11 Kasım 2014 - 04:34
Şii Vahhabiler ve Müçtehitlere Hakaret

Şii Vahhabiler…! "Bu gurup her şeyden önce gulat takımındandır ve tüm müçtehitlerin fetvasıyla dinden çıkmışlardır. Tövbe etmedikçe kestikleri yenilmez, arkalarında namaz kılınmaz, kıydıkları nikâhlar geçersizdir ve Müslüman mezarlığına defnedilmezler. Bu gurup en muteber kitaplarımızda, imamlarımız tarafından lanetlemiş ve çocuklarımızı onlardan uzak tutmamız emredilmiştir"

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA-

Şii Vahhabiler…!

"Bu gurup her şeyden önce gulat takımındandır ve tüm müçtehitlerin fetvasıyla dinden çıkmışlardır. Tövbe etmedikçe kestikleri yenilmez, arkalarında namaz kılınmaz, kıydıkları nikâhlar geçersizdir ve Müslüman mezarlığına defnedilmezler. Bu gurup en muteber kitaplarımızda, imamlarımız tarafından lanetlemiş ve çocuklarımızı onlardan uzak tutmamız emredilmiştir"

Evet! her taraftan Ehlibeyt mektebine mensup insanların üzerine ateşler yağarken kendi ülkemizdeki Şİİ VAHHABİLERİN onlarla eş zamanlı olarak ortaya çıkması manidardır.

IŞİD teröristleri 24 saatte Musul’u alıp herkesin şaşkın ve korku dolu bakışları arasında Bağdat’a dayandığında Kerbela Alulbeyt müdürümüz Seyit Abbas Şehristani’yi aradım. Herkesin endişe içinde beklediğini, ülkede tam bir kargaşa yaşandığını söyledi. Fakat dediği şu sözü hiç unutmam:

“Biz Vahhabi IŞİD’çilerden çok Şii IŞİD’çilerden korkuyoruz. IŞİD Musul’u alıp Bağdat’ın kapılarına dayanınca, kendisini Şiilerin yegâne önderi gören ve her fırsatta müçtehitlere hakaretler savuran, küfürler eden ve kendisini Şii alimi hatta seyit tanıtan Sorhi’nin adamları Kerbela’ya doldular. Şimdiden Şii emniyet güçleriyle çatışmaya başladılar, bazı zengin Şiilerin evlerini de yağmaladılar” dedi.

Birkaç gün sonra adı geçen zat, IŞİD’in Bağdat’ı birkaç günde alacağını hesap ederek, Şiileri içeriden vurmak için Kerbela’da ayaklanma çıkardı ve Kerbela’yı koruyan orduya saldırdı. “Allah’a yemin olsun! yakında Şiilerin puthanesi Kerbela ve Necef’i yerle bir edeceğiz” diyen IŞİD’le savaşa odaklanan Şiileri sırtından hançerledi.

Fakat o güne kadar kendisine bir şey demeyen gerçek Şiiler, bu Vahhabi uşağına “artık yeter” dediler. Çıkan çatışmada “Ben Peygamber evladı seyyidim” diyen Sorhi’nin yalanı işe yaramadı birçok adamı öldürüldü. Kerbela’da bombalı saldırı için hazırlık yaptıkları depo ele geçirildi. Ehlibeytin yegane savunucusu ve yaveri olduğunu söyleyen Sorhi ise “el-firar” yurtdışına kaçtı. Arkasında ise başta Vahhabiliğin anası Arabistan ve batılı istihbarat örgütleri çıktı. Saddam’ın istihbaratıyla çalıştığına dair belgeler yayınlandı.

Buna benzer bir örgütü 6-7 yıl önce aynı karanlık güçler yine Irak’ta kurdular.

