Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA - Dünkü yazımda da belirttiğim gibi Kabe imamı olarak bilinen Şeyh Abdurrahman Es Sudeysi, bir toplantı için gittiği New York’ta baş emperyalist Amerika’ya bir güzel dua etti. Sudeysi, “Allah’a hamdolsun ki, Amerika ile birlikte Suudi Arabistan dünyayı yönetiyor” diye ilave etmeyi de unutmadı. Düşünsenize yıllarca Kâbe’de milyonlarca Müslümana namaz kıldıran bir imam, bir şeyh, insanlara Kuran ve İslam mesajı vermesi gereken bir hoca, New York’a adım atar atmaz gerçek maskesini orta yere döküyor ve Amerika’ya dua etmeye başlıyor.
Amerika Ortadoğu’yu baştan başa kana bulamışken, yüz binlerce Müslüman’ın kanını dökmüşken, Suudileri köle gibi kullanmışken, kah Suriye’ye kah Yemen’e saldırtıp gırtlağına kadar pisliğe batırmışken, Kabe’nin İmamı, Amerika için Allah’a hamd ediyor. Zaten Amerika için en büyük avantaj bu imam takımıdır. Emperyalizm hedeflerine ulaşmada dini, kutsalı ve ruhunu Haç’a satmış bazı imamları her zaman kullanagelmiştir. Suriye’deki Batı destekli iç savaşın her aşamasında da Amerika’ya dua eden, oradan beslenen yüzlerce hoca efendinin, şeyh efendinin adını görürsünüz. Mesela Şeyh Adnan Arur, Hamalı. Sakallı cübbeli, elinde tespih, Suriyeli Müslümanlara sözümona İslam’ı anlatmış yıllarca. Sonra da muhaliflerin safına geçti. Muhalif ordunun oluşmasında hayli katkısı oldu. İnsanları muhalif güçlerin safına çağırdı.
Silahlanmalarında rol aldı. Bu Şeyh Efendi televizyon ekranlarına çıkarak NATO’yu yani Haçlı ordusunu defalarca Suriye’ye çağırdı. Sık sık Visal ve Safa televizyonuna çıkan Şeyh Efendi “NATO’ya adeta bir kurtarıcı gibi” dualar etti, yardıma çağırdı, “Gel Suriye’yi bombala” diye yalvardı. Tarihte, Batı’ya bent olan, onlara ram olan, onlara has imam olan, en önemli isimlerden biri Muhammed Emin El Hüseyni’dir. El Hüseyni, El Ezher Üniversitesi’nde okuduktan sonra önce Osmanlı ordusunda görev almış sonra da bir anda saf değiştirerek İngiliz uydusu olan Şerif Hüseyin’in safına geçmiştir. 1917’de Filistin’i ellerine geçirip orada bir manda yönetimi kuran İngilizler, Hacı Emin El-Hüseyni’yi İngiliz işgal ordusunda görevlendirmişlerdir. 1921’de Kudüs’te İngiliz yönetimi altında yapılan müftülük seçimlerine aday olarak katılan Hüseyni en az oyu almasına karşın, İngiliz yönetimi bu seçimi geçersiz sayıp kendi adamları olan Hüseyni’yi Kudüs Müftüsü olarak atamışlardı.
Kısa geçelim; Bu sırada Irak, Suriye ve Filistin bölgesinde İngilizlerle Fransızlar arasında egemenlik çekişmesi doruğa tırmanmış, Yahudilerin Filistin’de İsrail devleti kurma çalışmaları hızlanmış ve Hüseyni İngilizlerden uzaklaşıp Fransızlarla işbirliğine yönelmişti. 1939’da etkinliklerini Fransız yetkililerin kollaması altında yürütmekteyken II. Dünya Savaşı patlamış ve Hüseyni, Fransızlardan uzaklaşarak Yahudi karşıtı bir çizgi izleyen Almanya’yla bağlantı kurmuştu. Mayıs 1941’de Müslüman Arapları eski efendileri İngiltere’ye karşı Almanya’nın safında savaşa çağırarak cihat ilan eden Hüseyni, dört gün sonra İngiliz ordusu Irak’ı işgal edince, önce İran ve Türkiye üzerinden İtalya’ya gidecek, Hitler’in faşist yoldaşı Mussolini ile görüşmeler yapacak ve oradan Almanya’ya geçecekti. Müslümanlar arasında Hitler yandaşlığı uyandırmak üzere yayınlara başlayan Hüseyni, her gün Alman radyosunda konuşarak Balkanlar’da yaşayan Müslümanları Hitler’in komutası altında İslam cihadına çağırıyordu.
Bir imam düşünün önce Osmanlı ordusunda iken saf değiştiriyor, İngilizlerin safına geçip onlar için dua ediyor, Fransızların safına geçip onlar için dua ediyor, Hitlerin safına geçip onlar için dua ediyor, İtalyanların safına geçip onlar için ediyor. Kendi menfaatleri için imamları, şeyhleri, hocaları böylesine aşikar kullanan ve onların duasını alan emperyal güçler, bugün Kabe imamının duasını almış çok mu!
Muharrem Bayraktar