17 Ocak 2015 - 13:07
Kutlu Doğum Haftası, Vahdet Etkinlikleri ve Durum

Hayata Kur’an, Hz. Peygamber ve Ehlibeyt nazarı ile bakanlar sağlıklı tespit yapabilirler.

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Allah’ın adıyla

Bütün İslam alemi olarak kutlu doğum haftası içerisinde bulunmanın sevincini yaşıyor ve bu bağlamda kutlu doğum münasebetinden dolayı vahdet, kardeşlik, sevgi adı altında etkinliklerin, programların yapıldığına şahit şahit oluyoruz.

Bu vesile ile fahri kainat, habibi Kibriya Hz. Peygamber Efendimizi (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem) ve O’nun mutahhar Ehlibeytini bir kez daha anıyor ve O’na ve Ehlibeytine binlerce salât ve selâm ediyoruz. İslam dünyası O’nu anmaktan ziyade anlamak zorundadır. Bütün Müslümanlar Mekke fethinde O hazretin yaptığı konuşmaları, adeta bugün söylenmişçesine analiz etmeli ve kavramalıdır.

Fahri kâinat Hz. Resul-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem) Kâbe’nin yanında durarak yüzünde tatlı bir tebessümle Allah’a hamd ve sena ettikten sonra halka şöyle sordu:

-“Ey Kureyş topluluğu!.. Şimdi hakkınızda benim ne yapacağımı tahmin edersiniz?”

Kureyş halkı:

-“Sen, kerem ve iyilik sahibi bir kardeşsin! Kerem ve iyilik sahibi bir kardeş oğlusun! Ancak bize hayır ve iyilik yapacağına inanırız” dediler. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem) bunun üzerine şöyle buyurdu:

“Benim hâlimle sizin hâliniz, Yusuf’un (a.s) kardeşlerine dediğinin tıpkısı olacaktır. Yusuf’un kardeşlerine dediği gibi ben de diyorum ki: “Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok! Allah, sizi bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir!” (Yusuf/92) Gidiniz, sizler serbestsiniz!”

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem) efendimizin bu ve benzeri tutum ve söylemlerinden ümmet olarak bizler sevgi, kardeşlik, kucaklama, dışlamama, ötekileştirmeme, kinleştirmeme, nefretleştirmeme, kutuplaştırmama derslerini almalıyız.

Kutlu doğum haftasında yapılan vahdet proğramlarında programın yapıldığı yerin duvarlarına Allah’ın kelamı Âl-i İmran Suresi’nin 103. Ayeti yazılır ve genelde tüm konuşmacılar konuşmalarını bu ayet ile süslerler. İster genel anlamda ister özel anlamda Müslümanların bu gün içinde bulundukları nahoş hallerden dolayı, bu önemli konuya bakmanın elzem olduğunu düşündüm.

Bu gün vahdet programlarında yazılan ve tefsiri yapılan “hep birlikte Allah’ın ipine sarılın” ayetine “amenna” ve “saddekna”. Ancak Kutlu doğum haftasında Vahdet etkinliklerini gerçekleştirenler, bu programlarda konuşmacı olanlar aile içerisinde birlik beraberliğe dair bir şeyler yapmaz hatta (maazallah) tam aksine aile içerisinde tefrika, kutuplaşma, dışlama yaparak nefretlerin çoğalmasına neden olurlar, ancak her fırsatta komşular arasındaki vahdet, birlik, beraberlikten söz ederlerse, bu minvalde programlar düzenlerlerse (kimse kusura bakmasın ama) böyle bir vahdet anlayışı kumsala veya suyun üzerine yazılan yazıya benzer ve samimi olunmadığını gösterir. O yazının etkisi hafif bir rüzgar esinceye kadardır. Vahdet anlayışı ve kavramının kaya üzerine yazılan yazı konumunda olmasını istiyorsak bu tür etkinliklerde sadece fiziki olarak yan yana değil ruhların da yan yana iç içe, beraber ve sıcak olması gerekir.

Vahdet kavramının kağıt üzerinde, kürsülerdeki konuşmalarda, salonlarda kalmaması ve hayata yansıması için herkes aynı inanç değerlerine mensup olduğunun şuuruna vakıf olmalı ve imkanları oranında hizmet edenlerin aynı inanç değerlerine hizmet ettiğini kabullenmeli ve bu hizmetlere samimice yaklaşılmalı ve bu noktada herkesin elini taşın altına bırakması gerekir,

Etkin olan insanlar etraflarındaki insanları, gençleri kendi yaptıklarını, düşüncelerini, söylemlerini mutlak olarak kabul etmeyenlere yön vererek onları “hedef” haline getirirlerse ve böylelikle bir grup genç farkında olmadan “hedef” haline getirilenler hakkında gıybet, yalan, iftira adeta helalmışçasına, her fırsatta çirkin söylemlerde bulunurlarsa, gönül dünyaları saf ve tertemiz olan gençleri yanlış yönlendirerek aynı inanca mensup olanlar hakkında kin ve nefret yumağına büründürenler “hep birlikte Allah’ın ipine sarılın” ayetini anlatsalar, vahdet etkinlikleri düzenleseler ne kadar samimi, inandırıcı ve ne kadar etkili olur acaba!