“Müçtehitler yaşadığı için İmam Zaman (a.f) zuhur etmiyor. Eğer onlar ölürse İmam Zuhur etmek zorunda kalacak, böylece dünya adaletle dolacak ve Ehlibeyt mektebi dünyaya hâkim olacak” inancıyla örgütlendiler. Aşura günü herkesin Kerbela’da olduğu ve ordunun oraya odaklandığı bir anda Necefe saldırıp tüm Müçtehitleri öldürme planı yaptılar. Yüzlerce cahil ve zavallı Şii’yi arkalarına topladılar. Allah’tan saldırıdan birkaç saat önce ordu fark etti. Çıkan çatışmada birçoğu öldü, bir kısmı tutuklandı ve geri kalan da Vahhabi kardeşleriyle başka ülkelere firar ettiler.

Aynı azgın topluluğun bir benzeri de bizim ülkede peyda oldu maalesef.

Tüm dünya hatta Şii düşmanları Kerbela’yı, Necefi, Hz. Zeyneb’in türbesini Ayetullah Hamanei’nin emrinde olan ve ona biat etmiş askerlerin, milislerin ve halkın koruduğunu söylerken. Tüm dünya, Ayetullah Sistani’nin kifai cihat fetvasının Irak’ı, Kerbela ve Necef’i tekfircilerden kurtardığını söylerken, cephelerden“Lebbeyk Ya Sistani!, Lebbeyk Ya Hamanei!” diyerek giden yiğitlerimizin cenazeleri gelirken, Türkiye’deki Şii Vahhabiler ortaya çıkarak müçtehitlere saldırmaya başladılar.

Allah ve Masumlar şahittir, Şia’nın bu iki şeref kaynağı müçtehit olmasa, Samarra’da tonajlı bombayla imamların türbesini havaya uçuranlar, şimdi İmam Hüseyin’in (a.s) kabrini kazıp belki de mübarek cesedini yakmışlardı.

Belki de Siffin savaşı gibi on asırlık tarihinin yazılacağı bu kader savaşında, kendisini İmam Hüseyin aşığı tanıtan bu “Şii Vahhabiler” sırf kama vurma konusundaki sözlerinden dolayı bu iki müçtehide ağıza almayacak hakaretler savurabiliyor, bir müçtehidin İmam Hüseyin (a.s) yolunda yaralanan eliyle alay edebiliyorlar.

Allah şahittir bu iki müçtehit, minberden ağzından salyalar akan bu adamın eline geçse Vahhabi IŞİD’çiler gibi başlarını keser, kesik başlarıyla içleri soğusun diye top oynarlar. Keserken de insanları galeyana getirmek için “Ya Hüseyin!…Ya Hüseyin!” diye bağırırlar.

Ey Ehlibeyt imamlarının lanetlediği müçtehit düşmanı adam! “Değerlerini savunduğunu iddia ettiğin hangi imamımız bir insanın eksikleriyle alay etmiştir. Ona topal, kör demiştir? Hele bu adam o savunduğunu iddia ettiğiniz İmamların yolunda elini vermişse, gözünü vermişse…!?

Vahhabiler, tekfirciler, Irak’da, Suriye’de adını “Yezidin ordusu” “İbn-i Ziyad’ın Orsudu” bırakarak bu müçtehitlerin yaverleriyle savaşanlar bile bu kadar ağır hakaretleri etmezken, siz hangi anlak, vicdan, edep ve inançla bu müçtehitlere hakaretler yağdırıyorsunuz?

Siz ananızdan doğarken elinizde kitapla mı doğdunuz yoksa hakaretler savurduğunuz bu müçtehitlerin kitaplarını okuyarak mı Ehlibeyti tanıdınız? Yoksa gökten size vahiy mi geliyor?

Bu menfur şahsiyetin arkasında Ayetullah Sistani,  Ayetullah Hamanei mukallitleri nasıl namaz kılıyorlar, bu adama nasıl selam verirler, minberinde otururlar anlamış değiliz.

