30 Ocak 2011 - 04:50

Cennetin Kapıları / Cennetin Dereceleri / Cennette Özel Dereceler / Cennette En Güzel Nimet / Cennet Makamlarının En Düşüğü / Cennetin Yapı Malzemesi / Cennetin Sıfatları / Cennete İlk Girecek Olan / Cennet Ehli / Cennet Ehlinin Sıfatı / Cennettin Kapsamlılığı / Cennetin Hazineleri / A’raf / Cennet Müminlerin Ruhlarından Boş Kalmaz

Cennetin Kapıları

Kur’an

“Kapıları onlara açılmış Adn cennetleri vardır.” [1]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz cennetin “Reyyan” diye adlandırılan bir kapısı vardır, oraya sadece oruç tutanlar girer.” [2]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz cennetin “Maruf” diye bir kapısı vardır ki oradan sadece ma’ruf (iyilik) ehli kimseler girer.” [3]

Bilal Resulullah’ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “Sabır kapısı tek kapılı, kırmızı yakuttan ve halkası olmayan bir kapıdır. Şükür kapısı ise beyaz yakuttan ve çift kapılı bir kapıdır. İki kapısı arasındaki mesafe beş yüz yıllık bir mesafedir. Ayrıca bir feryadı ve ahı vardır. Bela kapısının ise...” Ben, “Bela kapısı, sabır kapısı değil midir?” diye sorunca, “Hayır, ” diye buyurdu.” Ben, “o halde bela kapısı nedir?” diye sorunca şöyle buyurdu: “Musibetler, dertler, hastalıklar ve cüzam kapısıdır. Bu kapı sarı yakuttandır, tek kapılıdır, bu kapıdan girenler oldukça azdır. Bab’ul A’zem (En büyük kapı) diye adlandırılan kapıdan ise salih olan kullar geçer. Onlar zühd ve sakınma ehli; aziz ve celil olan Allah’a rağbet edenler ve onunla ünsiyette bulunanlardır.” [4]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz cennetin sekiz kapısı vardır: bir kapısından peygamberler ve sıddıklar girer bir kapısından şehitler ve salihler girer. Beş kapısından ise taraftarlarımız, bizi seven kimseler girer. Bir kapısından ise “La ilahe illallah” diye şahadette bulunan ve kalbinde zerre miktarınca biz Ehl-i Beyt’e öfke bulunmayan diğer Müslümanlar girer.” [5]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Cennetin sekiz kapısı vardır... Bu sekiz kapıdan girmek isteyenler şu dört haslete sarılmalıdır. Sadaka cömertlik güzel ahlak ve Allah’ın kullarına eziyetten sakınmak.” [6]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz cennet kapıları kılıçların gölgesi altındadır.” [7]

Cennetin Dereceleri

Kur’an:

“Rabbine iman etmiş ve salih amel yaparak gelenlere, işte onlara, en üstün dereceler...” [8]

“Onları birbirlerinden nasıl üstün kıldığımıza bir bak! Doğrusu ahirette daha büyük dereceler ve daha büyük üstünlükler vardır.” [9]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Cennet tek bir cennettir” demeyin. Şüphesiz aziz ve celil olan Allah şöyle buyuruyor [10] : “Birbirinden üstün dereceler...” [11]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Cennette gökle yer arasındaki gibi birbirinden üstün dereceler vardır. Şüphesiz (orada) kul, gözlerini yukarı diker ve nerede ise gözlerini alan bir ışık parlar. O sevinerek, “Bu nedir?” der. Kendisine, “Bu mümin kardeşinin nurudur.” denir. O, “O benim falan kardeşimdir. Biz dünyada birlikte sürekli birlikte çalıştık ama şimdi işte böyle benden daha üstün bir dereceye mi ermiştir?” Kendisine, “O amelde senden üstündü” denir. Sonra, kalbinin hoşnut olması için gerekli şeyler taktir edilmekte ve o da hoşnut olmaktadır.” [12]

İmam Ali (a. s), Cennetin sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: “Birbirinden üstün dereceler ve birbirinden farklı makamlar.” [13]

