Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Oysa Batı'nın ve Suud rejiminin halife rejimine silah ve askeri teçhizat desteği hız kesmeden sürüyor. Bahreyn'de halife rejiminin kendi halkına yönelik cinayetleri devam ederken, insan hakları iddiasında bulunan örgütlerin ve BM genel sekreteri Ban Ki Moon'un utanmaz sessizlikleri de sürüyor. Halife rejimi güvenlik güçleri geçen gün 27 yaşındaki Bahreynli bir genci protesto eylemi sırasında şehit etti. Bahreyn sağlık bakanlığı ise gencin nasıl şehit düştüğünü açıklamaktan kaçındı. Bahreyn halkı Abdulaziz Abar adlı gencin şehadeti dolaysıyla geniş çaplı bir yürüyüş düzenledi, ancak halife rejimi güvenlik güçleri bu yürüyüşe de en sert biçimde müdahale etti.
Bahreyn'in Senabes bölgesi yürüyüşe katılan öfkeli halkla güvenlik güçleri arasında şiddetli çatışmalara sahne oldu. halife rejimi güvenlik güçleri protestocu hal dağıtmak için göz yaşartıcı bomba, saçmalı tüfek ve ses bombalarını kullandı, inkılapçı Bahreyn halkı arasında bazı öfkeli gençler de güvenlik güçlerine taşlarla ve molotof kokteylleri ile karşılık verdi. Bahreyn sağlık bakanlığı Abdulaziz Abar'ın ailesine söz konusu gencin nasıl şehid edildiğini açıklamazken, görgü tanıkları Abar'ın güvenlik güçlerinin açtığı doğrudan ateş sonucu başından isabet aldığını ve böylece şehit düştüğünü belirtiyor. Bahreyn Sağlık bakanlığı Abar'ın şehadetinin esas nedenini açıklamaktan kaçındığı için de ailesi şehidin na’şını teslim almayı reddetti.
Öte yandan Bahreyn İslamî vefak cemiyetinin insan hakları ve özgürlükler bölümü bir bildiri yayınlayarak Abdulaziz Musa Abar'ın başına göz yaşartıcı bombanın doğrudan isabet etmesi ve yine üzerine güvenlik güçlerince saçmalı tüfekle ateş açılması sonucu yaralandığı ve 55 gün sonra şehit düştüğünü belirtti. Bahreyn sağlık bakanlığı ise utanmazlığı had safhaya ulaştırarak Abar'ın beyninde bir sorun yüzünden hayatını kaybettiğini iddia ederek başına isabet eden göz yaşartıcı bomba ve saçmalara hiç değinmedi. Öte yandan şehit Abar'ın ailesi sağlık bakanlığının Abar'ın şehadetinin esas nedenini ilan etmediği müddetçe na’şını teslim almayacaklarını belirtti. Bu arada dikkat çeken bir başka nokta, BM genel sekreteri Ban Ki Moon'un hatta Bahreyn'de insan hakları ihlalleri ile ilgili yayınlanan resmi raporları bile göz ardı etmesidir. Gerçekten de bu duyarsızlık ve utanmazlık neyin işaretidir ve ne zamana kadar sürecektir?
Gerçekte Ban Ki Moon'un Bahreyn’de yaşanan dehşete ve halife rejiminin inkılapçılara uyguladığı işkencelere karşı duyarsızlığı, beyaz sarayla olan bağlarına dayanıyor, nitekim bu şerefsiz bağların varlığını artık hiç kimse inkar bile edemiyor. BM genel sekreteri Ban Ki Moon'un Bahreyn olaylarına ve insan hakları ihlallerine karşı sessizliği, BM insan hakları yüksek komiseri Navi Pilay, halife rejimini Bahreyn’de vahim insan hakları şartları yüzünden sert bir dille eleştirmesine karşın devam ediyor. Navi Pilay ayrıca Bahreyn rejiminin hükümet karşıtlarını idam cezasına çarpmasını ve hükümet karşıtı eylemlerde güvenlik güçlerinin vahşi müdahaleleri sırasında yaralanan yaralıları tedavi eden hekim ve hemşireleri yargılamasını da şiddetle kınadı. Navi Pilay hükümet karşıtı binlerce protestocuların tutuklanmasını, 23 hekim ve 24 hemşirenin mahkeme karşısına çıkarılmasını ve dört protestocunun idam cezasına çarptırılmasını kınayarak Fars körfezinin petrol zengini Bahreyn'de insan hakları ve insani şartların daha da vahim hale gelmesinden derin kaygı duyduğunu belirtti.