Değerli Ehlibeyt dostları! YAKINDA ZENGİN ARABİSTANLI VAHHABİLERİNİN DİKKATİNİ ÇEKECEĞE BENZEYEN Ehlibeyt imamlarının lanetlediği gulatçı ve müçtehit düşmanı bu adamların birkaç özelliğini hatırlatmak isterim:

1-     Bu gurup her şeyden önce gulat takımındandır ve tüm müçtehitlerin fetvasıyla dinden çıkmışlardır. Kestikleri yenilmez, arkalarında namaz kılınmaz, kıydıkları nikahlar geçersizdir ve Müslüman mezarlığına defnedilmezler. Bu gurup en muteber kitaplarımızda, imamlarımız tarafından lanetlemiş ve çocuklarımızı onlardan uzak tutmamız emredilmiştir.

2-     Bu gurup, Hz. Ali’nin Yüce Allah gibi ilminin, kudretinin sonsuz olduğuna inanırlar. Ehlibeyti ezeli bilirler, yüce Allah’ın makamında bilirler, Allah’ın onlara hulul ettiğine inanırlar, Allah’la Ehlibeyti madalyonun iki yüzü derecesinde bilirler, Ehlibeytin tuvalete gittiğine inanmazlar, hepsinin Allah gibi duygu üstü olduğuna inanırlar, aynı anda hepsinin aynı şeyleri hissedeceğine inanırlar, Ehlibeytin mahluk olduğuna inanmazlar.

Bu gibi yüzlerce sapık sözleri vardır. Bunları da tüm alimlerle açıkça tartışmaktan kaçınmazlar. Bu yüzden de tüm alimler tarafında sapık gurup olarak bilinirler.

3-     Bu gurup “Ehli Sünnetin her şeyi bize helaldir” diyerek ve Ehli Sünnetin değerlerine hakaret ederek Şii-Sünni fitnesi çıkaran ve birçok Şii’nin öldürülmesine zemin hazırlayan tekfirci bir guruptur. En başta bu Şii vahhabilerin eli Şii kanına bulaşmıştır.

4-     Bu Ehlibeyt düşmanları bir taraftan akla hayale gelmeyen sapıklıkları yapan sözde bir Şianın dahi İmam Hüseyin’e bir damla gözyaşı dökmesiyle cennete gideceğini saatlerce anlatırken, diğer taraftan ömrü İmam’a ağlamakla geçen, onun kapısında bir ömür hizmet eden, kitap yazan alimleri, Ehlibeyt dostlarını sırf onlara muhalif diye bir çırpıda lanetleyecek kadar sapıktırlar.

5-     IŞİD ve Vahhabilerin haşin siyasetini izlerler, ağızları bozuk, küfürbazdırlar. Sayıları azdır ama hep tehditkârdır. İnançları uğruna baş koyduklarını belirtir, muhalifleri sindirirler. Halk da belaya bulaşmama adına bunlardan uzak durur. Böylece bir taraftan gençlere ulaşma yolunu açarken bir taraftan da gençlerin en büyük arzusu olan korkusuz lidere oynarlar.

6-     Önlerine bir Arapça kitap koysanız okumaktan acizdirler, ama yüzlerce cilt kitap yazan müçtehitleri, alimleri cahillikle suçlarlar. Hatta hakaret derler. Seyh Müfid, Şeyh Saduk veya Ayetullah Askeri, Murtaza Mutahhari gibi Şii büyüklerine hakaretler eder onları küçümserler.

7-     Bu gurup, menfur emellerine ulaşmak için kendilerine muhalif olanları Ehlibeyt düşmanı gibi tanıtarak, onlara tekfir yolunu açarlar. Kendilerinden başka kimseyi Şii kabul etmezler. Hatta müçtehitleri dahi Sünni olmakla, Ehlibeyt mektebini hakkıyla anlatmamakla suçlarlar, onları itibarsızlaştırır, onların yerine gerçekleri söyleyen, cesur insanlar olarak kendilerini tanıtırlar.