İmam Zeyn’ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kur’an’dan ayrılma, şüphesiz Allah cenneti yarattı ve derecelerini Kur’an ayetleri miktarınca kıldı. O halde kim Kur’an okursa ona, “Oku ve yüksel” denir. Bunlardan her kim cennete girerse Peygamberler ve sıddıklar dışında hiç kimse onlardan daha yüksek bir dereceye ermez.” [14]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz övgüsü yüce olan Allah bir grubu cennete koyar ve tüm arzularını gerçekleştirecek ölçüde kendilerine ihsanda bulunur. Onlardan daha yukarıda bir topluluk ise daha yüce derecelerde bulunurlar. Onlara bakınca tanır ve şöyle derler: “Rabbimiz kardeşlerimiz dünyada bizimle birlikteydi. Onları hangi sebepten dolayı bizden üstün kıldın?” onlara şöyle denir: “Heyhat! Şüphesiz onlar sizler tokken aç idiler, sizler suya kanmış iken onlar susuz idiler, sizler uykuda iken onlar (ibadet için) ayakta idiler. Sizler güzel bir hayat yaşarken onlar sıkıntılar içinde idiler.” [15]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz cennet ehli kimseler, sizlerden birinin gökyüzü ufuklarında yıldızları gördüğü gibi bizim taraftarlarımızın makamlarını görürler.” [16]

Cennette Özel Dereceler

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Allah Tebarek ve Teala cennette kırmızı yakuttan bir sütun yaratmıştır. Onun üzerinde yetmiş bin saray vardır. Her sarayın yetmiş bin odası vardır. Aziz ve celil olan Allah bütün bunları sadece Allah için birbirlerini seven ve ziyarette bulunan kimseler için yaratmıştır.” [17]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz cennette sadece Recep ayında çok oruç tutan kimselerin gireceği bir saray vardır.” [18]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz cennette sadece adil imamın ya da akrabalarını ziyaret eden kimsenin veya ailesi olan sabırlı kimsenin nail olabileceği derece vardır.” [19]

İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz aziz ve celil olan Allah’ın sadece şu üç kişinin girebileceği cenneti vardır: “Kendi aleyhine hak üzere hüküm veren kimse, Allah için mümin kardeşini ziyaret eden kimse ve Allah için mümin kardeşini kendisine tercih eden kimse.” [20]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz cennette dışından içi ve içinden dışı gözüken odalar vardır. Bu odalarda ümmetimden sadece güzel söz söyleyen, yemek yediren, selamı yaygınlaştıran, sürekli oruç tutan ve insanlar uyurken gece namaz kılan kimseler oturur.” [21]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz cennette insanların sadece amelleriyle erişemeyecekleri makamlar vardır. Bu makamların ne üstünde bir askı vardır ve ne de altında bir sütun.” Kendisine, “Ey Resulullah buranın ehli kimlerdir?” diye sorulunca, “Bela ve hüzün ehli kimselerdir.” diye buyurdu. [22]

Cennette En Güzel Nimet

Kur’an:

“Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara, temelli kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetler, Adn cennetlerinde hoş meskenler vadetmiştir. Allah'ın hoşnut olması en büyük şeydir. İşte büyük kurtuluş budur.” [23]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz cennette en güzel ve en lezzetli şey Allah sevgisi, Allah için sevmek ve Allah’a hamd etmektir. Aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmaktadır: “Son sözleri şudur: “Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur!” zira hiç şüphesiz onlar, cennette olan nimetleri açıkça görünce kalplerinde sevgi kaynar ve bu durumda, “Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” diye nida ederler.” [24]

İmam Zeyn’ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Cennet ehli cennete girince ve Allah dostu cennetin bağ ve evlerine girince Cebbar olan Allah onlara bakarak şöyle buyurur: “Sizlere bu içinde bulunduğunuzdan daha hayırlısını haber vereyim mi?” Onlar, “Rabbimiz, hangi şey içinde bulunduğumuz bu durumdan daha hayırlıdır.” diye sorunca Allah Tebarek ve Teala onlara şöyle buyurur: “Sizlerden hoşnut olmam ve sizlere olan sevgim içinde bulunduğunuz durumdan daha hayırlı ve daha büyüktür...Ali bin. Hüseyin (a.s) daha sorna şu ayeti okudu: “...Allah’ın hoşnut olması en büyük şeydir. İşte büyük kurtuluş budur.” [25]

