17 Aralık 2014 - 12:58
“Cemaat”e Haksızlık mı yapılıyor?

Son günlerin en güncel konusu olan IŞİD’in İslam coğrafyasına verdiği zararla “Ilımlı İslam Projesi”nin verdiği zarar birbirinden farksızdır! Biri kan döküp, canilik yapıp, fiziksel kutsalları yok ederek Emperyalizm ve Siyonizm’e hizmet ediyor, diğeri ise eğitim-öğretim vererek zihinleri iğfal edip Amerika ve İsrail’in çanağına su taşıyacak nesiller yetiştirmekle!

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Allah’ın Adıyla

17 Aralık 2013 tarihli “postmodern oligarşik darbe teşebbüsü” gerek “Gülen Cemaati” açısından ve gerekse tüm Türkiye toplumu açısından tarihi bir dönüm noktası, tarihi bir kırılma anı oldu. Darbe teşebbüsünün üzerinden henüz birkaç ay geçmişti ki; bir zamanlar kendisini Türkiye’nin sahibi olarak gören ve hakikaten de tüm etkin ve yetkin şahsiyetlerin kendilerine bu yönde biat bildirdiği Cemaat, terör örgütü ilan edildi. Darbe teşebbüsünün seneyi devriyesinde ise henüz bir yıl öncesine kadar “isimleri abdestsiz zikredilemeyen” Cemaat’in öncül şahsiyetleri “terör örgütü kurmak ve yönetmek” iddiasıyla gözaltındalar… İnsan kendini “nereden nereye” demekten alamıyor.

Hiç kuşkusuz modern zamanların tüm dünya çapında etkin bir şekilde yapılanmayı başarabilmiş nadir sivil toplum yapılarından biri olan Cemaat’in saygınlık ve etkinliği bir anda (en azından merkez yapılanmanın olduğu Türkiye’de) sınırlandı ve dibe vurdu.

Son bir yıldır gerek teşkilatlanma biçimi; gerek kullandığı sloganik terimler, faaliyetlerinin fiziksel şekil ve içerikleri ve gerekse dünya görüşleri, ulaşmak istedikleri dünya düzeni itibariyle CIA güdümündeki “Opus Dei ve Moon Tarikatları” ile şaşırtıcı benzerlikler taşıyan Fethullah Gülen Cemaati’nin üzerindeki sır ve gizem perdesi kısmi de olsa aralandı, aralanıyor. Artık cemaat, inanç yapısından örgütlenmesine; felsefesinden hedeflerine kadar tüm alanlarda sorgulanıyor.

Özellikle “siyasi erk”in sürdürdüğü “paralel yapı mücadelesi” çerçevesinde; insanların bir zamanlar biat bildirmek ve aynı fotoğraf karesinde olabilme şerefine nail olma adına randevu sırası alabilmek için referans dolandırdıkları “Pensilvanya”ya bir anda düşman kesilmelerini görünce; “düşenin dostu olmaz” demekten alamıyor insan kendini. İşte bu noktada zihinlerde bir soru beliriveriyor: “Acaba Cemaat’e haksızlık mı yapılıyor?” Bu soruya doğru ve kâmil bir cevap vermek, bu zamana kadar olanları ve gelecekte olacakları doğru analiz etmemizi kolaylaştıracaktır.

Bu noktada sapla samanı karıştırmadan konuyu ele almalıyız. Bizim şu an itibariyle peşinde olduğumuz soru şudur: “Hakikaten Cemaat paralel bir yapımıdır? Türkiye’nin ulusal güvenlik ve geleceği için bir tehdit midir? İslam ümmeti nazarından konu ele alındığında Cemaat’in faaliyetleri dünyadaki hangi güç merkezlerinin lehinedir ve hangi blokların işine yaramaktadır?

Bu soruları cevaplamaya aynı zamanda bir tespit de kabul edeceğimiz şu sorularla başlayalım: “Cemaat’in kurum ve kuruluşları için “Samanyolu’ndan Feza’ya, Herkül’denCosmos’a” kadar kullandığı isimleri belirlerken paralel davrandığı herhangi bir anlayış ya da yapı var mı? Cemaat bu isimler üzerinden bir algı ve anlayış inşa etme peşinde mi? Bu isimlerle birilerine birliktelik mesajı sunulup bir paralellik vurgusu mu yapılıyor? Mesela Cemaat’in Amerika’da ki “Harmony Schools (Uyum Okulları), Amity Schools (Dostluk Okulları) ile Cemaat’in Hocaefendi’sinin vaazlarını servis etmek için kullandığı resmi internet portalı olan Herkül.org isimlerinin dünyaca meşhur Mason Locaları “Harmony Masonic Lodge, Amity Masonic Lodge ve HERCULES Masonic Lodge” ile birebir aynı isimleri taşımasının mana ve amacı nedir?

Bilindiği üzere Cemaat’in esas faaliyet alanı, “eğitim”dir. Cemaat, faaliyet gösterdiği tüm ülkelerde “insan eğitme / devşirme” peşindedir. Ve genel olarak iki sınıf öğrenciye ilgi duyar. Birincisi: “Zenginler ile gerek siyasal ve gerekse bürokratik makam sahiplerinin çocukları”. İkincisi ise: Toplumsal katmanına bakılmaksızın “zeki çocuklar”.

Cemaat, Türkiye örneğinde olduğu gibi bu iki sınıf üzerinden bürokrasiye yerleşmek ve faaliyette olduğu ülkelerin geleceği üzerinde etkinlik kurmak, söz sahibi olmak peşindedir. Hakkı teslim etmek gerekirse, bu hakikaten “zekice bir yatırım!”

İşte bu noktada da şunu merak etmeliyiz. Bir: “Ülkelerin geleceğini elde etmek (ipotek altına almak) için yetiştirilen bu nesil nasıl bir “prototip”tir?” İki: “Cemaat’e tüm dünyada yön veren, yol açan üst akıl / yapı kimdir?”

“Yeni bir dünya” inşa edeceği iddiasıyla dünyanın dört bir yanında ve özelde İslam coğrafyasında yetiştirilmekte olan “nur nesli”nin çözümlemesi şöyledir: “Belirli ahlaki özellikler kazandırılmıştır (Bu ahlaki özellikler “ölümcül bir virüs” hükmünde olan diğer siyasi ve sosyal özellikleri perdelemektedir). İnsanlık için en büyük tehdit “Fars yayılmacılığı” olarak isimlendirme ve itham ettikleri “İslam İnkılabı”dır. İslam için ve hatta insanlık için en tehlikeli yol, Hocaefendi’nin “zihni bir mübalağa” olarak tanımladığı “Ehl-i Beyt Mektebi / Şiilik”tir. Dünya barışını tesis edebilecek yegane güç, “dünya jandarması” olarak adlandırılan “Amerika”dır. Ortadoğu’da ki zulüm, kan ve gözyaşının müsebbibi “fundamentalist örgütler” olarak itham edilen “Direniş Hareketleri”dir. İsrail ise bölgede ondan izinsiz hiçbir hareketin yapılmaması gereken “meşru bir otorite”dir. İnsanlık adına(!) sevgi, barış ve hoşgörüyü tesis etmek için herkesle (hatta en büyük İslam) düşmanları ile görüşülebilir. Ancak “ümmetçilik ve vahdet” fikirleri çok zararlı akımlardır ve kesinlikle uzak durulmalıdır…”

“Cemaat, İslam’ın ve insanlığın yegane kurtuluş şansıdır. Onun için Cemaat’in lehine olan her şey İslam’ın lehine ve Cemaat’in aleyhine olan her şey İslam’ın aleyhine demektir. Cemaat’in lehine yapılacak her türlü iş ve amel meşru ve mubah olmanın yanında en büyük “fazıl amel” hükmündedir. Cemaat lehine olup, zahiren doğru gözükmeyen fikir ve fiilleri destekleyip amel etmenin doğruluğu bir yana, bunlar cennet kapısını açacak ecir anahtarlarıdır..!” 

Kısaca “prototip”i tanıttıktan sonra; “üst akıl /yapı kimdir?” sorusunun cevabına ise kolayca şöyle ulaşabiliriz: “Böyle bir insan tipinin dünyanın her yanında, özellikle İslam coğrafyasında ülkelerin kaderlerini belirleyici makam ve konumlarda olması kimi memnun eder? Kimin işine yarar?” Bu soruya besbelli ki: “Küresel Emperyalizmin kalesi Amerika” ve onun Ortadoğu’daki ileri karakolu “Gaasıp Siyonist Rejim”in demekten başka bir cevap vermek mümkün mü?!

Son günlerin en güncel konusu olan IŞİD’in İslam coğrafyasına verdiği zararla “Ilımlı İslam Projesi”nin verdiği zarar birbirinden farksızdır! Biri kan döküp, canilik yapıp, fiziksel kutsalları yok ederek Emperyalizm ve Siyonizm’e hizmet ediyor, diğeri ise eğitim-öğretim vererek zihinleri iğfal edip Amerika ve İsrail’in çanağına su taşıyacak nesiller yetiştirmekle!

Her ne şekilde olursa olsun “Yeşil / Ilımlı İslam Projesi” ve onun dünyada ki en büyük pratiği “Cemaat” ile yüzleşilmesi hem Türkiye hem İslam coğrafyası ve hem de insanlığın hayrınadır. İslam’ın ve insanlığın hayrına olan bir şey “haksızlık” olmaz!

Muntazar Musavi

Ekler