13 Nisan 2015 - 09:44
Sufi Görünümlü Siyonist IŞİD Müftüsü

Küresel emperyalizmin Müslüman halkları sulta ve tahakküm altına alabilmek, İslam topraklarını sömürebilmek için son iki yüz yılda yatırım yaptığı en önemli anlayış “Vahhabilik”tir.

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Allah’ın adıyla

Küresel emperyalizmin Müslüman halkları sulta ve tahakküm altına alabilmek, İslam topraklarını sömürebilmek için son iki yüz yılda yatırım yaptığı en önemli anlayış “Vahhabilik”tir.

İslam coğrafyasını ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel olarak yağmalamanın en kolay ve etkin yolunun içeriden bir yapı eliyle olabileceğini önce İngilizler keşfetti. Yazdıkları kitaplar, İslam ülkeleri mektep ve medreselerinde ders kitabı olacak seviyeye ulaşmış oryantalist (müsteşrik) bilim insanlarının yönlendirmesi ile İngilizler, 18. yüzyıldan itibaren özellikle Arap Yarımadası’na yöneldiler… Muhammded bin Abdulvahhab eliyle kurumsallaştırılan Vahhabilik, zamanla “Âl-i Suud” eliyle devletleştirildi.

İngilizler eliyle harmanlanan Vahhabilik anlayışı ile Arap kavmiyetçiliği, Osmanlı Devleti’nin parçalanması ve İslam topraklarının birçok ulus devlete bölünmesinde birinci derecede rol oynadı.

Yirminci yüzyılda önce ABD ve ardından onun gayrimeşru çocuğu İsrail’in oyuna dahil olması ile Ortadoğu coğrafyasında küresel emperyalizm ve siyonizmi yönlendiren güç merkezi üç başlı bir şeytana dönüştü.

Ancak aktörler farklılaşsa da figüranlar hep aynı kaldı.Vahhabi/Selefi anlayış tabiatı gereği emperyalizm ve siyonizmin gönüllü uşak ve tetikçiliğini yapmaya devam etti/ediyor. Amerikan, İngiliz ve Yahudi fitne merkezlerinde üretilen stratejiler ile Suud’un cehalet ve maddi imkanları buluşunca emperyalizm-Vahhabizm birlikteliği 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren ilk gayrimeşru çocuklarını doğurmaya başladı. Emperyalizm-Vahhabizm zinasının ilk ürünleri Afganistan-Pakistan coğrafyasında önce Taliban ardından Kaide olarak örgütlendi.

İnsani evrimleşmesini tamamlayamamış, görünüm ve ruhsal olarak mağara devri insanlarını andıran karakterler arasında bulaşıcılığı kontrol altına alınamayan korkunç bir virüse dönüşen “Vahhabizm”, kısa zamanda mantar gibi türeyen “terör ve tedhiş örgütleri” ile Uzakdoğu’dan Atlas Okyanusu’na kadar İslam coğrafyasını kan ve gözyaşı deryasına çevirdi.

CIA, MOSSAD ve MI6’nın “eşek arısı kovanı projesi” ile Vahhabilik’ten devşirerek piyasaya sürdükleri son sürüm ürün ise “IŞİD” oldu. Yeryüzünde anatomik olarak insan, ruhsal olarak ise vahşi hayvan tıynetli ne kadar canavar varsa Suriye ve Irak’ta toplanarak, sözüm ona adı “cihad” konulan bir zulüm ile tüm mazlum ve mustazaf halklara kan kusturulmaya başlandı.

Küresel emperyal egemenler, IŞİD projesi ile neyi amaçladılar, neyi amaçlıyorlar?

