bu grupların adlarını getirdik.)

Kısacası bu konuda kullanmadıkları grup bulunmamaktadır. Bunlardan bazıları emperyalist güçlerin oyuncakları olduklarını bilmemekte. Bazıları ise bu amaç için yüklü miktarlarda paralar almaktadırlar…       

Bilindiği gibi şu ana kadar bir çok taklit merci Sünnilerin değer verdiği kişilere hakarette bulunmanın caiz olmadığına dair fetvalar yayınlamıştır. En son şu anki Şiilerin en büyük taklit mercisi imam Hamaney sahabeye sövmenin haram olduğuna dair bir fetva yayınlamış ve Sünni dünyanın en önemli kurumu olan El-Ezher'in şeyhi Et-Tayyip bunun üzerine şöyle bir açıklama yapmıştı:

"Övünç ve kıvançla Hz. İmam Ali Hamaney'in sahabe (Allah onlardan razı olsun) ve Hz. Resul'ün (s.a.a) eşlerine hakaret edilmesinin haram olduğuna dair yayınladığı mübarek fetvası elime geçti. Bu fetva, fitne ehlinin yaptığı şeyin ne kadar tehlikeli olduğunu doğru bir bilgi ve derin bir kavrayışla Müslümanların vahdetine olan alaka ve iştiyakını ortaya koymaktadır.

"Bu fetvanın öneminin artmasına sebep olan şey şu ki: Müslümanların büyük ulemalarından bir alimin ve İran İslam Cumhuriyeti'nin en yüksek makamı unvanıyla Şiaların en büyük taklit mercisinden böyle bir fetvanın yayınlanmasıdır."

"Ben, kendi ilmi konumum ve Şer'i sorumluluğumla diyorum ki: Müslümanların vahdeti için çaba sarf etmek farzdır ve İslam mezhepleri mensupları arasındaki ihtilaflar ulema ve nazar sahibi uzman kişiler arasında sınırlı kalmalıdır. İslam ümmetinin vahdetine darbe vurmamalıdırlar ki Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır: “ولا تنازعوا فتفشلوا و تذهب ریحکم و اصبروا ان الله مع الصابرین 

“Birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal, 46)

“Ben, her kim Müslümanlar arasına fitne sokarsa günahkar, ilahi azaba müstahak ve halk arasından uzaklaştırılmaya mahkum olduğunu ilan ediyorum.”

El Ezher Üniversitesi Şeyhi Ahmet Et Tayyip, İmam Ali Hamaney’in ihtilafların çoğalmasının önünün kesilmesine ve fitne kapılarının kapanmasına sebep olan münasip bir zamanda yayınladığı mübarek fetvasından dolayı Ayetullah Hamaney’e takdir ve teşekkürlerini sundu.

El Ezher şeyhi aynı zamanda bu fetvanın Müslümanların birliğinin sağlanması için ciddi bir adımın başlangıcı ve hayırlara vesile olmasını Allah’tan dileyerek; Guluv, ifrat, fitne ve ihtilaflara davet edenlerin dikkate alınmamasını istedi.