Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Bu karar 31 yıl önce alınmıştı. Bu süre içinde ABD ve Avrupalı müttefikleri Kıbrıs sorununu çözmek için çeşit çeşit plan yaptılar ama her seferinde güneydeki Rumları kolladılar.
Durum böyle olunca samimi olmayan çözüm çabaları sonuçsuz kaldı. Egemen güçlerin Hıristiyan batısının bu tarihsel, dinsel, siyasal, kültürel ve duygusal dayanışmasından emin olan Kıbrıslı Rumlar da rahat davranarak keyiflerine baktılar. 1974 sonrasında rahmetli Denktaş, Mehmet Ali Talat ve Eroğlu'nun Makarios, Kiprianu, Klerides, Vasilio, Papadupolos, Hıristofyas ve Anastasiadis ile yaptıkları tüm görüşmeler sonuçsuz kaldı. Oysa Amerikalılar isteseydi yanlarına İngilizleri de alarak bu işi bir telefon ile bitirebilirdi. Ama bitirmediler çünkü adada iki askeri üssü olan İngilizlerin hiç acelesi yoktu ve din kardeşi Rumları üzmek istemiyorlardı. Onlara göre Avrupa medeniyeti Greklerden Hıristiyanlığı ise Kıbrıs'tan almıştı. Çünkü Hıristiyanlık ilk önce Kıbrıs'a oradan da Avrupa'ya yayılmıştı. Bağnaz bir Yahudi Haham olan Pavlus Kudüs'ten yola çıkarak Şam'da Hıristiyan olduktan sonra önce doğduğu Tarsus'a oradan da adaya giderek Hıristiyanlığı taşımıştır. Yani ada tarih boyunca Filistin, Suriye, Türkiye ve Hıristiyan Batı'yı ilgilendirmiştir.
Tıpkı şimdi olduğu gibi. Ama bir fark ile. Çünkü bu kez işin içinde petrol yani para var. Petrol ve para denince doğal olarak akla kapitalizmin patronu ABD geliyor. 40 yıldır çözümsüzlük için her numaraya başvuran ABD şimdi adanın petrol ve olası topraklarına göz dikmiş durumda. Biden ve yakında adaya gelmesi beklenen Kerry adanın ve İsrail'in gazını istiyor. Tıpkı KKTC'den koparacakları Maraş bölgesindeki turizm yatırım imtiyazlarını istedikleri gibi. Biden ve Kerry bu dümenleri çevirirken Ankara'ya sorma gereğini bile duymuyorlar. Çünkü iç ve dış politikada sıkışan Erdoğan'ın iktidarda kalabilmek için ABD'ye gereksinimi olacağını ve bu nedenle de Obama'nın hiç bir isteğine hayır diyemeyeceğini düşünüyorlar. Amerikalılar Erdoğan'ın Ermeni soykırımı konusundaki son açıklamasını buna kanıt olarak gösteriyorlar.
Kıbrıs ilginç gelişmelere sahne olabilir.
Umarım petrol adaya mutluluk ve zenginlik yerine acı getirmez.
Petrol zengini Ortadoğu'da durum ortada.
Kıbrıs bu coğrafyanın ayrılmaz bir parçasıdır. Kıbrıs'ın denizdeki petrolü coğrafi ve hukuki olarak Mısır, Filistin, İsrail, Lübnan ve Suriye'yi yakından ilgilendirmektedir. Bu ülkeler karışık kaldığı sürece Kıbrıs'ta kesin çözüm ve istikrar olmaz. Belki olur ama Türkiye ve Kıbrıslı Türkler kendilerinden istenen ve istenmeyen tüm tavizleri verdikten sonra.
Yani milli, siyasal, sosyal, kültürel ve bildik tüm değerlerinden vazgeçerlerse.
Batı ve müttefiki İsrail'in politikayı algılama ve uygulama biçimi böyledir. Bu mutlak bir gerçektir. Bu gerçeği anlamayan ve ona göre tutum ve davranışta bulunmayanlar her zaman perişan olur.
Ya teslim olacaksın ya da başına bin türlü bela gelir.
Kıbrıs'ın çevresine bakın.
'Arap Baharı' denilen tezgah sonrasında bugün Tunus, Libya, Mısır ve Yemen'de siyasal ve güvenlik kargaşası yaşanıyor. Tümünde iç savaş olasılıkları hızla artıyor. Suriye'de ise savaş, kan ve gözyaşı devam ediyor. Üç yıldır Esad yönetimine karşı savaşan yüzlerce iç ve dış grubun onbinlerce ruh hastası militanı şimdi birbirini boğazlıyor. Üstelik herşeyi din adına yaptıklarını söylüyorlar. Bu ruh hastalarının ve onlara destek veren bölgesel ülke yönetimlerinin yaptıkları iğrenç işlerden dolayı hem insanlarımız dinden soğutuluyor hem de dünya halkları Islama karşı provoke ediliyor.
Batının her zaman harika işleyen planları.
İşbirlikçi, hain ve satılmış yöneticiler, gazeteciler, akademisyenler, iş adamları ve sözde aydınların sayesinde.
Burada Filistin'i anlatmaya gerek yok. 1947'de BM kararı ile Filistin'in yarısını alarak dünyanın dört bir yanından getirilen Yahudilere bir devlet olarak veren İngiltere ve ABD o tarihten sonra İsrail'e sahip çıkmış ve İsrail için coğrafyayı hep kana bulamıştır. Bölgedeki Müslüman işbirlikçi iktidarlar hep onlara yardım etmiştir. İslam ve Müslümanlık her zaman ABD'nin hizmetine verilmiştir. Kaide, Taliban ve benzeri tüm örgütler ABD tarafından kurulurmuş, kurdurulmuş ve kullanılmıştır. Bugün artık bu örgütler ve türevleri yaklaşık 40 Arap, Müslüman ve Afrika ülkesinde bilerek ya da bilmeyerek emperyalizmin hizmetinde çalışıyor. Umarım bu çalışma yakında ABD ve dostları tarafından adaya taşınmaz ve çözümün bir parçası olarak Kıbrıslı Türklere empoze edilmez. Çünkü 40 yıldır çözümsüzlüğün sonucu olarak umutsuz yaşamak zorunda bırakılan Kıbrıslılar artık her şeyi kabul etme kıvamına getirilmiştir.
Başbakan Erdoğan'ın 'mütedeyyin toplum' beklentisi dahil.
Erdoğan'ın iç ve dış politika tutum ve davranışları da onları cesaretlendirecektir.
İşin içinde bir de YEŞİL dolar olunca gel keyfim gel!
Ama nasıl bir keyif?
yurt