İmam Sadık (a. s), cennetteki müminlerin vasfı hakkında şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Allah’ın her Cuma günü mümin olan kullarına bir kerameti ve bağışı vardır. Onlar bir araya toplanınca Rab Tebarek ve Teala onlara tecelli eder. Onlara bir nazar edince hepsi “Secdeye kapanır.” [26]

Mirac hadisinde şöyle yer almıştır: “Ey Ahmed! Cennette şüphesiz bir saray vardır bu sarayda has, özel kimseler vardır. Günde yetmiş defa onlara bakar ve onlarla konuşur. Cennet ehli yemek ve içmekle lezzetlendiği halde bunlar benim zikrim, kelamım ve sözümle lezzetlenir.” Resulullah, “Ey Rabbim onların alameti nedir?” diye sorunca da Allah şöyle buyurdu: “Onlar zindandakilerdir. Şüphesiz onlar fazla dillerini fazla konuşmaktan ve midelerini fazla yemekten zindan etmişlerdir.” [27]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah Tebarek ve Teala şöyle buyurmuştur: Ey Sıddık kullarım! Dünyada ibadetimle nimetlenin. Şüphesiz sizler ahirette de onunla nimetleneceksiniz.” [28]

İmam Sadık (a. s), “Aziz ve celil olan Allah’ın, “Rabbim bizlere dünyada da ahirette de iyilik ver.” Ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Ahirette Allah’ın rızası ve cennet, dünyada ise rızık ve geçim genişliği ile güzel ahlak!” [29]

Cennet Makamlarının En Düşüğü

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz cennet ehlinin makam olarak en düşüğü eşlerini, hizmetçilerini ve tahtlarını gördüğü gibi mülküne bin sene boyunca bakan ve en uzak noktasını gören kimsedir.” [30]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz cennet ehlinin en düşüğü kendisine ins ve cin misafir gelecek olursa onların tümünü yediren ve içiren, ama buna rağmen yanında olan şeylerden (varlığında) hiçbir şey eksilmeyen bir eve sahip olan kimsedir.” [31]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Musa Rabbine sordu ve şöyle dedi: Ey Rabbim! Makam açısından cennet ehlinin en düşüğü kimdir?” Allah şöyle buyurdu: “Bu, cennet ehli cennete girdikten sonra cennete giren kimsedir.” [32]

Cennetin Yapı Malzemesi

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Göğe götürüldüğüm gece cennete girdim. Orada altın ve gümüşten kerpiçlerden bina yapan melekler gördüm, bazen duruyorlardır. Ben onlara, “Neden bazen çalışıyor ve bazen de duruyorsunuz, ” diye sordum. “Bize malzeme gelinceye kadar bekliyoruz.” dediler. “malzemeniz nedir?” diye sorunca da şöyle dediler: “Müminin dünyadaki “Sübhanellah ve’l hamdu lillah, vela ilahe illallah vellahu ekber” (Allah münezzehtir, hamd Allah’a mahsustur, Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah sıfatlandırıldığı şeylerden daha büyüktür) sözüdür.” [33]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim “Süphanellah” derse Allah onun için cennette bir ağaç diker. Her kim , “el-hamdu lillah” derse Allah kendisi için cennette bir ağaç diker. Her kim “La ilahe illallah” derse Allah kendisi için cennette bir ağaç diker ve her kim “Allahu Ekber” derse Allah kendisi için cennette bir ağaç diker.” Kureyş’ten olan bir şahıs şöyle dedi: “Ey Allah’ın Resulu şüphesiz cennette bir çok ağaçlarımız olacaktır.” Resulullah şöyle buyurdu: “Evet, ama siz üzerine ateş gönderip onları yakmaktan sakının. Bunu şüphesiz aziz ve celil olan Allah şöyle ifade etmiştir: “Ey iman edenler amelleriniz boşa çıkarmayın.” [34]

Cennetin Sıfatları

Kur’an:

“Allah'a karşı gelmekten sakınanlara vadedilen cennetin altından ırmaklar akar; oranın yiyecekleri ve gölgeleri devamlıdır. Bu, sakınanların elde edeceği sonuçtur, küfredenlerin varacağı sonuç ise ateştir.” [35]