8-     Ehlibeytin esrarını bildiklerini, esrarı herkesin derk etme kapasitesi olmadığı teziyle hareket eder, aklın mantığın kabul etmeyeceği şeyleri geçlere inandırarak, teslim olmaların sağlarlar. Sırrı kimseye dememelerini çünkü bu sırları herkesin taşıyamayacağını söylerler. Kendilerine uyan gençler, herkesin anlamadığı şeyleri anlıklarını zannederler. Ehlibeyte teslim olduğumuz için biz farklıyız algısı yaratarak, bazı Sünni tarikatlarda olduğu gibi aklı devre dışı bırakırlar. Müçtehitlere isyan bayrağı açtırır ama kendilerine tam teslimiyet isterler.

9-     Saat sabahın üçüne dördüne kadar ehlibeytten konuşur, sonra sabah namazına yatıp kalırlar bunu da fazilet sayarlar.

10-  Gençleri çekmek için genelde sosyal faaliyetleri güçlüdür. Yerle, içerle, harcarlar, harcatırlar ava, balığa, gezmeye, dağa gider gençlerle samimi bir ortam oluştururlar. Ev toplantıları en önemli av yerleridir.

11-  Bölgedeki âlimlerin zaafını kullanırlar. Örneğin kendilerine muhalif bir alimin Şii alim olması hiç önemli değildir. Eğer pasifse, örneğin yaşlıysa, bazı şahsi hatalar yapmışsa, oluşan bu boşluğu kullanırlar. Üzerine bir parça Kerbela toprağı konanları cennete götürürken, bu zavallı alim onlara muhalif olduğu için zaaflarını halka açarlar, minber taşırlar, hakaret ederler onu sindirler. Gençleri ondan uzaklaştırıp kendi etraflarına toplarlar.

12-  Gençlere en önde ilk gidecek benim algısı yaratırlar ama genelde önden diğerlerini gönderir onları kullanırlar. Aileleriyle, dostlarıyla kavga ettirirler. Bunu da “Ehlibeytin sırlarına sahip olduğunuz için musibetlere uğruyorsunuz, demek ki doğru yoldasınız” diyerek halktan soyutlarlar.

13-  Kendileri de Müçtehit aylıklarıyla okudukları halde, etleri kanları müçtehit aylıklarında numuv ettiği halde, muhaliflerini halkın gözünden düşürmek için “Müçtehitlerin parasını yiyorlar, İran’ın parasını yiyor, Irak’ın parasını yiyorlar, her ay üç yüz beş yüz alıyorlar, bak arabasına, bak evine…” en çok kullandıkları yöntemdir. Çünkü bu konular halkın en hassa olduğu konulardır. Düşünün bir kere Müçtehide hakaretler savuran, küfreden, iftira atan bir zihniyet sıradan halka ne demez ki?

14-  Ehlibeytin tek savunucusu olduklarına gençleri inandırırlar. Hatta Şiiler bile bunların yanına gittiğinde kendilerini Sünni veya ehlibeyt muhalifi hissederler. Tüm Şiiler bir yana 3-5 kişi onlar bir yanadır.

SONUNDA DA Şİİ DÜŞMANI KARANLIK ODAKLARIN İLGİSİNİ ÇEKERLER, YARDIM ALIRLAR TEŞKİLATLANIRLAR, ŞİA’YI İÇTEN ÇÖKERTMEYE BAŞLARLAR. TEK HEDEFLERİNDE ŞİİLER VARDIR. YASİR EL-HABİBİ GİBİ, MAHMUT SORHİ GİBİ…

İnşallah bunların da sonu Sorhi gibi olur. Yüce Allah toplumumuzu, müçtehitlerimizi, alimlerimizi ve halkımızı bu insanların şerrinden korusun. Bize de bu sapıkların önünde sabit kadem kılsın!

R. Onurşan Rahmani

Ekler