Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA-Bilindiği üzere 7-8-9 Ocak 2015, Fransa ve özellikle de Paris halkı için endişe ve kâbus dolu günlerdi. Charlie Hebdo dergisi Paris ofisine silahlı saldırı ve ardından iki rehine alma olayında 18 kişinin ölmesiyle teröristlerin Avrupa'nın kalbine kadar ilerlediklerini gösterdi.2005 yılında Londra metrosundaki bombalı saldırının ardından, Paris olayları Avrupa'da yaşanan en büyük terör saldırı idi. Günde onlarca insan Suriye ve Irak'ta en korkunç şekilde tekfirci teröristlerce öldürülüyor, fakat bu cinayetler haberlerde bile değinilmeyecek kadar Avrupa halkına sıradanlaşmıştır. Fakat Paris saldırıları anında tüm haber ve medya çevrelerinde yerini aldı. Avrupa'da Paris olayları gibi terör saldırıların ender yaşanması, tüm medya çevrelerinin dikkatini Fransa olaylarına yöneltti. Saldırı, özellikle Müslüman ülkeler olmak üzere, birçok dünya lideri tarafından kınandı.
Tabi ki Paris'te yaşanan terör olayları, binlerce Avrupalının tekfirci gruplara katılmak üzere Suriye ve Irak'a gitmelerine göz yummanın, batı toplumuna potansiyel bir tehlike olabileceği teorisini güçlendirdi. Paris olaylarının ardından olaya gerçekçi yaklaşmaya çalışanlar arasında ılımlı sağcı politikacı Dominique de Villepin Fransa TV kanalına verdiği demeçte, "Batı politikaları terörizm odaklarının tüm dünya çağında yayılmasına sebep olmuştur. IŞİD terör grubu, söz konusu kibirli ve temelsiz siyasetin çirkin evladıdır." dedi. De Villepin söz konusu mülakatta Fransa'nın terör grupların güçlenmesindeki rolüne direk değinmezken, Amerika ve Batı ülkelerinden söz etti. Tabi ki kendisi Fransa'nın son yıllarda özellikle de Suriye ve Irak'ta başta IŞİD olmak üzere terör grupların şekillenmesi ve güçlenmesinde, Fransa'nın koyu rolünün bilincinde. Fakat Paris olaylarının ardından ülkede egemen olan duygu ve kaygılar nedeni ile Elize sarayın terörizm ile mücadeledeki çelişkili politikalarına değinmedi.
Avrupa'da Fransa, en fazla Müslüman azınlığa sahip. Avrupa'daki Müslümanların toplam nüfusun yaklaşık %10'unu oluşturuyor. Aynı zamanda Siyonist lobi de en fazla Fransa'da etkilidir ve Avrupa'da İslamofobinin yayılmasında en etkin role sahip. Charly Hebdo dergisi sahipleri de Siyonist'tir. Bu yüzden İslam peygamberine –saa- hakaret, Müslümanların duygularını kışkırtmak için dergi sahipleri tarafından başlatılan bir harekettir. Söz konusu dergi son yıllarda ifade özgürlüğü bahanesi ile dünyadaki 1,5 milyar Müslüman'ın kutsallıklarına defalarca hakarette bulundu. Dergi bu eylemlerle, bir avuç teröriste İslam adı ile saldırıya geçme bahanesi oluşturdu. Müslümanlar Charly Hebdo dergisinin İslami kutsallıklara hakaretini kınadığı gibi, Paris terör olaylarını da kınıyorlar. Fakat acaba Avrupalı politikacılar, siyasi çevreler ve batı medyası arasında, tüm terör olaylarını milliyet ve mezhep kurbanları ayırt etmeksizin ve terör olaylarının nerede yaşandığını dikkate almadan, olayları kınama duygusu bulunur mu?
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ile birlikte dünyada onlarca cumhurbaşkanı ve üst düzey siyasi yetkili, 11 Ocak Paris yürüyüşüne katılarak Fransa halkı ile acılarını paylaştığını belirtiler. Fransızlar bu yürüyüşe "Sessizlik Yürüyüşü" adı verdiler. Fransa'da bu yürüyüş yapılırken, dünyanın diğer bir bölgesinde Lübnan'ın Trablus kentinde yaşanan intihar saldırısında 9 Lübnanlı Şii hayatını kaybetti. Olaydan birkaç gün önce de Irak'ta yaşanan bir diğer intihar saldırısında Samerra pazarında onlarca insan kana bulandı. Birkaç hafta önce de Pakistan'da bir okula düzenlenen saldırıda 140 savunmasız çocuk katliam edildi. Öyle bir katliam ki tüm dünyada yankı buldu fakat kimse onlarla dayanışma içinde olduğunu belirtmedi. Tabi bu arada yoksul ve krizler yaşayan Afganistan'da ölüm ile sonuçlanan olaysız bir gün geçmiyor.
Şimdi soru şu: Ortadoğu'da terörizm ve katliamın, Avrupa'da veya Amerika'daki terörizmden farkı nedir? Terörizm her yerde kınanıyor. Hiç şüphesiz Fransız karikatüristlerinin kanı, Nijerya'da Boko Haram tarafından katliam edilen öğrencilerden ya da Pakistan'da vahşice öldürülen masum 140 öğrenciden, ya da Bağdat veya Samerra'da öldürülen sivillerden daha koyu değildir. Neden Batıda herkes Paris katliamını kınamak için ağız birliği yapıyor da, Ortadoğu'da yükselen ses, Batıda duyulmuyor? Aradaki fark nedir?
Her gün Ortadoğu'da binlerce insanın katliam edilmesine soğukkanlılıkla göz yumulurken, şiddetin dünyanın diğer bölgelerinde yayılmamasını beklemek doğru mu? Eğer Paris 48 saat dehşet yaşarken, Ortadoğu ve Afrika'nın bazı bölgeleri on yıllardan beri bu duyguyu yaşamakta. Avrupa'da ırkçılık, islamofobi ve İslam karşıtı partilerin faaliyetleri için hazır ortam bulunduğu müddetçe, bu olayların dünyanın her yerine yayılma kaygısı bulunuyor. IŞİD güçlerinin büyük bir bölümü batı ülkelerinden gelen gençlerdir. IŞİD ve diğer tekfirci grupların binlerce katil üyesi, Irak, Suriye ve Irak Kürdistan bölgesinde Müslümanları acımasızca katliam etmenin ardından kendi ülkelerine geri dönerek, yeni terör cinayetleri işlemeye hazır beklerler.
Söz konusu kişilerin Yemen, Irak ve Suriye'ye gitmeleri batı devletleri ve bu arada Fransa'nın terörizmden çelişkili açıklamalarının sonucudur. Batılılar terörizmi, iyi ve kötü olarak ikiye ayırıyorlar. Batı ülkeleri ve müttefiklerinin çıkar ve can güvenliklerini tehlikeye atan terörizm kötüdür. Fakat eğer aynı gruplar batı hükümetlerinin siyasetleri için hizmet eder, onlarca Müslüman'ın canına kıyarsa ona hiçbir tepki gösterilmiyor. Üstelik İslam ülkelerinde bu şiddet ve radikalizm, İslam'a mal edilmeye çalışılır. Bunun bariz örneği, Irak, Suriye ve Lübnan'da yaşanmakta.
Fransa hükümet ve Avrupalı müttefikleri, Suriye'de kriz oluşturmak ve Esad hükümetini devirmek amacı ile terörist ve tekfirci grupları silahlandırarak güçlendirmeye çalıştılar. Batılı yetkililer, tekfirci ve katil teröristlerin Suriye'de toplanması ile onların şerrinden korunabileceklerini, üstelik Batıdaki hedeflerine ulaşabileceklerini zannediyorlardı. Aslında terörist ve tekfirci gruplar çok kolay bir şekilde Avrupa'da üye toplamaya başlayarak onların Türkiye ve Ürdün sınırından Suriye ve Irak'a intikallerini sağladılar. Fakat en sonda, ellerindeki bıçak kendilerini yaraladı. Suriye ve Irak halkının tekfirci terörist gruplara karşı direnişi, Batı hükümetlerinin siyasetlerini yenilgiye uğrattı. Böylece binlerce Avrupalı vatandaş, suçsuz ve masum Müslümanlara karşı cinayet ve suç yükü ile kendi ülkelerine geri dönüyorlar. Resmi verilere göre Suriye'ye ve Irak'a giden bin Fransız'dan yaklaşık 200'ü ülkelerine geri dönmüştür ki her biri ülke güvenliği için birer saatli bomba gibidir. Paris olayları, diğer Avrupa ülkeleri için de tehlike çanları çalmaya başlatmıştır.