15 Mayıs 2014 - 10:10
Soma’da Tüm Türkiye Komada!..

Bismillahi Teala Türkiye, 13 Mayıs 20014 günü, tarihinin en büyük maden kazası ile derinden sarsıldı.

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- İlk yapılan açıklamalar sanki kazanın boyutlarını gözlerden kaçırır nitelikteydi. Çelişkili, belirsiz ve tutarsız açıklamalar, aslında kazada yaşanan can kayıplarının bir yerde de habercisiydi.

Manisa-Soma’da yükselen çığlıklar yüreklere kara bir hançer gibi saplanırken, yüzlerce ocağa “ateş” düşerken, hükümeti, sorumluları aklama, siyasi çıkar, makam, mevki kaygıları, kar-zarar mantığı ile meseleye yaklaşanları, kapkara bir sayfa olarak tarihe not düşecektir.

Şu an, yazıyı yazdığım an itibarı ile maden kazasında ölü sayısı, 282 olarak verilmekteydi. Ölü sayısının üç yüzleri aşması, korkulan sonuçlardan birisidir. Soma maden ocağında yaşanan faciada net can kayıpları kaçtır, nasıl bir ihmal var, varsa ihmalin boyutları nelerdir, bunlar yangın tamamen söndürülmeden ve maden normale dönmeden ortaya çıkması durum itibarı ile mümkün olmayan şeylerdir.

Yüreklerimizin yangın yerine döndüğü, kara, kömür kesildiği bir durumda yazmak, durumu anlatmak hiçte kolay bir durum değil işin doğrusu.

Fakat faciayı, nedenlerini ve sorumlularını, bu ülkenin bir ferdi olarak, sorumluluklarımız gereği yazmak ortaya koymak durumundayız.

Burada uzmanların maden kazasıyla ilgili dikkat çektiği, ihmal ve eksik ile ilgili birkaç noktayı kayda değer buluyorum.

1- Kaza gerçekleştiği anda, içeride bulunan işçilerin, kimler olduğu ve sayılarının kaç kişi olduğunun verilemeyişi, tam bir zaafiyettir. Facia sonrası yapılan araştırmada kimlik ile verilen lambaların kimliksiz de alınabildiği görülmektedir. Bu durumda şirketin an itibarı ile içeride çalışan işçi sayısını veremeyişi, hem müdahalenin boyutunu etkilemiş hem de kayıpların sayısının verilemeyişinin en önemli unsuru haline gelmiştir.

2- Madenciliğin yaygın olarak yapıldığı birçok ülkede, bu tip durumlar için madenlerde kaçış odaları bulunmaktadır. Karbonmonoksit oranının yükseldiği yerlerde, ortamda oksijen azalır ve nefes almak güçleşir. Bu durumda ortama oksijen takviyesi yapılması gerekmektedir. İşte paradoks burada başlamaktadır. Madene oksijen basıldığında, oksijen ile birlikte kömür yanmaya başlayarak, kabonmonoksit oranını tekrar yükseltmektedir. İşte can kayıpları burada başlamaktadır. Yani insanlar yanma değil de daha çok solunum sorunu ile yaşamını yitirmektedir. Burada maliyet kaygıları ile yapılmayan, olmazsa olmaz bir durum karşımıza çıkıyor, “MADEN İÇİNDE KAÇIŞ ODALARI”.. Maliyet kaygıları ile yapılamayan bu “kaçış odalarının” önemi burada bir kez daha ortaya çıkmış oldu..

Soma’da Sopalık Manzaralar…

Zaman siyasi çıkar zamanı değil demiştim. Soma’daki faciayı fırsat bilerek hükümete vurma, karalama ucuzluğunu doğru bulmadığımı söylemek isterim. Fakat bir manzarayı zikretmeden geçemeyeceğim.

Soma Belediyesi’nde basın toplantısı düzenleyen Erdoğan, çıkışta da vatandaşlara hitaben bir konuşma yaptı. Konuşması sırasında bir grup, “Hükümet istifa, Erdoğan istifa” sloganları attı. Başbakan da gerginleşen ortamda protestocularla karşılıklı diyaloğa girdikten sonra sinirlenerek arabasına binip uzaklaştı. Konvoy hareket ettikten sonra başbakanlık müşaviri, başbakanın özel kalem müdürü Yusuf Yerkel de en arkadaki aracına binmek üzere hareketlendi. Bu sırada bir protestocu koruma araçlarından birine tekme attı. Bu hareket üzerine özel hareket polisleri protestocuyu yere yatırdı. O sırada arabasına binmek üzere olan Yerkel, protestocuya 3-4 kez tekme attı. Yerkel daha sonra bir koruma aracına binerek Başbakan Erdoğan’ın konvoyuna katıldı.

Jandarmaların müdahalesi ile yere düşen protestocuya yerde iken tekme atan Başbakanın özel kalem müdürü Yusuf Yerkel, eğer bu saatten sonra görevde kalmaya devam edecekse, ben bu tekmenin asıl sahibi olarak BAŞBAKAN TAYYİP ERDOĞAN’ı göreceğim.

Vatandaşın en basit protestosuna tahammül edemeyen, acılı ailelerin tepkilerine göz yumamayan bir devletin, kendini “savunma” kaygıları ile saldırganlaşmasını neyle izah edebilirsiniz, BUNU VATANDAŞA NASIL ANLATABİLİRSİNİZ?!..

Başbakanın Sözleri…

Başbakanlığın Türkiye’de resmi olarak üç günlük yas ilen etmesi tabi ki meseleye önem atfedilmesi açısından önemli.

Fakat Başbakanın, facianın akabinde yaptığı açıklamalar tam bir skandal niteliği taşıyacak bir içerikte saptamalara sahipti.

Başbakan sıcağı sıcağına maden faciasını, “madenciliğin fıtratında bu tür kazalar vardır” şeklinde okuması ve yaklaşım sergilemesi, tam bir zevahiri kurtarma, ortamı yumuşatma ve zihinleri bulandırma çabasıdır.

Sayısı dört yüzleri bulmasından korkulan bir facianın akabinde başbakanın, “bu işin doğasında var, kaderdir, fıtrattır” türü söylemleri asla kabul edilemez. Bu açıklama zamanlaması açısından anlaşılır gibi değil. Bu tip bir söylem, durumun hassasiyetini ve acılı yürekleri görmezden gelen bir talihsiz açıklama olarak görülebilir ancak.. 

Önceden Soma İçin Mecliste Soru Önergesi…

CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, 20 gün önce Manisa Soma’daki iş güvenliği risklerine ilişkin bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması için soru önergesi vermişti. MHP ve BDP’nin desteklediği soru önergesi, AK Parti'li vekillerin karşıt oyları nedeniyle reddedilmişti.

Bu önergenin AKP tarafından ret edilme gerekçelerinin kamuoyu ile paylaşılması gerektiğini düşünüyorum. Mecliste muhalefet ve ya hükümet tarafından getirilen her önergenin, doğru ve sağlam gerekçelere dayanıp dayanmadığı göz önüne alınmadan, sırf siyasi maksatla ret edilmesini ülkeye, işgal ettikleri vekillik sıfatına yapılmış bir ihanet olarak görüyorum…

Madenciler Ne Kazanır Ne Kaybeder!..

Türkiye’de madencilerin maaş durumları ise hiçte iç açıcı değil. Dünyanın her yerinden ölüm riski yüksek mesleklerde maaş oranları artarken, Türkiye’de, “kader, fıtrat, olacaksa önüne geçemezsin, yolda da giderken ölebilirsin” türünde komedya yorumları ile anlaşıldığından olsa gerek, maaşlar çok düşük.

Bir madencinin aldığı maaş, başlangıç ve ustalık seviyesine göre, 1200-2500 Tl arası değişmektedir. Daha önceleri devletin işletiminde olan madenlerin, özelleştirilmesinden sonra, özellikle iş güvenliği açısından, yüksek maliyetlerden kaçmaları, bu tip kazalarda can kayıplarının en önemli nedeni olduğunu ortaya çıkarıyor.

Devlet bu işin üzerine, üzerine gitmeli, bir daha bu tür kazaların en aza indirilmesi için maksimum önlemler almalıdır. Faciada yakınlarını kaybeden ailelere, maddi ve manevi destek içerisinde olmalı ve ihmali olan başta şirket yetkilileri olmak üzere tüm dahli olanlar ortaya çıkarılarak hesap sorulmalıdır.

Evet, belki bu yapılacak olanlar can kayıplarını geri getirmeyecek, sönen ocakların acısını dindirmeyecek fakat yeni yaşanacak hadiselerde, yeni can kayıplarının, sönen ocakların, yetim kalan yavruların önünü alacaktır…

Dualarımız, Aklımız, Yüreğimiz Manisa-Soma’da…

Selam ve Dua İle…

rasthaber / Sadık Çelik

Ekler