Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Anayasa bir ülkede yasaların ve kuralların tümüne esas ve temel oluşturan ilkeler topluluğudur. Devletin nasıl idare edileceğinden tutun kişi hak ve özgürlüklerine kadar geniş bir alanı kapsar. Anayasalar, toplumların medeniyet, kültür, din ve sosyal yapılarına ve değerlerine göre hazırlanır. Dolayısıyla anayasada “şu olsun, bu olsun veya bizim talebimiz şunlardır” gibi basit taleplerden ziyade konunun özüne inilmelidir.
Neden anayasa değiştirilmek isteniyor? Hazırlanmak istenen Anayasanın kaynağı nedir? Anayasanın ilkeleri nelerdir? Anayasa meşruiyetini nereden alır? vb sorulara verilecek cevaplar doğrultusunda uzmanların yazacağı anayasanın mahiyyeti ortaya çıkar. Üç konunun açıklığa kavuşması gerekir;
a) Anayasayı değiştirmenin hedef nedir?
b) Hazırlanacak anayasanın kaynağı ne olacaktır?
c) Anayasanın ilkeleri nelerdir?
a) Anayasayı değiştirmenin hedefi: “Mevcut anayasa askeri anayasadır, biz sivil anayasa yapacağız, bu yeni anayasa milletin anayasası olacak” gibi gerekçeler asıl hedefi anlatmaktan çok uzaktır. Bu yenilemenin arkasında çok ciddi bir sebep olması gerekiyor.
Batıyla uyum içinde olmak isteyen Türkiye, Batı kültür ve medeniyetiyle kaynaşmayı ve Batı’ya entegre olmayı engelleyen iki unsurun izleri tamamen ortadan kaldırmalıdır. Biri ilahi öğretilerle yoğrulmuş Türk kültürü, diğeri Batı istikbarını alternatif olma potansiyeline sahip İslam medeniyeti. Batının hedefi kendi kültürünü; yaşam tarzını, ahlakını, değerlerini, inancını bütün dünyaya hakim kılmaktır. Türkiye’de şimdiye kadar kat edilen yolun devamında bunu gerçekleştirmenin ilk adımı anayasayı değiştirmektir. İslam’dan soyutlanmış bir Türkiye toplumu oluşturmak, bunu da başaramasalar en azından İslam rengi soldurulmuş bir din anlayışını hakim kılmak. Nihai hedef ise, İslam’ı sosyal hayattan, kamu alanından çıkarıp bireyselleştirerek camilere, daha sonra da kalplere haps etmek.
b) Anayasanın menbei/kaynağı; yani anayasada yer alacak kanunların kaynağı nelerdir? Yasaların dayanağı nedir? Yasalar meşruiyetini nerden alır?
Akp’nın hazırlayacağı anayasa bir icat veya buluş olmayacaktır; Batının hazırladığı anayasanın Türkiye şartlarına göre oluşturulması ve uyarlanması şeklinde olacaktır. “Sivil anayasa” oluşturmak, “milletin anayasasını hazırlamak”, “devlet değil, insan odaklı anayasa yapmak” diye vurgu yapılması, Anayasanın kaynağının insan olacağı ve özellikle de Batı medeniyetinin yorumladığı insan profili temel alınacağı anlaşılmaktadır. Anayasanın kaynağı ve dayanağı insan olacağı için meşruiyetini de insandan almış olacaktır.
c) Anayasanın ilkeleri; Anayasaların ekseni kabul edilen bir temel vardır; ekonomi, din, siyaset, hukuk gibi insanın hayatında etkin olan faktörler anayasanın yapılmasına ilham olur. Örneğin Batı medeniyetinin mihverini “ekonomi” oluşturur yani bütün kurum ve kuruluşlar ekonomi için seferber olur. Din, kültür, yaşayış tarzı, aile yapısı, eğitim, siyaset hepsi ekonomi eksenli yorumlanıp düzenlenir. İslam medeniyetinin mihverini “şeriat” oluşturur dolayısıyla kurum, kuruluşlar, eğitim, siyaset, ekonomi, aile yapısı, dünya ve ahiret hayatının nasıllığını dini yasalar belirler.
Türkiye, 80-90 yıllık cumhuriyet tarihinde henüz anayasasının ana eksenini belirleyememiş, Batıdan kopyalanan anayasa, rütuş ve yamalarla korunmaya çalışılmıştır. Akp bu gidişe dur deyip yönünü belirlemeye ve anayasanın eksenini kendine göre belirlemeye karar vermiş görünüyor.
Akp hükümetinin eksenini de kalkınma/ekonomi oluşturur. Bu temel üzerine oluşturulacak Anayasanın ilkelerini şu şekilde açıklamak mümkündür;
Demokratik bir Anayasa: Demokrasi Batı medeniyetinin anayasasının temel unsurudur. Demokratik bir anayasa denildiği zaman insan kaynaklı bir anayasa kastedilir; yasama, yargı ve yürütmenin insanın yetkisinde olduğu ve bütün kanunları insanın yasadığı bir anayasadır. Daha açık bir ifade ile ilahi kaynaklı olmayan; Kur’an, sünnet ve şeriattan uzak bir anayasa öngörülmektedir. Böyle bir anayasada dini değerler dahil bütün değerler demokrasi ekseninde kendi rengini ve yerini alır.
Humanist/İnsancıl bir Anayasa: Humanist/İnsancıl tabiri kulağa hoşgelen batı kültürünün ürettiği bir kavramdır. Batı medeniyeti insanı merkeze koyar; her şey onun ekseninde şekillenir; her şey insan içindir, her şey insanın çıkarına uygun olarak yapılandırılır. Humanist anayasa kanunları insanın dünyevi hayatına şekil veren kanunlar topluluğudur. Batı kendi anayasasını hazırladığı Rönesans döneminden bu yana Allah’ı eksenden çıkararak yerine humanizmi koymuştur.
Toleranslı/hoşgörülü bir anayasa: Tolerans/hoşgörü de Batı kültürünün ürünü olup Batı medeniyetinde önemli bir yer tutmaktadır. Kimsenin inancına, hayat tarzına müdahale edilmeyecek, herkese hoşgörü ile yaklaşılacaktır. Bu ilke İslam’ın temel ilkelerinden olan “Emri bil maruf nehy anil münker“ hükmünün karşısında çıkarılmış bir ilkedir. Örneğin alkol içmekle namaz kılmaya yaklaşım aynı olacaktır. Namaz kılana hoşgörü ile yaklaşılıp cami yaptırıldığı gibi içki içen kimseye de hoşgörü ile yaklaşılacak ve içkisini rahat içebilmesi için ortam hazırlanacaktır, zina eden kınanamayacağı gibi zina suç olmayacaktır. Ahlaki değerler konusunda ahlak dışı hareketler kınanamayacak, onlara da hoşgürü ile yaklaşılacaktır. Eşcinseller toplumun bir gerçeği olarak kabul edilecek hatta evlenmelerinde bir engel olmayacak. Batı medeniyetinde haram ve helalin anlamı olmadığı için ilahi hükümleri çiğneyene de toleranslı davranılacaktır. Namus ve iffet Batı medeniyetinde bir değer olarak görülmediğinden toplumun onur ve şerefini zedeleyen iffetsizlik ve namussuzluk kavramlarına yer yoktur.
Liberal bir Anayasa: Kanunlar yapılırken insan hayatının her alanıyla ilgili yasalarda liberal bir düşünce hakim olacaktır. Haram-helallerin yerine beşeri kanunlar oturtulacaktır. Ekonomide liberal bir yol takip edilecek; rant, yolsuzluk, hırsızlık, faiz ilahi kanunlara göre değil yasaların doğrultusunda şekillenecek. Nerden buldun, nasıl buldun? sorulmayacak. Ahlak ve toplumsal değerler konusunda liberallik ön planda olacaktır. Kanunların dışında insanı sınırlandıran, kısıtlayan ve özgür hareket etmesini engelleyen başka bir faktör olmayacaktır. Kısacası ekonomide, siyasette, ahlakta, iffet ve namus konusunda liberal bir yol takip edilecektir.
İnsan hakları beyannamesi mihverli anayasa: Haklar ve özgürlükler, Batının hazırladığı “insan hakları beyannamesi” ekseninde olacaktır. İnsan haklarının neler olduğunu belirleme mercei insanın kendisi olduğu için yaratıcısı olan Allah devredışı bırakılır. Batı, hak ve özgürlükleri belirler, özgürlükler Batının istediği özgürlükler olacaktır; inanç özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, basın ve ifade özgürlüğü insan hakları beyannamesinin belirlediği çerçevede olacaktır. “Uluslararası insan hakları beyannamesi”, anayasanın temel kaynaklarından biri olarak alınacaktır. “Uluslararası insan hakları beyannamesi”, İslam’ın “şeriat hukukuna” karşı yapılmış bir çalışmadır.
Pluralizm/Çoğulculuk Anayasası: Batı medeniyetinin temel ilkelerinden birisi de pluralizmdir. Pluralizmin manası şudur; mutlak doğru yoktur, tek bir doğru yoktur. Birden fazla doğru olabilir; her düşünce kendi alanında doğru olarak kabul edilir. Bilim, teknoloji, düşünce, tefekkür gibi insan aklının ve tecrübesinin ürünü olan alanlarda çoğulculuk/pluralizm belli ölçüde kabul edilebilir. Ama hedef mutlak din olan İslam dininin hakkaniyetini gölgelemek olduğu için pluralizm Batının bir hilesidir; “İslam dini hak dindir” ayeti geçerli değildir; her din doğrudur. Bütün dinlere yaklaşım aynı olmalıdır; semavi/ilahi din, beşeri din ayrımı yapılamaz; Allah’a tapan ile puta tapan aynı derecededir. Budizm ile İslam’ın farkı yoktur; bütün dinlere mensup olan kendi inancında haklıdır. Hiçbir dine mensup olan diğerini batıl olarak göremez. Yeni dinler çıkabilir ve inanç özgürlüğü bağlamında kimse ona karşı gelemez. Bu bağlamda en önemli uluslararası çalışma “dinler arası diyalog” konferanslarıdır. “Anayasa herkesi kucaklamalı, çoğulcu bir anayasa olmalıdır”, sözünün manası budur.
Barışcıl bir Anayasa: Anayasa kimsenin inancına, rengine, ırkına, milliyetine bakmadan hazırlanmalı ve herkesi kucaklamalıdır. Dünya barışına katkı sağlayacak şekilde yapılmalıdır. “Dünya Barışı” kavramı Batı istikbarının kullandığı en önemli silahlardan biridir. Dünya barışını sağlamak ve korumak Batının görevidir. Anayasalar Batının dünya barışı düşüncesi doğrultusunda hazırlanmalıdır. Batı emperyal gücü, dünya barışı adına bir ülkeyi işgal ederse yanında yer alınacak, bir ülke veya grubu terörist ilan ederse kimse karşı gelemeyecektir. Kısacası T.C anayasası “Batının dünya barışı anlayışına” uygun hazırlanacaktır. İslam anyasasının temelini “adalet” oluştururken Türkiyeli Müslümanların anayasasını “Batı medeniyeti barış” anlayışı oluşturacaktır.
Beraberlik ve Eşitlik Anayasası: Anayasanın maddeleri eşitlik ilkesi üzerine yapılacağı söyleniyor. Batı öğretileri ile İslam öğretileri arasında en önemli farklardan biri “eşitlik” ve “adalet” kavramlarıdır. İslam’da eşitlik ve beraberlik ilkesi yerine “adalet ilkesi” esas alınır. Örneğin: Batı medeniyeti anayasasında kadın-erkek arasında “eşitliktir” ilkesi yer alır, İslam’da ise “adalet”. Beraberlik ve eşitlik adaletsizliği doğurur.
Akp hükümetinin hazırlayacağı anayasanın temel ilkeleri kısaca bunlardan ibarettir. Bu Anayasa müslüman halkı sekülerizme doğru sürüklemektedir.
Bu ilkeler doğrultusunda hazırlanacak anayasanın içeriği önemli değildir. Anayasanın maddeleri hakkında konuşmak seküler anayasanın kendi içinde detay ve teferruattır. Çünkü öngörülen anayasanın kaynağı insanın kendisi, ilkeleri de sekülerizm ilkelerinden oluştuğu için maddeler hakkında konuşmak, sekülerizmi kabul edip sekülerizmin kendi içinde tartışmak demektir.
Abdullah Özgür / rasthaber