İşte bundan dolayı herkesin bu konuda duyarlı olması ve yapılması gerekenleri ihlasla, samimiyetle gözden geçirmesi ve bu doğrultuda yapılan etkinliklerin, konuşmaların askıda, salonlarda kalmaması için harekete geçilmesi gerekir. Zira kim, benim her yaptığım, her söylediğim, bütün düşüncelerim itiraz olunmaksızın kabul edilmelidir görüşüne sahip olursa, bu düşünce beraberinde bir çok sakıncalar doğurur. Çünkü inanç manzumemizde on dört masum kavramı vardır, on beşinci masum yoktur.

Evet, bu gün güzeli yapmak, haklı olmak, haklı çıkmak yeterli değil; geleceği inşa etmek lazım. Geleceği inşa etmek ise vahdet ilkelerine riayet ederek toplumlara, gençlere doğru yön vermekle olur.

Kuran Müslümanlar içerisinde çekişme ve ihtilaf istemiyor. “Ey iman edenler! Hepiniz toptan barışa girin” buyuruyor. (Bakara Sûresi, 208) Müminleri bir vücudun azaları gibi görüyor . Onları, birbirine kenetlenmiş, sağlam bir binaya benzetiyor. Durum böyleyken, günümüzde müminlerin bir araya gelememesi, Kur’an’ın, Peygamber ve Ehlibeytin açık emirlerine ve hükümlerine muhalefetten başka bir şey değildir.

Hasta, doktoru dinlemiyor, doktorun düsturuna amel etmiyorsa, reçeteyi okumuyor, ilaçları kullanmıyorsa veya reçeteyi yanlış okuyor ve yanlışa göre hareket ediyorsa kusuru doktorda, reçetede değil, hastada aramak gerekir. Kur’an şifahanesinde ve bu şifahanenin kusursuz, masum, mahir tabipleri olan Hz. Resul-ü Ekrem ve Ehlibeytin (Allah’ın salat ve selamı onlara olsun) yanında bütün dertlerimizin reçetesi ve ilaçları vardır. İhtilafın reçetesi ise aşağıdaki ayetler ve hadislerdir:

“(Ey iman edenler) Hepiniz toptan Allah’ın ipine sarılın ve ayrılığa düşmeyin…”(Âl-i İmran Süresi, 103)

Müminler ancak kardeştirler…” (Hucurat Süresi, 10)

“Dini doğru tutun ve onda tefrikaya düşmeyin!” (Şûra Süresi, 13)

“(Ey iman edenler!) Kendilerine apaçık beyanat geldikten sonra, bölünen ve ihtilafa düşenler gibi olmayın.” (Âl-i İmran Süresi, 105)

Hz. Resul-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem) şöyle buyuruyorlar;” “İnsanların arasını bulanın ve iki kişiyi barıştıranın mükâfatı, Allah yolunda cihat eden mücahidin sevabı kadardır.”

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem) şöyle buyuruyorlar; “Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden emanda olduğu kimsedir”.

Ve Ehlibeyt imamlarının hadisi şeriflerinde fazlası ile zikredilen şu kaidelere dikkat çekilmiştir;

“Kavim, soy ve ırk üstünlüğü gözetmekten sakınmak.”

“Müslümanların sorunlarına yoğunlaşmak ve bu uğurda çalışmalar yapmak. Bunlarla birlikte samimi olmak.”

” Fasıkların, fitnecilerin, tefrikacıların şayialarına ve yalan haberlerine inanmamak ve haberleri araştırmak.”

“Tefrika çıkaracak sözlerden uzak durmak.”

“Kendin için sevdiğini din kardeşin için de sevmek.”

Hayata Kur’an, Hz. Peygamber ve Ehlibeyt nazarı ile bakanlar sağlıklı tespit yapabilirler. Hayata, olup bitenlere, söylemlere Kur’an, Hz. Peygamber ve Ehlibeyt penceresinden bakmayanların hayatı okumaları mükemmel olmaz, bir şeyler mutlaka noksan kalır. Kutlu doğum haftası tüm İslam alemine hayırlara vesile olması ve vahdet programlarının hayatımızın her alanına bir an evvel yansıması dilekleri ile…

Selam ve Dua ile…

Mehdi AKSU

Ekler