Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı – ABNA: Yossi Cohen'in itirafları, Mossad'ın 2018’de İran'dan nükleer programla ilgili belgeleri çalma operasyonunun ne kadar titiz planlandığını ve başarılı şekilde yürütüldüğünü gözler önüne seriyor. Operasyon, sabah saat 2 ile 5 arasında gerçekleşirken, kullanılan araçlar, personel ve kaçış planları son derece profesyonelce organize edilmiş. İran topraklarında yirmi beş görevli gizlenerek, kimlikleri bilinmeden farklı ev ve üslerde dağıtılmıştır.
Cohen, bu kadar büyük ve karmaşık bir operasyonun hiç ele geçirilmeden tamamlanmasının Mossad'ın üstün bir istihbarat ve harekat kabiliyeti sergilediğini, aynı zamanda İran'daki güvenlik zaafiyetlerinin büyük boyutunu gösterdiğini ifade ediyor. Operasyonun ardından hiçbir belge, disk ya da önemli bilgi geride kalmamış, yanlış yönlendirmelerle takipçiler şaşırtılmıştır.
Ayrıca Cohen, İran nükleer programının 1999-2003 arasında aktif bir silah geliştirme süreci içinde olduğunu ve elde edilen belgelerin İsrail’in İran’ın nükleer kapasitesi hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmasını sağladığını belirtiyor. Özellikle Dr. Fakhrizadeh’in uzun süre önemsiz olarak görülmesine rağmen, aslında operasyonun kilit figürlerinden biri olduğu ortaya çıkmıştır.
Bu açıklamalar, Türkiye-İsrail gibi bölgesel güçlerin de içinde bulunduğu geniş istihbarat ağlarının ve sinsi oyunların bir parçası olarak değerlendirilmeli; istihbarat alanında Türkiye'nin de benzer taktik ve stratejilerle hareket ettiği düşünülmelidir. Bölgesel güvenlik ortamında, sızdırılan bilgiler ve taktik üstünlükler devletlerin güç dengelerini yeniden şekillendirmektedir.
Sonuç olarak, Cohen’in açıklamaları sadece İran’ın nükleer programına yönelik değil, bölgedeki askeri ve siyasi güç mücadelelerine dair önemli ipuçları sunmaktadır ve bu durum, bölge analistleri için kritik bir dönemeç noktasıdır.
yorumunuz