“Allah'a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennet şöyledir: Orada temiz su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları, süzme bal ırmakları vardır. Onlara orada her türlü ürün vardır.” [36]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah-u Teala’nın müminler için hazırladığı cennet bakanların gözünü büyülemektedir. İçinde birbirinden üstün dereceler ve birbirinden yüce makamlar vardır. Nimetleri yok olmaz nimet nişaneleri ortadan kalkmaz, sevinci bitmez. İçinde ikamet edeni göçmez, ebedi kalanı yaşlanmaz, sakini zarar görmez, sakinleri ölümden güvendedir, dolayısıyla korkmazlar. Değişmeyen sulardan, tadı başkalaşmayan sütten ve içenine lezzet veren şaraptan nehirlerde hayat kendilerine sefa bağışlamış, kendilerine nimetler ebedi kılınmıştır.” [37]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Lezzetleri usandırmaz, toplulukları dağılmaz, sakinleri Allah’ın rahmetinin civarındadırlar. Köleler meyve ve güzel kokulu yeşillikler ile dolu altın tabaklarla karşılarında dururlar.” [38]

İmam Ali (a. s), Ahnef b. Kays’a şöyle buyurmuştur: “Ey Ahnef! Sakın dünyaya olan bakışın münezzeh olan Allah’ın beyaz inciden yarattığı yurttan seni alıkoymasın. Allah onda nehirler akıttı onu yeni yetişmiş siyah gözlü hurilerle doldurdu. Sonra dostlarını ve itaat ehlini oraya yerleştirdi. Ey Ahnef! Keşke onları Rablerinin (nimet) artırışlarına girdiklerini görseydin.” [39]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer kalp gözünü senin için cennetten nitelendirilenlere dikecek olursan şüphesiz nefsin dünya manzaralarının süsünden, lezzetlerinden ve isteklerinden uzak durur ve kökleri miskten tepelerde gizli olup cennet nehirlerinin kenarında duran ağaçların yapraklarının kıpırdamasını düşününce şaşkınlığa düşer. Ey duyan kimse! Eğer kalbini bu iç açıcı manzaralara ulaşmak ile meşgul edersen canın şevkinden adeta dışarı çıkar ve bir an önce onlara ulaşmak için benim bu meclisimden kabir ehlinin komşuluğuna gidersin.” [40]

İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Cennetin yeri; mermerleri gümüşten toprağı vers (susam bitkisine benzer bir bitki) ve zefrandan, çerçöpü miskten, çakıl taşları ise inci ve yakuttandır.” [41]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Cennet ehlinin en küçük nimeti kokusunun bin yıllık dünya mesafesinden duyulmasıdır.” [42]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz cennette bir kırbaç kadar yer dünya ve içindekilerinden daha hayırlıdır.” [43]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz cennette bir ağaç vardır, Allah cennet rüzgarlarına esmesini emreder, o ağaç insanların güzelliğini duymadıkları bir takım ahenkler çıkarır.” İmam (a.s) daha sonra şöyle buyurdu: “Bu Allah korkusundan dünyada (haram olan) müzik dinlemeyi terk eden kimsenin mükafatıdır.” [44]

Cennete İlk Girecek Olan

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Resulullah (s.a.a) bana şöyle buyurmuştur: Şüphesiz sen cennete girecek ilk kimsesin.” Ben, “Ya Resulullah (s.a.a) ben senden önce mi cennete gireceğim?” diye sorunca şöyle buyurdu: “Evet! Şüphesiz sen dünyada bayrağımın sahibi (bayraktarım) olduğun gibi ahirette de bayrağımın sahibi olacaksın ve bayraktar her zaman öncüdür.” [45]

İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Cennete ilk girecek olan cennet ehli iyilik ehlidir.” [46]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın yaratıklarından cennete ilk girecek kimse fakirlerdir.” [47]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Cennete ilk girecek olan kimse şehid ve rabbine en iyi ibadette bulunan kuldur.” [48]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Üç kimse cennete herkesten önce girer: Allah yolunda şehit olan, köle oluşu kendisini rabbine itaatten alı koymayan köle ve ailesi olup iffetten ayrılmayan fakir.” [49]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir takım kimseler Adn cennetlerine önden gitmişlerdir ki ne başkalarından fazla oruç tutmuşlar ve ne daha fazla namaz kılmışlar ve ne de daha fazla hac ve umreye gitmişlerdir. Lakin onlar ilahi öğütleri düşünmüşler, ibret almışlardır.” [50]

