Kendisini yetiştirip gerçek kul olmak isteyenler için Kur’an-ı Kerim ve bu hadisler genel anlamdaki düsturlar olduğu için bunları kıvamına getirip, nerede hangi düsturu verecek gerçek üstatlara ihtiyaç duyulmaktadır… Bu bağlamda mektebin yetiştirmiş olduğu sayısız arifler vardır. Bu ariflerden biri de asrımızda çokça başvurulan ve düstur istenilen geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz Merhum Ayetullah uzma Muhammed Taki Behçeti’dir. Bizde ABNA.İR olarak bu yolun yolcuları için faydalı olacağı gerekçesiyle bu büyük zatın çeşitli münasebetlerde dile getirdiği düsturları bir araya getirdik ve inşallah bunu iki makale de yayınlayacağız.
Birinci Düstur
Bir grup insan benden öğüt ve nasihat talebinde bulunmakta; eğer onların maksatları söyleyeyim ve dinlesinler, sonra başka bir zaman tekrar söyleyeyim ve dinlesinler ise bu hakir acizdir ve bilenlere bu gizli değildir. Yok eğer biz senden kamil ve tam bir saadet için yeterli olacak kelimelerin anası olan bir şey istiyoruz, çünkü Allah Teala sizin beyanınızdan onu keşfederek sizlere ulaştırmaya kadirdir, diyorlarsa öyleyse diyorum.
Yaratılışın hedefi ubudiyettir (وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ) “Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat Suresi, 56. Ayet) ubudiyetin hakikati ise günahı terk etmektir. Kalbin ameli olan itikat ve beden uzuvlarının amelinde. (yani itikadi olarak ve beden organlarının yapacağı günahlar terk edilmelidir.)
Kişide meleke halini alacak şekilde olmayana kadar günahları terk etmek söz konusu olmaz. Ancak devamlı olarak murakabe (gözlem ve denetim) ve tüm hallerde, zamanlarda, mekanlarda, halkın içinde ve halvette (yalnız olduğunda) Allah’ı hatırda tutmak. “Vela ekulu subhannallah vel Hemdulillah, lakinnehu zukirellahi inde helalihi ve heramihi” (subhanallah ve el- hamdulillah demiyorum, lakin diyorum ki Allah’ın helal ve haramlarında Allah’ı anın)
Biz, İmam Zaman Mehdi’yi (Allah zuhurunu acil etsin) seviyoruz, çünkü rehberdir; işlerimiz mutlaka onun vesilesiyle bize ulaşır. Onu Hz. Peygamber (salavatullahi aleyh) bize rehber karar kılmıştır. Biz, Peygamberi seviyoruz, çünkü Allah onu kendisiyle bizim aramızda vasıta karar kılmıştır. Biz, Allah’ı seviyoruz, çünkü tüm hayırların kaynağıdır ve mümkün yaratıkların (Allah’tan gayri tüm canlılar) vücudu Onun feyzidir.
Öyleyse eğer kendimizi ve kendi kemalimizi istiyorsak, Allah’ı sevmek zorundayız ve eğer Allah’ı seviyorsak feyiz vasıtaları olan nebi ve vasileri de sevmek zorundayız. Yok eğer böyle olmazsa ya kendimizi sevmiyoruz, ya Vahibu’l Ataya’yı (karşılıksız veren Allah’ı) sevmiyoruz veya feyiz vasıtalarını sevmiyoruz.
Öyleyse kimyayı saadet Allah’ı anmaktır. O, uzuvları mutlak saadet ve mutluluğa sebep olan şeylere doğru hareket ettirir. Hayır kaynağından olan feyiz vasıtalarına tevessül etmek, kendi karar kıldığı vesilelerdendir. Onların hidayetiyle hidayet olup, onların yol göstermesiyle yol bulmak zorundayız, böylelikle muradımıza erip başarılı olabiliriz.
Artık açıklananın dışında bir açıklama istemeyin, denileni kaydedin ve kalbinize yazın. Kendisi gerekli açıklamayı yapacaktır. Eğer deseniz ki neden kendin amel etmiyorsun? Derim ki: “Eğer her bildiğimiz şeylere amel ettiğimizi söyleyecek olsaydık, şayet bu şekilde beyan edilmezdik.” Ancak, düstur nimettir, şayet maksada yetiştirir. Gizli kalmasın ki eğer bir kimse için müyesser olmuşsa ameli nasihat, sözle olan nasihatten daha üstündür.
Allah bizleri ve sizleri muvaffak etsin, vesselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu vel Hemdulillahi evvelen ve ahiren ves selatu ale Muhammed’in ve Ali’hi tahirin vel’en ale a’daehum ecmein.
Meşhed, 1420 Kameri (1999 miladi)
İkinci Düstur
Küçük, büyük bilmemiz gerekir ki; Dünya ve Ahiret saadeti için tek yol Büyük Allah’a kulluktur. Kulluk ise itikat ve amellerde günahı terk etmektir.
Öğrendiğimiz şeylere amel edelim, öğrenmediğimiz şeylerde ise malum olana kadar durarak ihtiyat edelim, böylece hiçbir zaman pişmanlık ve zarara uğramayız. Bu istek ve azim eğer kulda sabit ve kalıcı olursa Büyük Allah ona başarı ve yardım ihsan eder.
vesselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu ves salatu ale Muhammed’in ve Ali’hi tahirin ve le’nu ale a’daehum ecmein.
Üçüncü Düstur
Dedim ki: a, dedi: başka? Dedim: hiç
Eğer evde birisi varsa, bir harf yeterlidir.
Defalarca dedim ve yine diyorum: “Kim Allah’ı anarsa, Allah onun yoldaşıdır ve hiç öğüte ihtiyacı yoktur, ne yapacağını ve ne yapmayacağını bilir. Bilir ki bildiği şeylere amel etmek zorundadır ve bilmedikleri şeylerde ihtiyat edeceğini. “
vesselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu
Dördüncü Düstur
Hiçbir zikir, “ameli zikirden” daha üstün değildir ve hiçbir ameli zikir “itikat ve amelde günahları terk etmekten” daha üstün değildir.
Ve görünen o ki mutlak bir surette günahı terk etmek “daimi murakabe” olmadan gerçekleşmez.
Allah muvaffak etsin.
Muhammed Taki Behçeti
Beşinci Düstur
Öğüt isteyen beylere şöyle bir sorum olacak: Acaba şu ana kadar duyduğunuz öğütlere amel ettiniz mi etmediniz mi?
Acaba biliyor musunuz ki: “Her kim kendi malumatlarına amel ettiyse, Allah bilmediklerini ona malum etmektedir?”
Acaba eğer malumatlara amel etmezse –isteyerek- fazla malumatı ummak doğru mu?
Acaba Hakk’a davet etmek sadece lisan yoluyla mı olmalı? Acaba buyurmadı mı: “Amellerinizle, Hakk’a davet ediniz.”
Acaba talim yolunu mu öğretelim yoksa öğrenelim mi?
Acaba bu soruların cevaplarını Kur’an-ı Kerim: (والذین جاهدوا فینا لنهدینهم سبلنا) “bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz.” Veya masumlar: “Her kim bildiklerine amel ederse Allah ona bilmediklerini öğretir.” Veya “Her kim bildiklerine amel ederse, bilmediklerinde kifayet eder.” Buyurmadılar mı?
Allah, sizlere başarı ihsan etsin ki bildiklerinizi ayaklarınızın altına almayasınız ve bilmedikleriniz size aydın olana kadar durarak ihtiyat edesiniz.
Bunlardan olmayalım ki:
Ortamın maslahatından dolayı süslendiler
Oturdular, söylediler ve kalktılar!
Oturdular, söylediler ve kalktılar!
Allah’ın dilemesi dışında bir başarı yoktur, ona tevekkül ediyor ve ona dönüyorum.
vesselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu
Meşhed-i Mukaddes 1375 Hicri Şemsi (1986 miladi)
ABNA.İR