Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Baktığımızda yürüttükleri politikalarında eylemlerinde ideolojilerinde bazı noktalarda bir çok devrim niteliğinde hareketleri olsa bile bunun egemen güçler tarafından kendilerine biçilen rolün bilerek veya bilmeyerek figüranlığını yaptıkları anlamı çıkmaktadır. Bazen gerçekten güzel hassasiyetlere sahip olduklarını ve bu hassasiyetlerinin de güzel bir pratiğe ve eyleme döktüklerini görmekteyiz. Ama daha geniş bir perspektifte baktığımızda bunun işlenen zulümler yapılan haksızlıklar çiğnen insanlığın yanında devenin yanında pire misali kalmakta. Bunu bazı somut gözlemlerimle örneklendirmek istiyorum.
1 )Malum olduğu üzere Mısır’da hiçbir insani vicdani değerin kabullenemeyeceği devasa bir katliam yaşandı binlerce insan bir kaç saatte meydanlarda ŞEHİD (inşallah) edildi. Bu yetmezmiş gibi binin üzerinde kişiye sırf inancı ve düşüncesinden dolayı idam cezası verildi. Düşünce, inanç ve yaşam hürriyetine dünyanın gözleri önünde kalleşçe bir darbe vuruldu. Bu vahşet ve haksızlıkları gündeme getirmek tepki göstermek elbette ki insani bir görevdir ve buna kimsenin itirazının olacağına da inanmıyorum. Peki aynı vahşetin yaşandığı Mısır’da İxwan hükümeti döneminde Şİİ Müslümanların önemli bir gecesinde toplanıp ibadet ve taatle uğraştıkları bir anda vahşi, bedevi, çakallar sürüsü ibadet edilen evin duvarını balyozlarla kırıp bu insanları hayvanlara dahi yapılamayacak bir muameleyle biri değerli alim Hasan Şahate olmak üzere dördünü şehid edip yirmisini de yaraladığında bugün ortalığı haklı olarak ayağa kaldıran, hop oturup hop zıplayan sözde insani ve İslami STK'lar sus pus olmuştu. En ufak bir kınama ve protesto duyulmadı görülmedi bunlardan. Neden acaba? Yoksa egemen güçler bunların bilinç altlarına bunun bir vahşet olmadığını, kınamaya, harekete geçmeye gerek görülmediğini mi enjekte etmişlerdi? Ha bir Müslümanın katledilmesi ha bin Müslümanın katledilmesi, mazlumca inancından dolayı katledilmesi, tepki gösterilmesi için yeterli değil mi? Ama doğru ya medya insanları bu konuda hipnoz etmemişti ki başbakanımız Rabia mağdurlarını sahiplendiği gibi bu mazlumları sahiplenmemişti ki halkımız ve İslamcılarımız buna duyarlılık göstersin. Bakın bu konuda başbakanın ne kadar da etkisinde kalındığına başka bir örnek: Erdoğan’ın Filistin’i gündemleştirdiği günlere bakın nerdeyse bütün cemaatler koro halinde buna aktif bir şe kilde katılmışlardı, ama ya şimdi uzun süreden beridir Filistin unutuldu. Çünkü başbakan ve medya artık bunu gündemlerinden çıkardılar. Şuan çıkan sesler de çok cılızdır. Ayrıca başbakan Arakan ve Doğu Türkistan’daki vahşetleri gündemlerine almadığı ya da gün deminden çıkardığı için bu vahşeti İslamcı geçinenlerin gündeme getirip protestoya koştuklarını meydanları tekbirlerle inlettiklerini duyuyor musunuz? Oysa orada diri diri yakılan bebeler, talan edilen yakılan camiler… Bunun vahşeti Rabia vahşeti yanında çok mu değersiz ki bu ikiyüzlü kuruluşlar bunu gündemlerine alamıyorlar. Bahreyn’de dört yıldır var olan vahşet ve zulümleri, yıkılan camileri hiç bunların ağızlarından duydunuz mu? Bu konuda tek bir protestolarına şahid oldunuz mu? Hiç mi sormuyoruz neden diye? Çünkü onların önlerine egemen güçler tarafından bırakılan daha önemli meseleler var. Arakan’da diri diri yakılan bebelerin utancı bu ümmetin alnında kara bir leke olarak kaldığı müddetçe ben asla ve asla bu naylon İslamcıların samimiyetlerine inançlarına, kardeşliklerine inanmam. Bütün alimlerimizin ve cemaat liderlerimizin bu utanç karşısında etek giyip evlerinde oturmaları gerekirken koyunlaşmış kitleleri daha bir uçurumlara sürüklemelerine ise ben akıl erdiremiyorum. Bize neden aleviler, Şiiler Mısır konusunda bu kadar duyarsız kalmaktalar diye eleştirenler. Biz buna duyarsız kalmadık ama sizin gibi de haddinden fazla çığırtkanlık yapmadık çifte standart yapmadık insanlığa karşı işlenen suçlara yönelik.
