Uluslararası Ehlibeyt (a.s)Haber Ajansı -ABNA- “Washington Post” gazetesi geçen hafta sonu yayımladığı bir haberde, Netanyahu ve Trump’ın Şubat 2025’teki ilk görüşmelerinin ardından “İran’ın nükleer programına saldırı için planlamaya başladıklarını ve ayrıntılı bir aldatma planı hazırladıklarını” ifşa etti. Bu aldatma planı aslında o kadar da ayrıntılı değildi, zira o dönemde bile ABD ile İsrail arasındaki tam koordinasyona dair inkâr edilemez kanıtlar sahne arkasında gözlemlenebiliyordu. Aynı dönemde, 14 Şubat 2025’te El-Monitor haber-analiz sitesi dikkat çekici bir rapor yayımladı ve şunu yazdı: “Trump ve Netanyahu İran konusunda tam bir mutabakat içindedir.” Bu haber sitesi, İran’a yönelik saldırının zamanını da yaklaşık olarak belirtmiş ve şunları yazmıştı: “İsrail’in 2025 yılının ilk yarısında saldırmayı planladığına dair Amerikan medyasındaki haberler, bahar mevsimini bu konuda kader belirleyici bir döneme dönüştürmüştür.” El-Monitor bu temelde Netanyahu’nun ABD ziyaretinden duyduğu memnuniyetin sırrını da açığa çıkardı ve şu ifadelere yer verdi: “Netanyahu’nun ABD ziyaretinden memnuniyet duyması, aslında Beyaz Saray’da İran hakkında varılan mutabakatlardan kaynaklanmaktadır.”
Elbette İran konusunda ABD ile İsrail arasındaki koordinasyondan ve saldırının yaklaşık zamanlamasından söz eden yalnızca bu haber sitesi değildi. O dönemde “Washington Post” ve “Wall Street Journal” da ABD istihbarat değerlendirmelerine dayanarak İsrail’in 2025 yılının ortalarında İran’daki Fordo ve Natanz nükleer tesislerine saldıracağını bildirmişti.
Tüm bu kanıt ve belgelere rağmen bir “aldatma gösterisi” sergileniyordu. Bu gösteride ABD ile İsrail arasındaki İran konusundaki görüş ayrılıkları öne çıkarılıyor, İran ve ABD müzakereleri umut verici gösteriliyor ve iyi bir anlaşmanın ulaşılabilir olduğu izlenimi veriliyordu. Geçen hafta “Washington Post’un” yayımladığı rapordan anladığımız da tam olarak budur. Bu Amerikan gazetesinin istihbarat kaynaklarına dayandırdığına göre: “Netanyahu’nun Witkoff veya Trump ile anlaşmazlık yaşadığına dair yayımlanan tüm haberler yalandı. Ancak böyle bir algının varlığı faydalıydı ve bu durum, dikkat çekmeden savaş planlamasının ilerletilmesine yardımcı oldu.”
Bu gösteri, 12 günlük savaşa giden son günlere kadar devam etti. Washington Post’un raporuna göre, “İsrail 13 Haziran’da, saldırı kararı almıştı ve ABD bu karardan tamamen haberdardı.” Buna rağmen, aldatmanın tamamlanması için İran’la 15 Haziran’da yeni bir müzakere turu planlandı.
Daha önce “Wall Street Journal” da Amerikalı ve İsrailli yetkililerin, Trump ile Netanyahu arasında İran konusunda ciddi görüş ayrılıkları varmış gibi görünmesi için medyaya kasıtlı olarak haberler servis ettiklerini ifşa etmişti. Oysa gerçekte ABD Başkanı, sosyal medya paylaşımlarında diplomasiden söz ettiği sırada İsrail’in saldırılarından haberdardı. Ayrıca 7 Temmuz 2025’te Siyonist rejimin Savunma bakanı Yisrael Katz da Jerusalem Post gazetesine verdiği röportajda İran’a yönelik saldırının zamanlaması ve bunun ABD ile çeşitli aşamalardaki koordinasyonu hakkında bilgi vermişti.
