6 Aralık 2025 - 16:20
Washington’un Yeni Güvenlik Doktrini Eski Hegemonyayı Parlatıyor

ABD’nin açıkladığı yeni Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi, Washington’un yıllardır sürdürdüğü müdahaleci çizginin yalnızca yeni cümlelerle yeniden paketlendiğini gösteriyor.

     Uluslararası Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı -ABNA-  ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, yeni “Ulusal Güvenlik Stratejisi” belgesinde İran’a yönelik iddialarını tekrar ederken, ABD’nin küresel rolünü bölgesel bir role dönüştürme ve Latin Amerika üzerindeki hâkimiyetini artırma gerekliliğini vurguladı.

Trump, 5 Aralık Cuma günü yayımlanan bu belgenin giriş bölümündeki notunda, “İran’ın gece yarısı çekiç operasyonumuzda nükleer zenginleştirme kapasitesini kaybettiğini” iddia etti. Ancak bu iddia ciddi şekilde sorgulanmıştır. ABD güvenlik kurumlarının, 17 Temmuz’da İran’ın nükleer tesislerine düzenlenen saldırıların ardından hazırladığı ilk değerlendirme, İran’ın nükleer kapasitesinin korunduğunu göstermektedir. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi de 2025 Kasım ayı ortasında, “Trump İran’ın nükleer kapasitesinin yok edildiğini söylüyor ancak İran’ın teknik bilgisi ortadan kalkmadı; uranyum zenginleştirmede kullanılabilecek santrifüjler yeniden inşa edilebilir” açıklamasını yaptı.

 Trump ayrıca, sekiz ay içinde sekiz çatışmayı çözdüklerini iddia ederek Kamboçya-Tayland, Kosova-Sırbistan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti-Ruanda, Pakistan-Hindistan, İsrail-İran, Mısır-Etiyopya, Ermenistan-Azerbaycan ve Gazze savaşını sona erdirdiklerini öne sürdü. Ancak bu iddialar birçok kez, özellikle Hindistan tarafından reddedildi. İsrail’in İran’a karşı 12 günlük saldırısı hakkında da hiçbir ateşkes ilan edilmemiş, yalnızca saldırılar durmuştur.

ABD’nin yeni ulusal güvenlik stratejisi, Trump’ın “Önce Amerika” anlayışını – yani ABD çıkarlarının tüm politika ve kararların merkezinde olması gerektiğini – açıklamayı hedefliyor. Belge, ABD’nin daha önce Asya’ya odaklanma çağrısından keskin bir sapmayı temsil etse de Çin’i hâlâ en büyük rakip olarak tanımlıyor. Bu strateji, Washington’un hegemonik yaklaşımının devam ettiğini bir kez daha ortaya koyuyor: Göçün kontrolü, NATO ve Avrupa’nın rolünün yeniden tanımlanması, İran’a baskı ve Latin Amerika’daki nüfuzun pekiştirilmesi “Önce Amerika” politikasının ve Monroe Doktrini’nin yeniden canlandırılmasının göstergeleri.

Trump yönetimi, bu belgede ABD’nin küresel rolünden uzaklaşarak Latin Amerika’ya ve yoğun göç karşıtlığına odaklanacağını duyurdu. Strateji aynı zamanda Avrupalı müttefiklere sert eleştiriler yönelterek, ABD’nin AB’nin göç gibi konulardaki değerlerine karşı çıkan grupları destekleyeceğini belirtti. Belge, ABD’nin onlarca yıldır sürdürdüğü tek süper güç olma hedefinden vazgeçtiğini öne sürse de “diğer güçlerin yükselişini engelleyeceğini” vurguluyor; ancak “bunun, tüm büyük ve orta güçlerin etkisini sınırlamak için kan ve servet harcamak anlamına gelmediğini” ifade ediyor.

2025 Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi gerçekte Washington’un hegemonik politikalarının sürdüğünü açık şekilde ortaya koyuyor. 33 sayfalık bu belge birkaç temel noktaya odaklanıyor: İlk olarak, ABD’nin küresel askeri varlığının, acil tehditlere göre yeniden düzenlenmesi ve önemini yitiren bölgelerden uzaklaşılması. Bu yeni askeri düzenlemeler, ABD’nin küresel aktör rolünü bırakıp bölgesel ve Batı Yarımküresi odaklı bir stratejiye yöneldiğinin göstergesi.

Strateji, ABD’nin Batı Yarımküresi’ndeki acil tehditlere karşı askeri konumunu yeniden ayarlamasını ve son yıllarda ABD ulusal güvenliği açısından önemi azalan alanlardan uzaklaşmasını öngörüyor. Bu bağlamda Trump yönetimi, iki yüzyıllık Monroe Doktrini’nin yeniden canlandırıldığını açıkça belirtiyor; bu doktrin, Latin Amerika’yı rakip güçler için yasak bölge ilan etmişti. Yeni belgede Washington, sol eğilimli liderlere karşı koyma, Panama Kanalı gibi stratejik kaynakları kontrol etme ve uyuşturucu kaçakçılığı ağlarını bastırma hedeflerini vurguluyor.

Belgenin en dikkat çekici bölümlerinden biri ise göçe yönelik sert tutumdur. Metinde “kitlesel göç çağının sona ermesi gerektiği” belirtilirken, sınır güvenliği ulusal güvenliğin temel unsuru olarak tanımlanıyor. Bu yaklaşım, göçmenleri iç güvenliğe tehdit olarak göstermekte ve daha sert göç politikalarını meşrulaştırarak güvenlik kurumlarının güçlendirilmesine zemin hazırlamaktadır.

Avrupa ve NATO konusunda belge, Avrupalı müttefiklere yönelik eleştirel bir üslup kullanmakta ve Avrupa medeniyetinin “yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu” iddiasında bulunmaktadır. ABD, göç gibi konularda AB’nin değerlerine karşı çıkan kesimleri destekleyeceğini açıkladı. Bu tutum, Washington’un Avrupa üzerinde baskı kurma ve NATO’yu ABD çıkarlarına hizmet eden bir araç olarak yeniden tanımlama çabasının açık göstergesidir.

Batı Asya bölgesinde ise belge, Gazze savaşının sona erdirilmesi ve İsrail’in güvenliğinin korunması iddiasında bulunuyor. Ayrıca ABD ve İsrail’in İran’a yönelik saldırılarına atıf yaparak, bu eylemlerin İran’ın nükleer kapasitesini “ciddi ölçüde zayıflattığını” iddia ediyor. Bu iddialar, İran’ın bölgesel nüfuzunu sınırlamaya yönelik baskı politikasının sürdüğünü gösteriyor. Oysa Trump, ne ilk başkanlığında ne de bugün İran’ı sınırlama hedeflerinde başarıya ulaşabilmiştir.

Genel olarak, 2025 ulusal güvenlik belgesi “Önce Amerika” politikasının bir yansımasıdır ve Washington’un küresel hegemonya arayışından vazgeçmediğini açıkça ortaya koymaktadır. “Küresel hâkimiyetten uzaklaştığı” iddiasına rağmen, belge ABD’nin onlarca yıldır izlediği hegemonik pozisyonları yeniden üretmektedir.

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha