İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
اَلکَلِمَةُ اِذا خَرَجَت مِنَ القَلبِ وَقَعَت فِی القَلبِ، وَ اِذا خَرَجَت مِنَ اللِّسانِ لَم تَجاوَزِ الآذانَ
“Kalpten çıkan söz, kalbe oturur; ama sadece ağızdan çıkan söz ise kulaktan öteye geçmez.”
Etrafımızda birçok insan birbirlerine
bir şeyler söylemektedirler; nasihat etmekte, hatalarını uyarmakta ve
sevgi ve muhabbetlerini ifade etmektedirler.
Bu söylenen sözlerin bazıları etkili olmakta ve bazıları ise çok süslü de olsa hiçbir etkisi olmamaktadır.
Söz aynı sözdür, hatta belki daha güzel ve daha süslüdür; ama etkisi yoktur.
Demek ki sözün inceliğinin yanında kalpten ve candan olması da önemlidir.
Eğer birisine nasihat ederken o kimse
için içiniz yanarak ve onun iyiliğini samimice düşünerek o sözleri
söylerseniz etkisini gösterir.
Dolayısıyla bir kimseye nasihat ederken öncelikle samimiyetinizi o
kimseye göstermelisiniz. Siyaset gereği kendisini samimi gösterenler ise
şunu bilsinler ki göstermelik samimiyetin de bir etkisi yoktur; kalpten
olması gerekir.
Burada şöyle bir soru aklımıza gelebilir:
Peki anne ve babalar evlatlarının ve
arkadaşlar birbirlerinin iyiliklerini samimice istemelerine rağmen bazen
niye etki etmemektedir? Sözün iki ayağı vardır: Öncelikle kalpten
olmalı ve ikinci olarak da söyleme tarzındaki incelik olmalıdır.
Bu yüzden Allah-u Teâlâ Hz. Musa’yı Firavunun yanına gönderirken ona yumuşak bir dil kullanmasını emrediyor.
اِذْهَبَٓا اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰىۚ
فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَيِّنًا لَعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ اَوْ يَخْشٰى
“Firavun'a gidin, çünkü o, gerçekten de azdı. Ona yumuşak bir tarzda söz söyleyin, belki öğüt alır, yahut korkar.” (Taha/44)
Sözün yumuşak olması dışında nelerin
nasıl söylenmesi, bazı konuların zamana bırakılması ve bunun gibi
noktalara da dikkat edilmelidir. Bir insana hatasını söylemek
istiyorsanız önce o şahısta gördüğünüz olumlu birkaç noktayı söylemeniz
ve daha sonra o hatasını güzel bir dille ifade etmeniz gerekir.
Eğer söze senin şu hatan var, şu eksiğin var diye konuya girerseniz,
karşınızdaki kimse sizi, kendisini ezmeye çalışan bir düşman gibi
görerek savunmaya geçebilir; böylesi bir durumda ise o kimseye hiçbir
şey kazandırmadığınız gibi olayı daha da çıkılmaz bir hale
getirirsiniz.
Bir kimsede veya evladınızda örneğin on tane hata görüyorsanız bunların
hepsini söylemeye hakkınız yoktur. İçinden en önemli olan bir veya iki
tanesini seçip onlar üzerinde yoğunlaşmalı ve diğerlerine
dokunmamalısınız. Hatta seçtiğiniz o bir iki hatayı da belki bazen
zamana bırakmanız gerekebilir.
Eleştiri tarzı, hataları söyleme şekli yerinde ama İmam Ali’nin
buyurduğu bu hadiste sözün kalpten olmasına işaret edilmektedir. Kalpten
çıkan söz, kalbe yerleşir.
Bazı hadislerde şöyle geçmektedir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa şöyle buyurmuştur:
“Bir erkeğin eşine, seni seviyorum demesi, ebediyen onun kalbinden çıkmaz.”
Elbette dediğimiz gibi eğer bu söz kalpten çıkarsa söylediği kimsenin kalbine oturur ve ebediyen çıkmaz.
Diğer taraftan İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyuruyor:
“Eğer bir arkadaşınıza karşı muhabbetiniz varsa, bu muhabbetinizi ona bildirin ki aranızdaki samimiyet ve muhabbet sağlamlaşsın."
Arkadaşınızı veya eşinizi sevmenizin ötesinde bunu onlara ifade etmeniz de gerekmektedir.
Kısacası düşüncelerimizin etkili olması için öncelikle kalpten olmalı,
kalbimizde samimi olmalıyız, muhabbet sadece dilimizde değil kalbimizde
olmalı ve ikinci aşamada ise bunu en güzel şekilde ifade etmeliyiz.
Özellikle nasihat etme konumunda olan kimselerin, örneğin öğretmen,
hoca, anne ve babaların bu konulara çok dikkat etmesi gerekir.
Allah-u Teala sözü etki eden ve bize samimi nasihatte bulan kimselerin nasihatlerine dikkat eden kimselerden karar kılsın bizi…