Sınırların ötesinde Trump ve Netanyahu tarafından yönetilen bu aldatma gösterisinin, İran içinde de oyuncuları vardı. Bu iç aktörleri tespit etmek zor değildir ve bunun için sadece onların medyalarına ve bu haberleri nasıl ele aldıklarına bakmak yeterlidir. ABD ve İsrail arasında İran’a karşı nispeten tam bir koordinasyon varken, bu akım kendi medya içeriklerinde, devlet yetkililerine sundukları danışmanlık ve karar yönlendirmeleriyle, düşmanın kendi arasında ihtilafı olduğu ve bir anlaşma umudunun gerçekçi olduğu izlenimini meşrulaştırdı. Onlar, ABD ve İsrail’in sahnelediği bu oyunda üstlendikleri rollerle, asıl plan yani İran’a saldırı yeterince şaşırtıcı hale gelsin diye İranlı yetkilileri diplomasi, ABD ile müzakere, anlaşma, yaptırımların kaldırılması ve Amerikalı yatırımcıların İran’a akın etmesi hayaliyle inanılmaz bir sarhoşluğa sürüklediler.
5 Nisan’da gerçekleşen ve İran’a saldırının planlandığı İsrail Başbakanı ve ABD Başkanının görüşmesinin ardından, Trump’ın İran’ın ilerlemesine ve anlaşmaya dair sözleriyle aldatma gösterisi sahneye kondu. Bu gösterinin tamamlayıcısı olarak, 7 Nisan’da Sazandegi gazetesi, “İnşaat Partisi Yöneticileri Genel Sekreteri’nden naklen şunu yazdı: “Trump’ın söylediklerinden, onun İran’a bakışının olumsuz olmadığı gibi aksine değiştiği ve bu sözlerinin olumlu kabul edilebileceği anlaşılmaktadır.” Hem-Mihen gazetesi de ABD ile mümkün olan en hızlı müzakereleri talep etti ve hükümetin Enformasyon Konseyi Başkanı’nın gazetesi ise “Trump Netanyahu’nun tuzağına düşmez” ve “İran, ABD ile doğrudan müzakere fırsatını kaçırmamalıdır” diye yazdı.
İtimad gazetesi müzakerelerde “olumlu bir adımdan söz ettiği günlerde (13 Nisan) ve ABD’nin müzakere temsilcisi Steve Witkoff için adeta tanıtım yazıları yayımlarken (20 Nisan), Siyonist rejimin Savunma bakanı Yisrael Katz, ABD’nin İran’a saldırıdaki işbirliğinden emin olarak, 17 Nisan 2025’te İsrail ordusuna teyakkuz emri verdi. 27 Nisan 2025’te hükümetin Enformasyon Konseyi Başkanı’nın gazetesi “müzakerelere umut” ve “ABD’nin İran’daki uzun vadeli projelere yatırım yapmasından” söz ederken, CENTCOM İsrail’in İran’a saldırı operasyon planını incelemişti. 24 Mayıs 2015’de aynı gazete “ABD ile anlaşmaya iyimserlik” manşeti atarken, bunun tam bir gün öncesinde, yani 23 Mayıs 2025’te ABD ve İsrail İran’a saldırı senaryolu ortak askeri tatbikatlarını gerçekleştirmişti. Onlar, 12 günlük savaşın ardından, nükleer bilim insanlarının, askeri komutanların ve 1000’den fazla İranlı sivilin şehit edilmesine rağmen bile bu aldatma gösterisini sürdürdüler ve savaşın bitiminden üç haftadan kısa bir süre sonra yeniden Trump ile Netanyahu arasında anlaşmazlık olduğu iddiasını gündeme getirerek ABD ile müzakere ve anlaşma önerisini dillendirdiler.
Bu akımın bu tutumunu yalnızca saflıkla açıklamak mümkün değildir. Onlar, İran sınırları içindeki düşmanın propaganda piyonlarının bir parçasıdır. Denetleyici tüm kurumların, onları sistemin karar alma merkezlerinden uzaklaştırması bir görevdir. Onlar, çarpıtılmış ve yönlendirilmiş haber ve analizleriyle Cumhurbaşkanı ve diğer devlet yetkililerinin zihninde hesap hataları yaratmakta, düşmanın savaşta ulaşamadığı hedefleri barış ortamında ona sağlamaktadırlar.
Seyyid Muhammed İmad Arabi/Keyhan
yorumunuz