26 Kasım 2025 - 18:20
Lübnan Vefa Partisi Genel Başkanı:  Uluslararası Toplum, İnsan Hakları ve Benzeri Kavramlar Felç Olmuş Durumda

İşgalci İsrail rejimi bir kez daha suikasta başvurdu ve son işlediği cinayette Hizbullah’ın önde gelen komutanlarından Heysem Ali Tabatabai’yi şehit etti. Bu suikast, siyonist rejimin yıllardır sürdürdüğü, direniş liderlerini hedef alarak sistematik şekilde ortadan kaldırma politikasının bir parçasıdır.

Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı – ABNA: İşgalci İsrail rejimi bir kez daha suikasta başvurdu ve son işlediği cinayette Hizbullah’ın önde gelen komutanlarından Heysem Ali Tabatabai’yi şehit etti. Bu suikast, siyonist rejimin yıllardır sürdürdüğü, direniş liderlerini hedef alarak sistematik şekilde ortadan kaldırma politikasının bir parçasıdır.

Lübnan Vefa Partisi Genel Başkanı ve stratejik konular uzmanı Dr. Ahmed Alvan, Abna Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada şöyle dedi:
“Siyonist düşman, komutanları ortadan kaldırarak direnişi felce uğratabileceğini düşünüyor. Oysa Hizbullah, ekip çalışmasına, sistematik örgütlenmeye ve planlı kadro yetiştirmeye dayanan bir yapıya sahiptir. Her komutanın tamamen hazır ve eğitimli halefleri bulunmaktadır. Bu nedenle bu suikastlar direnişin iradesini zayıflatmak bir yana, kararlılığını daha da güçlendirmektedir.”

Siyonist rejimin bu suikastlardaki gerçek hedefi

Bu Lübnanlı uzman, siyonist rejimin bu suikastlar ve saldırılarla aslında Lübnan’daki cumhurbaşkanlığı sürecine zarar vermeyi amaçladığını belirterek şunları söyledi:
“Rejim, Lübnan'ın taahhütlerine bağlı kalmadığını göstermek ve böylece işgali sürdürmek, istikrarsızlığı derinleştirmek hatta daha geniş askeri müdahaleler için bahane üretmek istiyor. Asıl nihai hedef, ‘Büyük İsrail’ hayalini gerçekleştirmek ve bölgedeki direnişi tamamen yok etmektir.”

Suikastın caydırıcılık dengesi üzerindeki etkisi

Dr. Alvan, bu suikastın stratejik caydırıcılık denkleminde hiçbir boşluk yaratmayacağını vurguladı. Direnişin yapısının, her şehidin yerine aynı düzeyde askerî ve güvenlik kapasitesine sahip bir kadronun geçtiği şekilde tasarlandığını söyledi.
Alvan şöyle devam etti:
“Günümüzde ‘uluslararası toplum’ ve ‘insan hakları’ gibi kavramların fiilen bir anlamı kalmamıştır. Uluslararası hukuk mekanizmaları Amerika ve siyonizm tarafından felç edilmiştir. Bu nedenle mazlum Lübnan halkı için sesi duyuracak kimse kalmamıştır.”

Direnişin cevabı: Güç ve ateşin dili

Vefa Partisi Genel Başkanı, 1701 sayılı BM kararı ve ateşkesin uygulanmasından bu yana direnişin buna bağlı kalan taraf olduğunu; buna karşılık siyonist rejimin beş binden fazla ihlal gerçekleştirdiğini belirtti.
“Direniş önce diplomasi yolunu denedi; ancak sonuç alınamayınca cevabı uygun zaman ve yöntemlere bıraktı. Siyonist rejime karşı en etkili dil, güç ve ateşin dilidir. Hizbullah cevabın zamanını, yerini ve şiddetini kendisi belirleyecektir.”

Lübnan hükümetinin görevi ve direnişin silahsızlandırılması tehlikesi

Dr. Alvan son olarak şunları dile getirdi:
“Lübnan hükümeti, diplomatik kısıtlamalar ve ordunun gerçek anlamda donatılmaması (Amerika’nın engellemesi nedeniyle) sebebiyle askerî savunma konusunda fiilen yetersizdir. Direnişin silahsızlandırılması planı çok büyük stratejik bir hatadır. Bunun yerine hükümet, siyonist rejimi Lübnan topraklarının tamamen terk edilmesi, esirlerin serbest bırakılması ve saldırıların durdurulması konusunda ciddi baskı altına almalıdır. Lübnan Cumhurbaşkanı ülkeyi savaştan uzak tutmaya çalışıyor; ancak siyonist rejim zaten barış peşinde değildir.”

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha