24 Mayıs 2014 - 10:26
Kadercilik Anlayışı Yezid’den mi Kaldı?

Hikmet Sahibi Rabbin adıyla….. Belalar, afetler ve kazalar insanın yakasını bırakmaz; acısı ve ateşi her gün bir evi yakıp durur. İnsan bu afetlerin hikmetini bilmediğinden bir sebep bulmaya çalışır. Bela, afet ve kazaların sebebi nedir?

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- İnsan doğası gereği hata ve yanlışlıklarını örtbas etmek ister. Günahlarına kılıf uydurmaya kalkışır. Yüce Yaradanı kandırabilecekmiş gibi kendisini kandırdığının farkında değil.

Dünyada bela ve afetler asla eksik olmaz çünkü insanların azgınlığı eksik olmuyor. Belalar ve afetler, insanın alabileceği tedbirleri almamasından kaynaklandığı düşünülürse insan hatalı ve suçlu görülür, afetzedeler ve kazazedeler tarafından linç edilmeye çalışılır.

Belalar ve afetler ilahi kaynaklı olduğu düşünülürse kaderciliğe sığınılır, afetzedeler teselli edilmeye çalışılır ve kadere boyun eğmesi için telkinler yapılır.

Belaların ilahi takdir neticesinde mi, yoksa insanın hatasından tedbirsizliğinden mi kaynaklandığını tesbit etmek zor olduğundan kolayına kaçılır ve her kazayı “takdir-i ilahi böyleymiş”, “kaderden kaçılmaz” gibi kadercilik telkinleriyle geçiştirilmeye çalışılır. Otobüs şoförü uykusuz yola koyulur, gece yolda kaza meydana gelir, “ilahi takdir böyleymiş” derler, “ecelleri buraya kadarmış yapacak bir şey yok” diyerek olayı örtbas ederler. Sel gelir evleri yıkıp yok eder,” ilahi afet” deyip kaderciliğe sığınırlar. Ama kimse yanlış yerleşimden bahsetmez. Bunun gibi örneklerin sayısı sayılmayacak kadar çoktur.

Özellikle iktidar ve gücü elinde bulunduranlar hatalarını böyle kadercilik anlayışıyla örtbas eder ve hakimiyetlerini meşrulaştırırlar.

Tarihe bir göz attığımızda bunun kaynağının kimler olduğunu daha iyi görürüz.

Zalim Yezid’e karşı İmam Hüseyin (a.s) kıyam etmiş ve Rahman’ın yolunda şeytani güç tarafından şehid edilmişti. Yezid, bu katliamını halkın gözünde meşru göstermek ister; “ne diyeyim” diye düşünürken Şeytan hemen devreye girer; “kaderdir”, de. “Hüseyin bin Ali’nin öldürülmesi ilahi takdirmiş, bizim elimizden bir şey gelmez” cümlelerini mırıldanmasını telkin eder.

O zamanın en etkili medya/kitle iletişim vesilesi “Cuma hutbeleri” idi. Bölgesel valiler halife Yezid’in mırıldandığını, yüksek sesle hemen hutbelerde: “hak halifeye karşı gelen isyancıları, başkaldıranları Allah öldürdü”. “İlahi takdir bu yöndeydi”, gibi halkı susturacak sloganları yayarlar. Daha şehidlerin mübarek başları mızraklarda şehirlere getirilmeden, borazancılar halkı geleyana getirip “ilahi takdir olduğuna, kader olduğuna” inandırmışlardı bile. Kufe, Şam, Mekke, Medine zalim iktidarın hakimiyetinde olan şehirlerde tebliğler başlamıştı.

Kadercilik yani “her şeyi Allah yapar, bizim bir ihtiyarımız yok, bizim elimizden bir şey gelmez”.

Yezid dahi katliamını Allah’ın üzerine atıyor, Allah’ı suçluyordu.

Soma’da bir afet/bela/kaza/musibet meydana geldi. Kazanın sebebi nedir, neden kaynaklandı? Gibi soruların cevabını vermek bize düşmez ama olay “kaderdir” denildi mi, iş değişir.

Sayın Başbakan, “normaldir” deyip kaderciliğe sığınıyor, dediğine kendisi de inanıyor mudur dersiniz, hiç sanmıyorum. Başbakan rasyonalist ve pozivitist biridir, öyle hurafe gibi görünen kaderciliğe inanmaz. Öyleyse neden böyle diyor; tansiyonu düşürmek için. Afetzedelere/kazazedelere mesaj veriyor “sakın isyan etmeyin ilahi takdir böyleymiş”, demeye getiriyor.

Soma kömür madeninde Allah karalanmak isteniyor, kadercilik yani kömür madenindeki kazada bizim bir suçumuz yok, hatamız yok, ihmalimiz yok, her şeyi Allah yaptı.

“Kula bela gelmez Hak yazmadıkça, Hak bela yazmaz kul azmadıkça”.

Milletçe Allah’a dönmedikçe, Kur’an’a yönelmedikçe belalar eksilmeyecek, dünyaya daldıkça, Batı’nın çökmüş hayat tarzına özenip haramların yayıldığı müddetçe daha çok afet ve bela nazil olacaktır.

Yukarıdaki bu şiir mısralarını Kur’an ayetleri şöyle beyan ediyor.

“İnsanların kendi elleriyle yaptıklarından dolayı kara ve denizde bozulma/fesad meydana geldi… “ Rum/41

“Başınıza gelen bir musibet, ellerinizle kazandıklarınız ( Günahlarınız) yüzündendir…” Şura/30

İnsan ne kadar nankördür, kendi günahını, hatasını kadercilik anlayışına sığınarak Allah’ın üzerine atıyor.

İşte Yezid’den günümüze kadercilik anlayışına sığınmak, gücü elinde bulunduranların hatalarını örtbas etmek için ve iktidarı kaybetmenin korkusunu yaşayanların en büyük sığınağı olmuştur.

Abdullah Özgür / rasthaber

Ekler