Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA- Musa Eroğlu, “Avrupa Saz Okulu”nda 130 öğrenci ve yaklaşık 500 kişilik bir izleyici kitlesine bağlama konseri verdi.
Sünni mi, yoksa Alevi mi olduğu belli olmayan, ancak Alevi olarak tanıtılan “Halk Ozanı” türkücü Musa Eroğlu, Almanya’da Alevilere, Ehlibeyt imamlarının (Allah’ın selamı onların üzerine olsun) Arap olduklarından dolayı onlardan uzak durmaları tavsiyesinde bulundu. Haddini aşarak alçaklaşan türkücü şu küstah ifadelerde bulundu: “Alevi kültür merkezleri Arapların Ali’si, Hüseyin’i ve Hasan’ıyla uğraşacaklarına bu çocuklara saz çalmayı öğretsinler.”
Bu sözlerine bir grup vatandaş, "Seni dinlemek de alkışlamak da yok" diyerek tepki gösterdi ve salonu terk etti.
Tüm insanların hidayeti için Allah tarafından gönderilen Peygamber efendimiz ve onun pak Ehlibeyti evrensel ve cihanşümul’dur. Hz. Peygamberimiz (s.a.a) ve onun masum Ehlibeyti (a.s) hiçbir zaman ırkları gündeme getirmemiş asıl olanın Allah’a yakınlaşmak ve takva olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu uğurda mücadele etmiş ve bu hakikatlerin tüm dünyada tahakkuk bulması için gayret etmişlerdir. Dünyanın nimetlerinden mahrum kalmışlar, ama hakkı ve hakikati insanlığa ulaştırmak için gecelerini gündüzlerine katarak davalarından vazgeçmemişlerdir. Hz. Peygamberimiz başta olmak üzere Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin’i Arap olarak takdim etmek tam bir aymazlık örneğidir. Bu ancak olaylara kendi dar penceresinden bakan yobaz, ırkçı, hak ve hakikatlerden uzak dar zihniyetli gerici insanların bakış açısı olabilir. İslam dini evrensel ve cihanşümul olduğu gibi Peygamber efendimiz ve onun pak Ehlibeyti’de evrensel ve cihanşümul’dur.
Alevileri, Kur’an’dan, Hz. Peygamberimizden, Hz. Ali’den, Hz. Hasan’dan, Hz. Hüseyin’den ve Ehlibeyt’ten uzaklaştırmak için her yolu deneyen zamanın iktidarları bunu zaman zaman daha da ileri götürmüş ve Alevi kılığında yapmaya çalışmışlardır. Kimi zaman bir Alevi dedesi kılığında yapılmış, kimi zaman Alevi ereni kılığında ve kimi zamanda Alevi ozanı ve şair kılığında yapılmıştır. Ama gerçekte bunlar kuzu postuna girmiş kurtlar misali Alevi – Caferi düşmanıdırlar. Bu dost görünümlü iblisler her asırda olduğu gibi şimdi de aramızda dolaşmakta ve bizi öz Muhammedi İslam’dan uzaklaştırmak için her yolu denemektedirler.