Küresel emperyalizm ve gasıp siyonist rejim, IŞİD projesi ile kabaca: “Müslüman ve mustazaf halklar arasında korku ve panik havası yaratarak umutsuzluk ve çaresizlik duygusunu derinleştirmek, Müslüman ve mustazaf halkların kendilerini özelde ABD, genelde ise Batı dünyasına mecbur hissetmesini temin etmek, bölge halk ve toplulukları arasındaki vahdeti bozmak, birlik ve beraberliği dağıtmak, tekfirciliği yaygınlaştırmak, mezhepçiliği hortlatmak, Şii-Sünni yakınlaşmasını önlemek, ihtilafları körüklemek, İsrail üzerindeki baskıyı azaltmak, bilakis İsrail karşıtı hükümet ve örgütleri baskı altına almak, antiemperyalist hükümetleri mümkünse iktidardan düşürmek, bu mümkün olmazsa hareket alanlarını daraltmak, bahsi geçen ülkeleri parçalamak ya da en azından yeni ulus devletlerin temellerini atmak ve bölgedeki antiemperyalist – antisiyonist güç ve enerjinin bölgede içsel olarak heba olmasını…” hedeflemektedir.

Peki, tüm bunlar niçin? Tabi ki “Amerika, İsrail, İngiltere ve yandaşları bölge halklarına kolay sulta ve tahakküm kursun ve kaynaklarını rahat sömürebilsin” diye!

Ancak tüm bunlar yapılırken IŞİD (ve türevi Nusra-İslami Cephe-Ahraru’ş Şam-Şebab-Boko Haram vs.) gibi vahşi bir örgütün yaptıklarına meşruluk kazandırılması ve bundan daha da önemlisi “cihad” elbisesi giydirilmiş bu “fitne”nin bir CIA, MOSSAD ve MI6 projesi olduğunun halklar tarafından anlaşılmaması gerekiyordu. Bunun temini için ise IŞİD’i geliştiren mihraklar; zahirde farklı kimlik ve tanımlamalarla kendilerini ifade eden fakat fikirsel ve ruhsal olarak IŞİD gibi düşünen yapı, kurum, aydın, entelektüel ve kanaat önderlerini harekete geçirdi. Veya onların kendiliğinden harekete geçeceği zemini oluşturdu! Ve böylece IŞİD’i (daha doğru bir ifade ile IŞİD’i açığa çıkaran zihinsel ve ruhsal örgüyü) meşrulaştıracak bir kanaatin kamuoyunda yaygınlaşması için harekete geçildi.

IŞİD’e (IŞİD’i açığa çıkaran ve bugün bölgesel bir fitneye dönüşmesine zemin hazırlayan zihni ve ruhi dünyaya) destek olmanın, hizmet etmenin bin bir şekli ve yolu vardır. Bunların en tehlikelisi ise sanki karşı safta duruyormuş gibi şekilsel bir kısım eleştiriler sıraladıktan sonra IŞİD’in tüm cinayet ve zulümlerini meşrulaştıracak hatta kutsayacak bir anlayış serdederek zımni olarak verilen destektir! Toplumları zihinsel olarak iğfal edip, örtülü olarak tüm cinayet ve zulümlere meşruluk kazandıran bu metot, en az IŞİD’in kendisi kadar tehlikeli bir fitnedir!

Bahsettiğimiz tanıma uyacak pek çok kişilik olmakla birlikte, bunların en tanınmış ve görevini tam bir iman aşkı ile yapanı hiç kuşkusuz “kuzu postuna bürünmüş kurt” misali “sufi elbisesine bürünmüş Vahhabi müftüsü” görünümündeki “Cübbeli Hoca”dır!

Bir zamanlar Fethullah Gülen eliyle; iftira, yalan, karalama, bulandırma ve sulandırma yoluyla “Şia ve İslam İnkılabı” konusunda Türkiye halkını zihinsel iğfal etme makamı, Gülen’in itibarsızlaştırılması ve terör örgütü lideri ilan edilmesi ile birden boşta kaldı. Emperyalizm ve siyonizm; “halkların boş bırakılmaya gelmeyeceği, aksi takdirde hakikatlerin açığa çıkabileceği endişesi ile bu boşluğun “Cübbeli” tarafından doldurulması için en azından gerekli zemini oluşturmuş durumda.