Pilay ayrıca sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmaları her zaman kaygı verici bir durum olduğunu vurgulayarak sivillerin kapalı kapılar ardında düzenlenen mahkemelerde yasal süreç izlenmeksizin yargılanıp idam cezasına çarptırılması tamamen illegal ve kabul edilemez olduğunu vurguladı. Bahreyn yönetimi Suud rejimi askerleri tarafından desteklenen güvenlik güçleri şimdiye kadar sadece 400 protestocuyu tutukladığını ileri sürüyor, ancak BM mülteciler bürosu Bahreyn'de bini aşkın protestocunun tutuklandığını, tutuklanan protestoculardan 50 kadarının nerede tutulduğu bilinmediğini belirtiyor.
BM insan hakları yüksek komiseri Navi Pilay ise protestocuların idam edilmesi ve işkence edilmesi gibi durumların bağımsız bir şekilde araştırılmasını istedi ve halife rejiminden tüm siyasi tutukluları derhal serbest bırakmasını istedi. Pilay ayrıca halife rejiminden insan hakları ile ilgili uluslararası yükümlülüklerine saygı göstermesini ve uymasını istedi. Bugün Bahreyn halkının kıyamı üzerinden üç yılı aşkın bir süre geçiyor. Bahreyn halkı bu kıyamı ile sadece ülkelerinde demokrasi uygulanmasını ve her Bahreynli vatandaşın bir oy hakkı olmasını istiyordu. Gerçekte Bahreyn halkı başlattıkları kıyamın ilk gününden itibaren cani bir azınlığın evlatlarını katletmemesini ve evlerini başlarına yıkmamasını istemekten başka hiç bir bir talebi yoktu. Nitekim halife rejiminin kendi halkına karşı cinayet örnekleri o kadar belirgin ve o kadar fazladır ki ülkede medyaya uygulanan ağır sansüre karşın ört bas edilemiyor.
Bahreyn'de birçok seçkin şahsiyet ya sebepsiz yere tutuklanıyor veya birden bire ortalıktan kayboluyor ve hiç kimse kaderlerinden haber alamıyor. Bazı kanıtlar bu insanların ya şehit düştüğünü, ya da hiç kimsenin kesin yerini bilmediği korkunç hapishanelerde tutulduğunu gösteriyor. Halife rejimi ayrıca Bahreyn halkı ve muhaliflerin liderlerine türlü işkenceler uyguluyor. Uygulanan bazı işkenceler ise tutuklanan insanların, kadınların ve hatta çocukların şehit düşmesine yol açacak kadar feci ve insanlık dışı olduğu anlaşılıyor. Bundan başka halife rejimi hatta protestoları kabul etmek ve muhaliflerin liderleri ile müzakere etmekten bile kaçınıyor. Dolaysıyla Bahreyn'de reformların konusunda asla aydın bir ufuk hayal edilemiyor. Bahreyn'de halkın taleplerin tüm önemine karşın göz ardı ediliyor ve hiç kimse bu insanların sesini duyurmak için hareket etmiyor. Batı'da genellikle siyonistlerden bağımsız olan ve batılı devletlerden destek almayan ender sayıda kurum ve kuruluş biraz bu cinayetleri ifşa etmeye ve üzerine gitmeye çalışıyor.
irib