Resulullah (s. a. v), Ali’ye (a.s) şöyle buyurmuştur: “Cennete giren ilk dört kişi ben, sen, Hasan ve Hüseyin’dir.” [51]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Cennete giren ilk grup kendileri ile sakınılan (belalara siper olan) fakir muhacirlerdir.” [52]

Cennet Ehli

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Sizlere cennet ehlini tanıtayım mı?! Allah’a yemin ettiği takdirde Allah’ın yeminini onayladığı her zayıf bırakılmış zayıf kimsedir. Sizlere cehennem ehlini tanıtayım mı?! Her kibirli ve varlıklı cimridir.” [53]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz cennet ehli tozlanmış perişan kılıklılardır. Onlar emirlerden yük isterlerse kendilerine yük verilmez, kız istemeye giderlerse kendilerine eş verilmez. Konuştuklarında kimse sözlerini dinlemez ve ihtiyaçları göğüslerinde saklıdır. Eğer kıyamet günü onların nurları insanlar arasında bölüştürülecek olursa hepsini kapsar.” [54]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz cennet ehli vakarlı ve yumuşak huylu müminlerdir.” [55]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Sizlere cennet ehlini haber vereyim mi? Yenilgiye uğramış zayıflardır.” [56]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kur’an yüklenicileri cennet ehlinin arifleridir. Allah-u Teala yolunda cihat edenler cennet ehlinin önderleridir ve Resulller de cennet ehlinin efendileridir.” [57]

Cennet Ehlinin Sıfatı

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Cennet ehli bedeni az kıllı, yüzü kılsız (daha yeni bıyıkları çıkmış genç) ve gözleri sürmelidir. Gençlikleri ortadan yok olmaz, elbiseleri asla eskimez.” [58]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Cennet ehli bedenleri az kıllı, yüzü kılsız genç ve gözleri sürmelidir. Yaşları otuz veya otuz üçtür.” [59]

Cennettin Kapsamlılığı

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah’a itaatten devenin sahibinin elinden ürküp kaçtığı gibi kaçan kimse dışında tümünüz cennete gireceksiniz.” [60]

İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ey taraftarlarımız Cennet er veya geç mutlaka sizlere ulaşacaktır. Lakin derecelerine erişmek için birbirinizle yarışın.” [61]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’a andolsun ki sizlerden hiç kimse cehenneme girmeyecektir. O halde derecelerine erişmek için yarışın sakınmakla düşmanınızın kalbini yaralayın.” [62]

Cennetin Hazineleri

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “İyilik, gizli amel etmek, musibetlere sabretmek ve musibetleri gizlemek cennetin hazinelerindendir.” [63]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şu dört şey cennetin hazinelerindendir: İhtiyacını gizlemek, gizli sadaka vermek, başına gelen musibetleri gizlemek ve dertleri gizlemek.” [64]

A’raf

Kur’an:

“İki taraf arasında bir perde ve A’raf (burçlar) üzerinde her iki tarafı da simalarından tanıyan adamlar vardır; cennetliklere, “Size selam olsun” derler. Bunlar henüz girmeyen fakat cenneti uman kimselerdir.” [65]

“Burçlarda olanlar, simalarından tanıdıkları adamlara “Topluluğunuz, topladığınız mal ve büyüklük taslamalarınız size fayda vermedi.” [66]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Yakine erenler, ihlas sahibi olanlar ve fedakar insanlar A’raf ehlindendir.” [67]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “A’raf cennet ve cehennem arasındaki tepedir. Onlar (İmamlar onlara selama olsuna) taraftarlarıyla birlikte bu tepelerde dururlar. (a. s)” [68]

İmam Bakır (a. s), Allah-u Teala’nın “ A’raf üzerinde...” ayeti hakkında Berid el-İcli’ye şöyle buyurmuştur: “Bu ayet bu ümmet hakkında nazil olmuştur ve onlar Muhammed’in ehli beytinden olan imamlardır.” Ben, “O halde A’raf nedir?” deyince şöyle buyurdu: “Cennet ve cehennem arasında bir yoldur.” [69]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ben müminlerin önderiyim. Ben cennet ve cehennemi bölüştüren kimseyim. Ben A’raf sahibiyim.” [70]

İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “A’raf biziz. Allah sadece marifetimiz sebebiyle tanınır. A’raf biziz! Bir kimse bizi ve biz de kendisini tanımadıkça asla cennete girmez. Bir kimse bizi ve biz kendisini inkar etmedikçe de cehenneme girmez. Eğer Allah insanlara kendisini tanıtmak isteseydi şüphesiz tanınırdır. Ama bizleri kendisini tanıma sebebi, yolu ve girilen kapısı karar kıldı.” [71]

Cennet Müminlerin Ruhlarından Boş Kalmaz

İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’a yemin olsun ki Allah cenneti yarattığı günden beri cennet müminlerinden ruhlarından boş kalmamıştır. Aziz ve celil olan Allah cehennemi yarattığı günden beri de cehennem kafirlerin ve isyankarların ruhlarından boş kalmamıştır.” [72]

ABNA.İR



[1] Sad suresi, 50. ayet

[2] Mean’il-Ahbar, 409/90

[3] Kurb’ul İsnad, 120/420

[4] el-Bihar, 8/116/1

[5] el-Hisal, 408/6

[6] el-Fezail, 129

[7] ed-Durr’ul-Mensur, 1/597

[8] Ta-Ha suresi, 75. ayet

[9] İsra suresi, 21. ayet

[10] Bu cümle ayet değildir. Zahiren ravi hata etmiştir. (Kudsi bir hadis de olabilir.)

[11] el-Zuhd li’l Huseyin b. Said 99/270

[12] Emali et-Tusi, 529/1162

[13] Nehc’ul-Belağa, 85

[14] el-Bihar, 8/133/39

[15] Emali et-Tusi, 528/1162

[16] Gurer’ul-Hikem, 3514

[17] el-Bihar, 8/132/35

[18] a. g. e. 97/47/32

[19] el-Hisal, 93/39

[20] el-Kafi, 2/178/11

[21] Mean’il-Ahbar, 251/1

[22] el-Bihar, 81/194/50

[23] Tevbe suresi, 72. ayet

[24] el-Bihar, 69/251/30

[25] a. g. e. 8/140/57

[26] a. g. e. s. 126/27

[27] İrşad’ul-Kulub, 200

[28] el-Kafi, 2/83/2

[29] el-Bihar, 71/383/18

[30] Kenz’ul-Ummal, 39281, a. g. e. 39292 (Lafızdaki az bir farklılıkla)

[31] el-Bihar, 8/120/11

[32] Kenz’ul-Ummal, 39423

[33] el-Bihar, 93/169/7

[34] Emali es-Seduk, 486/14

[35] Ra’d suresi, 35. ayet

[36] Muhammed suresi, 15. ayet

[37] Metalib’us-Suul, 55

[38] Emali et-Tusi, 29/31

[39] el-Bihar, 7/220/132

[40] Nehc’ul-Belağa, 165. hutbe

[41] el-İhtisas, 357

[42] Nur’us-Sakaleyn, 5/484/57

[43] Tenbih’ul-Havatir, 2/226

[44] el-Bihar, 8/127/27

[45] İlel’uş-Şerayi’, 173/1

[46] Emali es-Seduk, 210/5

[47] Kenz’ul-Ummal, 16636

[48] Tenbih’ul-Havatir, 1/57

[49] a. g. e. 2/121

[50] a. g. e. s. 213

[51] el-Mu’cem’ul-Kebir, 1/319/950

[52] Musned-u İbn-i Hanbel, 2/572/6582

[53] Şerh-u Nehc’il-Belağa, İbn-i Ebi’l-Hadid, 2/183

[54] a. g. e.

[55] Gurer’ul-Hikem, 3400

[56] Kenz’ul-Ummal, 39338

[57] el-Bihar, 8/199/202

[58] Kenz’ul-Ummal, 39301

[59] a. g. e. 393329

[60] a. g. e. 10221

[61] el-Bihar, 74/308/61

[62] Vesail’uş-Şia, 11/197/22

[63] Tuhef’ul-Ukul, 200

[64] ed-Deavat lil Ravendi, 164/452

[65] A’raf suresi, 46. ayet

[66] A’raf suresi, 48. ayet

[67] Gurer’ul-Hikem, 1975

[68] el-Bihar, 8/335/2

[69] a. g. e. h. 3

[70] a. g. e. s. 336/7

[71] Nur’us-Sakaleyn, 2/34/134

[72] el-Hisal, 359/45