Bu beyefendinin; “mezhepçilik, tekfircilik, kavmiyetçilik, hurafecilik ve vahdet karşıtlığı” başta olmak üzere kendine has bin bir metotla zımnen Vahhabizm, IŞID ve türevi örgütlerin zihinsel yapı ve pratiklerini meşrulaştırarak “küresel emperyalizm ve siyonizm”e ne türden bir hizmet yaptığını görmek için “Vahdet Gazetesi”ndeki yazılarına bir göz atmamız yeterlidir.

KENDİ PUTUNU YİYEN BEDEVİ

Cübbeli Hoca’nın yazılarından alıntılara O’nun diğer yazdıklarını da daha rahat değerlendirmemiz için kendisinin belirlediği bir kıstası paylaşmakla başlayalım. Cübbeli, tüm Müslümanların kardeş oluşları ve birbirlerini sevmelerinin farziyetini “Ehl-i Beyt – Muaviye” mücadelesi üzerinden kurallaştırıyor. Ancak daha sonraları bu yazıyı unutmuş olsa gerek; “Arap Cahiliyye’sinde yolculukta helvadan putunu yiyip ardından tanrısını doğaya bırakıp yola devam eden bedevi” misali onlarca yerde kendi kuralını çiğniyor, kendi putunu yiyor…

Cübbeli’nin Muaviye ve Ehl-i Beyt’i kardeş ilan edebilmek için “Müslüman Müslümanı nasıl sevmez?” başlığı altında söyledikleri şunlar:

“Diyorsun ki “Peygamber sevgisiyle, ehli-i beyt sevgisiyle, Muaviye sevgisi bir kalpte birleşmez.” Yahu nasıl birleşmez. Rasûlüllâh (Sal­lâllâhu Aleyhi ve Sellem) onu sevmiyor muydu?! Sahabesi değil miydi?! Kâtibi, yazıcısı değil miydi?!Rasûlüllâh (Sal­lâllâhu Aleyhi ve Sellem) onu münafık olduğunu bile bile idare mi etti, kâtip mi yaptı yani? Rasûlüllâh (Sal­lâllâhu Aleyhi ve Sellem)in onu sevdiği açık. Rasûlüllâh (Sal­lâllâhu Aleyhi ve Sellem) hangi ümmetine kin tutmuştur?! Hangi ümmetini sevmemiştir?! Hangi sahabesine buğz etmiştir?! Haşa! Rasûlüllâh (Sal­lâllâhu Aleyhi ve Sellem)in yanına yaklaşmayan huylar, kin tutmaması ve buğz etmemesidir. Bir Müslümana buğz eder mi?! Bize “Buğz etmeyin.” diye hadisler buyuruyor. Eebuğz etmiyorsa seviyordur. Nasıl sevmez Müslüman, Müslümanı? “Birbirinizi sevin, kardeş olun.” buyuruyor. Hal böyle olunca Rasûlüllâh (Sal­lâllâhu Aleyhi ve Sellem) hem ehli beytini, hem de diğer sahabesini seviyordu…”[1]

MEZHEPÇİ, KAVMİYETÇİ, YALANCI, İFTİRACI…

“Esed rejiminin zulmetmediği Ehl-i Sünnet Müslüman kalmadı. Bizimkilerden de hâlâ onu ziyarete gidenler var. Esed’i, Ehl-i Sünnet devleti gelmesin diye orada İsrail tutuyor…Şuan Esed kadar büyük zalim dünyada başka yok. Esed çok büyük bir zalimdir. Nusayri, kitapsız. Nusayriler’in kitabı yok. Yani Kur’an-ı Kerim’i kabul etmiyor. Esed için söylüyorum bunu… Neymiş Amerika’ya, emperyalizme karşıymış. Ne emperyalizmi yahu! Ehl-i Sünnet devleti gelmesin diye Esed’i orada İsrail tutuyor. Arkasında da Amerika var. Numaradan, danışıklı dövüşler… Sen bu millete Şia’yı kahraman gibi tanıtamazsın. Sen Esed’e gidip destek ziyareti yapamazsın. Milyonlarca Müslümanın ırzına, kanına geçmiş bir zalim. Biz tarafımızı belli etmek zorundayız. Ortada seyyar dolanamayız…”[2]

