9 Aralık 2025 - 17:03
Siyonist propaganda devrede: İran’a karşı küresel psikolojik saldırı

Batı ve İsrail’in medya ve düşünce kuruluşları, İran ve Direniş Cephesi’ni itibarsızlaştırmak amacıyla çok yönlü bir psikolojik operasyon yürütüyor. Bu kampanya; İran’ın askeri gücünü “acil tehdit” gibi gösterme, ülkenin su yönetimi üzerinden çevresel kriz algısı yaratma, İran’ı Avrupa’da hibrit operasyonlarla suçlama ve Direniş Cephesi içinde sözde “çatlak” iddiaları üretme gibi araçlara dayanıyor.

Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı – ABNA: 21. yüzyılda savaşların ve krizlerin “kazanan” ve “kaybedenlerini” artık sahadaki gerçekler değil, küresel medya tekellerinin manipülatif anlatıları belirliyor. Bugünün medya düzeni, gerçekliği ters yüz ederek topluma “algı” dayatan dev bir mekanizmaya dönüşmüş durumda. Aynı medya bir gün Ebu Muhammed Culani’yi El Kaide’nin tehlikeli bir lideri olarak sunarken, ertesi gün onu ABD’nin CENTCOM üzerinden Direniş Cephesi’ne karşı kullanabileceği “ılımlı bir figür” gibi pazarlayabiliyor.

Son iki yıldır Siyonist rejimle ABD’nin düşünce kuruluşları, işgalci Tel Aviv ile İran liderliğindeki Direniş Cephesi arasındaki mücadeleyi çarpıtan bir dil kullanıyor. İşgal rejiminin başarısızlıklarını gizleyen bu propaganda aygıtı, Direniş güçlerinin sahadaki stratejik kazanımlarını olduğundan küçük göstererek İsrail’i “güçlü”, İran ve müttefiklerini “zayıf” bir pozisyona yerleştirme gayreti içinde.

Bu anlatıda İran ve Direniş Cephesi “kaybeden”, işgalci İsrail ise “zamanın Davud’u” gibi lanse edildi. Bu yalan üzerine inşa edilen “zayıf İran” hikâyesi, Batılı siyasi çevrelerde Tahran’ın kritik derecede kırılgan olduğu yönünde bir kanaat oluşturdu. Bu çarpıtma, İran’ın nükleer ve füze programına saldırmak için “altın fırsat” söylemine dönüştürüldü.

Ancak İran’ın askeri kapasitesine yönelik bu küçümseyici yaklaşım, 12 günlük saldırı savaşının ikinci haftasında İran füzelerinin işgal altındaki toprakların derinliklerine başarıyla ulaşmasıyla tamamen çöktü. Aradan altı ay geçmesine rağmen ABD-İsrail eksenindeki medya, yeniden “zayıf ama tehlikeli İran” etiketlemesine yöneldi.

İran’ın nükleer ve askeri gelişimini ‘acil tehdit’ gibi gösteren kampanya

Düşmanın son dönemdeki psikolojik operasyonlarının temel eksenlerinden biri, İran’ın nükleer ve savunma kapasitesinin hızla arttığı yönündeki iddialar oldu. Çin’in İran’a füze yakıtı için malzeme gönderdiği, İranlı uzmanların Rusya’da lazer teknolojisi eğitimi aldığı gibi gerçek dışı iddialar gündeme getirildi. Bu iddiaların tümü, “İran’ı durdurmak için zaman daralıyor” algısını oluşturmayı amaçlıyor.

Ekonomist dergisi, İran-ABD arasında anlaşma ihtimalinin düşük olduğunu ve sürecin savaşa dönüşebileceğini yazarken; New York Times ise İran ile İsrail arasında ikinci bir savaşın “kaçınılmaz” olduğunu, tek bilinmeyenin “zaman” olduğunu iddia etti.

İran’ın su yönetimi üzerinden kurulan manipülasyon ağı

ABD’deki Washington Enstitüsü, 28 Kasım 2025 tarihli bir analizde İran’ı su kaynaklarını yönetmekte başarısız olmakla suçladı. Raporda İran’da su havzalarının “sistematik kötü yönetim” nedeniyle kuruduğu iddia edildi. Bu değerlendirmede bölgenin genel olarak küresel kuraklık döngüsünde olduğuna, Türkiye, Irak ve Arap ülkelerinin aynı sorunla mücadele ettiğine hiç değinilmedi. Amaç açıktı: İran’ı çevresel olarak zayıf ve “kriz içindeki bir ülke” gibi göstermek.

İran’ı Batı’ya karşı hibrit saldırılarla suçlama çabası

İşgalci rejimin Jerusalem Strateji ve Güvenlik Merkezi, iki bölümlük bir raporda İran’ı Batılı ülkelerde hibrit operasyonlar yürütmekle suçladı. Rapor, İran’ın sözde takas amacıyla yabancı vatandaşları kullandığını ve Kudüs Gücü’nün Avrupa’da saldırı planladığını iddia etti. Bu propaganda hattının amacı, İran-Batı ilişkilerini güvenlik merkezli bir krize dönüştürmek.

Bu süreçte Mossad’ın Avustralya, Almanya ve Yunanistan’a yönelik iddialarının hemen ardından Avustralya hükümeti ilişkileri gererek Devrim Muhafızlarını kara listeye aldı.

Direniş Cephesi içinde ‘çatlak’ varmış gibi sunan sahte anlatı

Aksa Tufanı öncesinde Batı medyası, İran ile Direniş Cephesi bileşenleri arasında sözde bir “kopukluk” olduğunu iddia eden içerikler üretiyordu. Telegraph gazetesi 25 Kasım tarihli yazısında İran’ın Ensarullah üzerindeki etkisini kaybettiği yalanını gündeme getirdi.

Bu iddia tamamen temelsizdir. İran ile Direniş güçleri arasındaki ilişki başından beri eşitlik, karşılıklı güven ve stratejik ortaklık temelinde kuruludur. Buna rağmen İsrail yanlısı medya aynı anda “İran Ensarullah’a kara, deniz ve hava yollarından silah aktarıyor” yalanını da gündemde tutuyor. Propaganda kendi içinde dahi çelişkilidir.

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha