4 Haziran 2012 - 19:30
Müçtehit ve Alimler Peygamber Varisleridir, İhtiramları Allah’a İhtiramdır

“Alimin diğer insanlardan üstünlüğü Peygamberin ümmetine olan üstünlüğü gibidir.” “İnsanlardan Peygamberlik makamına en yakın olan kimse, alimler ve mücahitlerdir.” “Ümmetimin alimleri, İsrailoğullarının peygamberleri gibidir.” “Alimler peygamberlerin varisidir.” “Dinde fakih ol, zira ki fakihler peygamberlerin varisleridir.”

Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA-Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “En değerli insanlar, en çok ilim sahibi olanlardır. Değeri az olan kimseler ise ilimleri en az olanlardır.”[1]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ey mümin! Şüphesiz bu ilim ve edep, senin canının değeridir. O halde, onları öğrenmeye çalış. Zira ilmin ve edebin arttıkça, kıymetin ve değerin de artar. Zira ilimle Rabbine ulaşır ve edep ile Rabbine güzel hizmette bulunursun ve kul hizmetçilik adabıyla Allah’a yakınlık ve dostluğa liyakat elde eder. O halde bu nasihatı kabul et ki azaptan kurtuluşa eresin.”[2]

İmam Bakır (a.s), oğlu İmam Sadık’a (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ey oğulcağızım! Şiilerin makamını rivayet ve marifet ölçülerince tanı. Zira marifet o rivayeti anlamaktan ibarettir ve mümin rivayetleri anlamakla, imamın en üst derecelerine ulaşır. Ben Ali’nin (a.s) kitabına baktım ve orada şu cümleyi buldum: “Şüphesiz her insanın değeri ve kıymeti marifetine bağlıdır.”[3]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şiilerimizin makamını, bizlerden bildikleri rivayetler miktarınca tanıyınız. Biz onların fakihini muhaddes olmayınca fakih saymayız.” Kendisine şöyle soruldu: “Acaba mümin de muhaddes midir?” İmam şöyle buyurdu: “Mümin müfehhemdir ve müfehhem olan kimse de muhaddestir. [4][5]

Peygamberlik Makamına En Yakın Olan Kimse 

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İnsanlardan Peygamberlik makamına en yakın olan kimse, alimler ve mücahitlerdir.”[6]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İlim talep eden kimse İslam’ın rüknüdür. Mükafatı da peygamberlerle verilecektir.”[7]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ümmetimin alimleri, İsrailoğullarının peygamberleri gibidir.”[8]

Alimler Peygamberlerin Varisidir 

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Alimler peygamberlerin varisidir.”[9]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Alimler peygamberlerin varisleridir. Zira peygamberler miras olarak dirhem ve dinar bırakmazlar. Aksine onlar kendilerinden hadisler geride bırakmışlardır. O halde her kim bu hadislerden bir şey öğrenirse, çok fayda elde etmiştir. O halde ilminizi kimden elde ettiğinize iyi bakın.”[10]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alimler peygamberlerin varisleridir. Gök ehli onları sever ve öldüklerinde kıyamet gününe kadar denizdeki balıklar onlar için mağfiret diler.”[11]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alimler yeryüzünün meşaleleri, peygamberlerin halifeleri, benim ve Peygamberlerin varisleridirler.”[12]

İmam Ali (a.s), oğlu Muhammed’e şöyle buyurmuştur: “Dinde fakih ol (derin anlayış sahibi.) Zira ki fakihler peygamberlerin varisleridir.”[13]

Alimlerin Mürekkebinin Şehitlerin Kanından Üstün Oluşu

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alimlerin mürekkebi ve şehitlerin kanı kıyamet günü birlikte tartılır ve alimlerin mürekkebi, şehitlerin kanından üstün gelir.”[14]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü olunca Allah-u Teala insanları geniş bir çölde toplar, teraziler ortaya konur. Şehitlerin kanı alimlerin mürekkebiyle tartılınca, alimlerin mürekkebi, şehitlerin kanından üstün gelir.”[15]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alimlerin mürekkebi, şehitlerin kanıyla tartılır ve mürekkep kana üstün gelir.”[16]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alimlerin mürekkebi ve şehitlerin kanı birlikte tartılır. Alimlerin mürekkebi şehitlerin kanından üstün gelir.”[17]

Alim Ölse Bile Diridir 

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mal biriktirenler, diri oldukları halde helak olmuşlardır. Ama ulema, zaman (dünya) baki kaldıkça bakidirler. Bedenler yok olmuştur; ama söz ve eserleri gönüllerde mevcuttur.”[18]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Gece ve gündüz baki kaldıkça alimler de baki kalır.”[19]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Alim ölse bile diridir, cahil diri olsa bile ölüdür.”[20]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Cahiller arasında alim, ölüler arasındaki diri gibidir.”[21]

İlmin İbadetten Üstünlüğü 

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İlim ibadetten üstündür.”[22]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim kendisi vesilesiyle batılı hakka veya sapıklığı hidayete döndürmek üzere bir ilim öğrenmek için (evinden) dışarı çıkarsa onun bu işi kırk yıl Allah’a ibadet etmiş kimsenin ibadeti gibidir.”[23]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsanın duyduğu ve (başkalarına) aktaracağı ve amel edeceği hikmetli bir söz bir yıllık ibadetten daha hayırlıdır.”[24]

İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir saatlik ilmi müzakere, bir gecelik ibadetten daha iyidir.”[25]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İlimle birlikte olan uyku, cehaletle birlikte olan namazdan daha iyidir.”[26]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Çok ilimle birlikte olan az amel, az ilimle, şek ve şüpheyle karışık çok amelden daha hayırlıdır.”[27]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah nezdinde ilim öğrenmek, Allah-u Teala yolunda, cihad, hac, oruç ve namazdan daha üstündür.”[28]

Alimin Abid İnsana Üstünlüğü 

İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlminden istifade edilen alim, yetmiş bin abidden daha üstündür.”[29]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alimin abid insana üstünlüğü, ondordüncü gecenin ayının diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir.”[30]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz, alimin abide üstünlüğü güneşin diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Abid olmayanlara üstünlüğü ise, ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir.”[31]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah’ı bilen bir alimin bir rekatlık bir namazı, Allah’ı bilmeyen kimsenin kıldığı bin rekat namazdan daha iyidir.”[32]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alimin kıldığı iki rekat namaz, abidin kıldığı bin rekat namazdan daha iyidir.”[33]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir alim, bin abidden ve bin zahitten daha üstündür.”[34]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlim sahibi kimse (kıyamet günü) beşyüz yıllık mesafedeki bir tepenin üstünde abidden daha önce gelir.”[35]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alimin bir saat sırtını yastığa dayayıp ilim ve işine bakması, abid insanın yetmiş yıllık ibadetinden daha iyidir.”[36]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alimin şehitten üstünlüğü bir derecedir. Şehidin abidden üstünlüğü de bir derecedir. Peygamberin alimlerden üstünlüğü bir derecedir. Kur’an’ın diğer sözlerden üstünlüğü ise, Allah’ın yaratıklarından üstünlüğü gibidir. Alimin diğer insanlardan üstünlüğü de benim insanların en düşüğüne oranla üstünlüğüm gibidir.”[37]

Alimin Abidden Üstün Oluşunun Sebebi 

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alim insan abidden yetmiş derece üstündür ki her derecenin mesafesi, bir atın yetmiş yıl koşturması, (neticesinde aldığı yol) kadardır. Bu üstünlüğün sebebi ise şeytanın insanlar arasında bir bidat bırakması halinde alimlin onu anlaması ve insanları ondan sakındırmasıdır. Ama abid insan ibadetiyle meşgul olduğu için ne bid’ata teveccüh eder ve ne de onu tanır.”[38]

İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü abid insana şöyle denir: “Sen iyi bir insandın, hizmet ettin, geçimini halktan temin etmedin, o halde şimdi cennete gir.” Biliniz ki fakih, insanlara hayrını ulaştıran ve onları düşmanlarından kurtaran kimsedir... fakihe de şöyle denir: “Ey Al-i Muhammed’in yetimlerinin sorumluluğunu üstlenen! Onların zayıf dostlarını ve takipçilerini doğru yola ulaştıran kimse! Dur ve senden faydalanan veya senden ilim öğrenen herkese şefaat et.”[39]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü olunca aziz ve celil olan Allah alim ve abidi diriltir. Bu ikisi aziz ve celil olan Allah’ın huzurunda durunca, abid olanına şöyle denir: “Cennete gir.” Alim olana ise şöyle denir: “Dur ve insanları iyi terbiye ettiğin için onlara şefaat et.”[40]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Alimin iki rekat namazı, cahilin yetmiş rekat namazından daha iyidir. Zira alim fitnelerle karşılaşır, ama ilmi vasıtasıyla onlardan (sağ salim) dışarı çıkar. Ama cahil, fitnelerle karşılaşınca, onda darmadağın olur.”[41]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Muhammed’in ruhu elinde olana andolsun ki şüphesiz bir alimin varlığı İblis için bin abidin olmasından daha ağırdır. Zira abid insan kendisini düşünür. Alim ise başkalarını düşünür.”[42]

Alimin Vefatı 

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alimin vefatıyla İslam’da bir gedik açılır ve gece ve gündüz birbiri ardınca geldiği müddetçe de bu gedik kapanmaz.”[43]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah-u Teala bu ümmetten bir alimin ruhunu alınca, İslam’da bir gedik açılır. Kıyamet gününe kadar bu gediği asla kapanmaz.”[44]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alimin ölümü telafi edilmeyen bir musibet ve kapanmayan bir gediktir. Şüphesiz alim batmayan bir yıldızdır. Bir kabilenin ölümü bir alimin ölümünden daha kolaydır.”[45]

İmam Sadık (a.s), aziz ve celil olan Allah’ın, “Bizim yeryüzünün etrafından eksilttiğimizi görmediler mi? ” ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Maksat, alimlerin yok olmasıdır.”[46]

Alimin Yüzüne Bakmak İbadettir 

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alimin yüzüne bakmak ibadettir.”[47]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alimin yüzüne sevgiyle bakmak, ibadettir.”[48]

İmam Sadık (a.s), kendisinden Peygamber’in (s.a.a), “Alimlerin yüzüne bakmak ibadettir” sözü sorulunca şöyle buyurmuştur: “Maksat, baktığın zaman sana ahireti hatırlatan alimdir. Bunun tersi olan (bakışı sana ahireti hatırlatmayan) kimseye bakmak ise fitnedir (sapıklıktır)”[49]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ali’nin yüzüne bakmak ibadettir.”[50]

İlim Talep Eden Kimse ve Peygamberlik 

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim İslam’ı ihya etmek için bir ilim talep ederse ve bu durumda ölecek olursa, peygamberler ondan sadece bir derece üstün olurlar.”[51]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim İslam’ı ihya etmek için ilmin bir bölümünü öğrenmeye çalışırsa, cennette kendisiyle Peygamberler arasında sadece bir derece mesafe olur.”[52]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim ilim talep ederken ölümü gelip çatarsa Allah-u Teala’yla kendisiyle Peygamberler arasında peygamberlik derecesi dışında hiçbir mesafenin olmadığı bir halde mülakat eder.”[53]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim ilim talep ederken ölecek olursa, kendisiyle peygamberler arasında sadece bir derece farklılık olur.”[54]

Alime Saygı Göstermek 

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Alimi her ne kadar küçük de olsa küçük görme. Cahili, (toplumsal ve dünyevi makamlar açısından) her ne kadar büyük de olsa büyük sayma.”[55]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir alimi gördüğün zaman ona hizmetçi ol.”[56]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir alime saygı gösterirse, Allah’a saygı göstermiştir.”[57]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir alimi karşılamaya giderse, beni karşılamıştır. Her kim bir alimi ziyarete giderse beni ziyaret etmiştir. Her kim bir alimle oturursa benimle oturmuş gibidir. Her kim benimle oturursa, rabbiyle oturmuş gibidir.”[58]

Alimlerin Üstünlüğü

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şia alimlerimiz öte tarafında ifritlerin ve iblisin olduğu bir sınırın koruyucularıdır. Bu alimler onların zayıf Şiilerimize saldırmalarına İblis ve taraftarlarının onlara musallat olmasına engel olurlar.”[59]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer bu topluluk biat için toplanmasaydı, yardımcıların varlığıyla hüccet ikame edilmeseydi ve Allah zalimlerin çatlayasıya doyarken, mazlumların açlıktan kırılmasına (mani olmaları) hususunda alimlerden söz almasaydı hila­fet devesinin yularını sırtına atar, terk ederdim.”[60]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Alimler eminler, takva sahipleri kale ve peygamberin vasileri ise efendilerdir.”[61]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alimler önderlerdir. Takva sahipleri ise efendilerdir.”[62]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hükümdarlar insanların hakimleridir. Alimler ise hükümdarların hakimleridirler.”[63]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Alimler insanların yöneticileridirler.”[64]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Alimler cahillerin çokluğu sebebiyle onlar arasında gariptirler.”[65]

İmam Hadi (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer Kaim’imizin (a.s) gaybetinden sonra ona davet eden, onun varlığına delalet eden, ilahi hüccetlerle onun dinini koruyan ve Allah’ın zayıf kullarını İblis’in ve dostlarının tuzağından kurtaran alimler olmasaydı şüphesiz bütün insanlar Allah’ın dininden dönerlerdi.”[66]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Alimlerin ahlakı herkesten daha temiz ve ihtiras kökleri herkesten daha azdır.”[67]

Alimler Allah’ın Eminleridir 

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alimler Allah’ın yaratıkları arasındaki eminleridirler.”[68]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alimler ümmetimin eminleridir.”[69]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alim, Allah’ın yeryüzündeki eminidir.”[70]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İlim Allah’ın yeryüzündeki emanetidir. Alimler ise Allah’ın bu emanetinin eminleridir. Her kim ilmi ile amel ederse emanete riayet etmiştir Her kim de emanete riayet etmezse Allah-u Teala’nın divanında hainlerden yazılır.”[71]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alimler sultanlara karışmadıkça ve dünyaya dalmadıkça Peygamberlerin eminleridir.”[72]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alimin diğer insanlardan üstünlüğü Peygamberin ümmetine olan üstünlüğü gibidir.”[73]

ABNA.İR

------------------------------------------

[1] Emali’es-Seduk, 27/4

[2] Ravzat’ul-Vaiziin, 16

[3] Mean’il-Ahbar, 1/2

[4] Muhaddes semavi haber ve ilimlerin kendisine ilham vasıtasıyla ve melek sesiyle kendisine ulaştığı kimsedir. Ama bu şahıs meleği görmez. Müfehhem kimse ise, Allah Resulü (s.a.a) ve imamlar vesilesiyle kendisine Kur’an’ın tefsiri ve te’vili öğretilen kimsedir.

[5] Rical’uk-Keşi, 1/6/2

[6] Müheccet’ü-Beyza, 1/14

[7] Kenz'ul-Ummal, 28729

[8] A’vail’ul-Lai, 4/77/67

[9] el-Kafi, 1/32/2

[10] ed-Deavat lil Ravendi, 63/157

[11] Kenz'ul-Ummal, 28679

[12] a. g. e. 28677

[13] Avail’ul-Lai, 4/60/5

[14] Dur’ul-Mensur, 3/423

[15] Müstetrafat’is-Serair, 119/2

[16] Kenz'ul-Ummal, 28714

[17] a. g. e. 28902

[18] Nehc'ül-Belağa, 147. hikmet

[19] Gurer'ul-Hikem, 1481

[20] a. g. e. 1124-1125

[21] Emali’et-Tusi, 521/1148

[22] Kenz'ul-Ummal, 28657

[23] Emali’et-Tusi, 619/1275

[24] Bihar, 1/183/93

[25] el-İhtisas, 245

[26] Münyet’ül-Mürid, 104

[27] el-İhtisas, 245

[28] Kenz'ul-Ummal, 28655

[29] ed-Deavat lil Ravendi, 62/153

[30] Sevab’ul-A’mal, 159/1

[31] Bihar, 2/19/49

[32] Kenz'ul-Ummal, 28786

[33] Fakih, 4/367/5762

[34] Tuhuf'ul-Ukul, 364

[35] Bihar, 2/18/48

[36] Ravzat’ul-Vaziin, 16

[37] Mecme’ul-Beyan, 9/380

[38] Ravzat’ul-Vaziin, 17

[39] el-İhticac, 1/14/9

[40] İlel’uş-Şerayi’, 394/11

[41] İhtisas, 245

[42] Kenz'ul-Ummal, 28908

[43] a. g. e. 28760

[44] a. g. e. 28812

[45] a. g. e. 28858

[46] Fakih, 1/186/560

[47] Bihar, 1/195/14

[48] Nevadir’ur-Ravendi, 11

[49] Tenbih’ul-Havatir, 1/84

[50] Tarih-i Dimeşk, İmam Ali’nin (a.s) Biyografisi, 2/391/887

[51] a. g. e. 28832

[52] a. g. e. 28833

[53] a. g. e. 28831

[54] Mecme’ul-Beyan, 9/380

[55] Gurer'ul-Hikem, 10280-10281

[56] a. g. e. 4044

[57] a. g. e. 8704

[58] Kenz'ul-Ummal, 28883

[59] el-İhticac, 1/13/7

[60] Nehc'ül-Belağa, 3. hutbe

[61] el-Kafi, 1/33/5

[62] Kenz'ul-Ummal, 28678

[63] Bihar, 1/183/92

[64] Gurer'ul-Hikem, 507

[65] Keşf’ul-Gumme, 3/139

[66] Bihar, 2/6/12

[67] Gurer'ul-Hikem, 2108

[68] Kenz'ul-Ummal, 28675

[69] a. g. e. 28676

[70] a. g. e. 28671

[71] Derret’ul-Bahire, 17

[72] Kenz'ul-Ummal, 28952

[73] a. g. e. 28798

Ekler