Bu tür olaylar bunu bir kez daha ortaya koymuştur ki tarihte hiçbir toplum din ve mektebi için bu kadar katledilmemiş ve tahrife uğratılmamıştır. Peygamber efendimiz (s.a.a) bu dünyadan göçtükten hemen sonra (Efendimize yapılan hakaretler, küstahlıklar, itaatsizler başlı başına ayrı bir konudur) Onun ehlibeytine ve onları sevenlere karşı başlatılan kampanyalarla bu Öz Muhammedi İslam taraftarları dışlanmış, Rafızi diye aşağılanmaya kalkılmış ve görüldükleri yerlerde katledilmiş hakaretlere maruz kalmışlardır. Hak ve hakikatten ayrılmayan bu topluluk yılmamış ve inancı uğruna her şeyi göz önüne almış can vermiş, mal vermiş ama Muhammed ve Ehlibeytinden taviz vermemiştir. Kimi zaman inancını gizlemiş (takiye yapmış) kimi zaman aç susuz kalmış, ama yinede Alevi – Caferiliğinden geri adım atmamıştır. Alimleri katledilmiş, alimsiz bırakılmış, ama saza söze dökerek hakikatleri bir sonraki nesillere aktarmayı başarmıştır… Tarih boyunca bunca yokluk ve imkansızlıklar içinde yaşayan Alevi – Caferiler zamanın zalim yönetimleri ellerindeki devlet imkanlarıyla bu toplumun içine her türlü tahrif, yozlaşma ve batılı sokmuşlardır. Aleviler, alimsiz ve öndersiz kaldıkları için hakikatlerini sonraki nesillere aktarabilmek için Ehlibeyti anlatan sözleri saza ve şiirlere dökmüşlerdir. Saz ve şiir aracılığı ile hakikatlerin sonraki nesillere aktarılmasından başka yol görmeyen zamanın Alevileri bu yolla mekteplerini koruma altına alacaklarını düşünmüşlerdir. (Bu durum, Seyri suluk yolunda ilerleyen gerçek arifler – erenlerin kendilerini gizlemek için şatahiyatlarında ney, şarap, meyhane diyerek meramlarını farklı bir şekilde anlatarak hayatta kalmaları gibidir.) Ama saz ve ney zamanla birileri tarafından (zamanın padişahları, yöneticileri, şeyhülislamları ve ajanları tarafından) tahrif edilerek gerçek mecrasından çıkartılmış ve araç yerine amaç olarak takdim edilmeye başlanmıştır. Şimdi artık hak ve hakikatlerin gizlenemeyeceği çağda yaşadığımız için insanlar gerçekleri görebilmekte ve analiz edebilmektedir. Aleviler, sazın bir amaç değil, araç olduğunu çok iyi bilmektedir. Asıl olanın öz Muhammedi İslam olduğunu, Peygamber olduğunu, Kur’an olduğunu, Ehlibeyt olduğunu bilmektedir.
Sünni mi, yoksa Alevi mi olduğu daha belli olmayan, ancak Alevi diye tanıtılan bu zat, önce ne olduğunu, nasıl bir inanca sahip olduğunu ortaya koymalı, daha sonra birilerine akıl vermeye kalkmalıdır. Alevi – Caferiler sizin gibi ne olduğu belli olmayan birileri tarafından kullanıldığı muhtemel olan zatlardan çok çekti, artık çekmeyecek. Sizin gibi ne olduğu belli olmayan zatlara sözümüz önce ne olduğunuzu ortaya koyun, sonrada kendinizi ıslah edin, hak ve hakikatlerin ne olduğunu öğrenin ve Allah’ın istediği sıfatlarla sıfatlanmaya çalışın. Bu dünyaya ahreti kazanmak için gönderildik. Bugün varız, yarın yokuz. Yarın sizlerde öleceksiniz. Sizlerden de hesap soracaklar. Kendiniz saptıysanız, en azından başkalarını da saptırmaya kalkıp başka insanların da vebaline girmeyin. Bize ahirette dünya yaşantımız ve hakla batıl çizgilerimiz sorulacaktır. Bizlere saz sorulmayacaktır. Bizler Peygamberlik (Nübüvvet) ve imamlardan (velayet ve imametten) dolayı sorguya çekileceğiz. Onlara bağlılığımız ve itaatimiz ölçüsünde değerimiz artacak. Ama saz ve ney gibi batıl çalgı aletleri için sorgulanmayacağız. Tam tersi neden bu batıl çalgı aletleriyle bu kadar haşır neşir oldunuz diye sorgulanacağız…
*** ABNA olarak bu zatı, şiddetle kınıyor ve Alevi – Caferileri başta olmak üzere vatandaşlarımızdan kendisine gerekli tepkiyi göstermelerini temenni ediyoruz.