25 Mart 2015 - 10:03
Ayetullah Cevad Amuli’nin dilinden Hz Fatıma’nın (s.a) şehadeti

Ayetullah Cevad Amuli: Cebrail Hz Fatıma’ya Nazil Olurdu…

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Ayetullah Cevad Amuli, Hz. Fatıma’nın (s.a) şehadeti münasebetiyle yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:

Hz. Ali (a.s) eve girdiğinde Fatıma’nın (s.a) cansız bedeni ile karşılaştı, yanı başında da yazılı bir vasiyetname vardı. Hz. Zehra daha önce sözlü olarak vasiyetini zaten bildirmişti. Ama bununla yetinmemiş bir de yazılı olarak vasiyet bırakmıştı. Vasiyetnamesine şunlar yazılıydı: “Bana gece gusül ver, gece hanut sür, geceleyin kefenle ve geceleyin toprağa ver.” Evet, o peygamberin kızıdır, on bir imamın annesidir, bunlar kendi yerinde önemli hususlardır. Ama bizim Hz Zehra’ya döktüğümüz gözyaşlarının önemli bir bölümü şundan dolayıdır ki o yüce şahsiyetin makamının İslam toplumuna ulaşmasını engellediler. Onun makamı küçümsenecek bir makam değildir…

Merhum Kuleyni, kitabında şu rivayeti nakletmiştir: Cebrail, Peygamberin (s.a.a) vefatının ardından Fatıma’ya nazil olurdu, âlemin sırlarını ve maarifini ona bildirirdi. Ali b. Ebutalib de bunları yazardı. Bu da ne?! Evet, Cebrail Fatıma’ya inip sırları öğretiyor. Eğer bu kapı Müslümanların yüzüne açık olsaydı birçok ilimler çözümünü bulurdu. Bir defasında İmam Humeyni şöyle demişti: Esasen Cebrail her peygambere nazil olmaz, peygamberlerin en halis olanlarına iner, ulul-azm peygamberlere nazil olur… Düşünsenize Cebrail Fatıma’ya nazil oluyor, ona ilahi maarifi anlatıyor, Ali b. Ebutalib de bunları yazıyor ve “Mushaf-ı Fatıma” ortaya çıkıyor! Bazen Ehlibeyt imamları gaybi haberleri bildiriyorlar ve “bu, ninemiz Fatıma’nın mushafında böyle gelmiş” diyorlardı. Şimdi dökülen gözyaşları ve koparılan ah-u figanlar böyle bir kapının kapatılmış olmasından dolayıdır! Ondan bize birçok maarif gelmiştir ama birileri Fedek vb. konuları düşünmüştür. İmam Ali (a.s) şöyle buyururdu: Fedek bizim elimizde idi ve Peygamber kızının malıydı. Ama bir grup insan onu gaspetmek istedi ve gelip onu ele geçirdiler. Biz de bir şey demedik. Aslında onlar Yüce Allah’ın bizim yanımızda emanet olarak bırakmış olduğu ilahi sırları gasbetmiş oldular; bu sırları insanlara ulaştırmamızı engellediler ve toplumu sapkınlığa çektiler. Bu yüzden Fatıma (s.a) hem sözlü hem de yazılı olarak vasiyetname bırakarak şunu ifade etti: Bize zulmetmiş olanların benim cenaze törenime katılmalarını istemiyorum. Onun için beni gece gusledip gece toprağa ver…

Hz. Ali (a.s), Fatımasını gece vakti gusledip kefenledikten sonra çocuklarını çağırdı: Hasan, Hüseyin, Zeynep, Ümmü Külsüm… Gelin annenize veda edin ve ondan azık alın… Aslında bizim bu yaptığımız da Hz. Zehra’dan (s.a) azık almak isteyişimizden kaynaklanmaktadır. Evet, bizler bu taziyelerimizle, bu tevessülümüzle o hazretin makamına olan edep ve saygımızı sunuyor, böylece dünya ve ahiretimiz için azık almaya çalışıyoruz…

İmam Ali (a.s) Fatıma’nın bedenini kabre bıraktığı sırada şöyle arz etti: Ey Allah’ın Resulü! Kızın senin yanına geliyor. Kapı ile duvar arasında ne çektiğini bana söylemedi ama sen babasın, sana ihtiramı çoktur; ona sor, sana haber versin… Benim yapabildiğim bu kadardı, daha fazlasını yapamazdım. Sana senden sonraki bütün hadiseleri haber verecektir… Ona Sakife’de ne yaptıklarını sor… Beni, ellerim bağlı halde mescide götürmelerini anlatacaktır…

Esselamu aleykum ya ehlebeyti’n-nübüvve ve madeni’r-risale ve muhtelefi’l-melaike ve mahbiti’l-vahy…. Ve rahmetullahi ve berakatüh…

Ekler