2) Haklı olarak Şehid Şeyx Said’in davasını ve o günkü vahşetleri gündeme getirenler neden Dersim’in vahşeti için bu kadar duyarsızdırlar. Dersim’de işlenen vahşetle Şeyh Said kıyamı günlerinde Amed ve çevresinde işlenen vahşetler aynı değil mi? Neden özellikle Mustazaflar haziranın yirmi altısında bu vahşet ve katliamı lanetlerken dört mayıstaki Dersim vahşetine yönelik bir etkinlikleri yok. Bu çifte standart niye? Niye Dersim söz konusu olunca İslamcıların tepkisi çok cılızlaşmakta?! Yoksa dersimin alevi kimliğinden dolayı mıdır bu çifte standart? Rojava’da işlenen vahşetlere duyarsız kalınması hatta bir noktada desteklenmesi de çifte standart değil mi? Yoksa bu vahşeti yapan caniler de sizlerle aynı dili kullandıkları aynı tekbir ve sloganları dile getirdikleri için midir? Helal görülen Kürt kadının namusu, cihad nikahı adı altında yapılan tecavüzler, kesilen kafalar talan edilen mezarlar ve sahabe türbeleri... Bütün bu vahşetleri onaylarcasına bu terör çetelerine verilen askeri ve lojistik destekler... Onları insanların nazarında sempatik kılmaya yönelik sözlü destekler, övmeler... Kürtleri ve diğer mazlumları din adına boğazlamaları tekbirler eşliğinde tecavüz ve vahşetler bizim sersemleşmiş İslamcılarımızın tepki göstermelerine bir etki etmemekte. Çünkü büyük patronlar bunu sipariş etmemişler. Ayrıca protestolardan birinden diğerine koşan kitleler de hiç sorma gereksinimi duymuyor ki acaba ümmetin feryadı sadece başbakanın gündemleştirdiği meselelerden mi ibarettir? Şu Mısır Rabia dışında başka bir yer yok mu? Arakan için neden koşmuyoruz, Rojava için neden koşmuyoruz meydanlara ya da ya da .... Sahi Rojava bize yakınlığından dolayı yapılan vahşeti gizleyemiyorlar, ama buna kılıf uydururlarken Keşmir’deki mazlumların feryadını bunlardan duyan var mı? Ya da Patani ya da Nijerya’da vahşi selefiler tarafında kaçırılıp cariye gibi satılmaya çalışılan minik kızların feryadını duyan var mı? Hayır!!! Irak’ta her gün bu bedevi selefi vahşi dindarların bombalarına hedef olan Kürt Arap Türkmen Hristiyan ézidilerin feryadını duyan var mı? Hayır!!! Bilakis bizim İslamcılarımız ısrarla bu pislikleri örtmeye bile çalışmaktalar. Neymiş efendim “bunları dile getirirsek ümmet içinde bir fitne daha da çıkarmış oluruz.” Çeçenistan’daki Rus vahşetini ne çabuk unuttular. Çünkü onların mücahidleri ABD’nin emelleri uğruna namuslarını vatanlarını bırakıp da Suriye mazlumlarını Emperyalistler uğruna köleleştirip pazarlama cihadına gittiler ya artık çeçen cihadı diye bir şey kalmadı.
Dolayısıyla Efendilerini rahatsız etmemek için gündeme getirmemekte getirince de çok cılız bir şekilde getirmekteler. Artık bu İslamcı geçinen ve Türkiye'de devrim yaparak İslam’ı ve huzuru getirme hedefiyle kitleleri koyunlaştıranlar düşüncelerinde hedeflerinde nasıl devrim yaptıklarının nasıl evrildiklerinin ve nasıl Laik sistemin bir parçası ve çarkı haline geldiklerinin acı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Hem bu cemaatlerin ve hem de koyunlaştırdıkları kitlelerin basiretlerini açmaları ve güttükleri yanlış hedeflerden vazgeçmelerini temenni ediyorum. Üstadım Ali Şeriati diyor ki: "DÜŞÜNME İTAAT ET DİYENLERE DEĞİL, DÜŞÜN SOR GULA DİYENLERE KULAK VERİN."
Ahmet Bayram