KİN ve NEFRET YAYICISI

“Bir kaç haf­ta ön­ce “Bu mil­li gö­rüş İran­cı­lık­tan kur­tul­ma­dan if­lah ol­ma­z” de­miş­tim. Hiç ha­be­rim fa­lan yok, 2 haf­ta son­ra Ah­me­di­ne­jad pat di­ye gel­di. Ev­li­ya mı ol­dum aca­ba ya­hu! Al­la­hım ya Rab­bim sen doğ­ru­yu an­lat bu kar­deş­le­ri­mi­ze. Bu Şi­a’­nın zul­mün­den bi­zi kur­tar Ya Rab­bi. Bun­la­rın ta­ki­ye­si­ni dı­şa­rı çı­kar Ya Rab­bi. İç yüz­le­ri­ni dı­şa­rı vur Ya Rab­bi… “Ehl-i Sün­net ol­ma­yan­la otur­ma­yın, yüz­le­ri­ne gül­me­yin, bir­lik­te ol­ma­yın. Hür­met eden di­ni İs­la­m’­ı yık­ma­ya yar­dım et­miş­ti­r” di­yor. Ehl-i Sün­net dı­şı fır­ka­ya hür­met eden İs­la­m’­ı yık­ma­ya yar­dım et­miş­tir. Ne­ye te­za­hü­rat ya­pı­yor­sun kar­de­şim. Ehl-i Sün­net Müs­lü­man mı bu­la­ma­dın?!.”[3]

TARİH CAHİLİ MÜFTERİ

“Sofu Beyazıt iba­det ya­par­ken Şi­a’­ya des­tek için İran’a ge­mi ge­mi al­tın­lar gi­di­yordu. Şia­lar­ ona “Sul­ta­nı­mız­sın, pa­di­şa­hı­mız­sın” di­yordu. O mü­ba­rek  anlamıyordu ama altını oyuyorlardı. Osmanlı’ya neler etti o Şah İsmail… Ah­me­di­ne­jad Bur­sa’ya gel­di­ğin­de mil­let ba­ya­ğı bir te­za­hü­rat yap­mış. Bu be­ni üz­dü. Be­nim ce­ma­at­ten ona te­za­hü­rat ya­pan ol­maz her­hal­de. On­lar it­hal gel­di­ler her­hal­de dı­şa­rı­dan. Ben­ce it­hal ma­lı­na ben­zi­yor. Bur­sa şu­ur­lu­dur. Bur­sa Ehl-i Sün­net dı­şı Şi­a’­ya iti­bar et­mez… Ya­vuz Sul­tan Se­lim Han Haz­ret­le­ri ol­ma­say­dı bü­tün bu coğ­raf­ya, biz dâ­hil hep Şi­i’y­dik şim­di. Bu ka­dar sa­vaş­tı­ğı ve bu ka­dar en­gel­le­di­ği hal­de ha­la Tür­ki­ye’de ne ka­dar çok Şi­i var. Yüz­de ora­nı çok yük­sek. Şu an­da Ta­ci­kis­ta­n’­ı ele al­mış­lar, ora­da ki Ehl-i Sün­ne­ti ha­pis­le­re at­tı­rı­yor­lar. Ta­ci­kis­tan ne­re, Ye­men ne­re­… Ye­men’i de ele al­mış­lar. Ora­da da Müs­lü­man­la­rı kı­rıp ge­çi­ri­yor­lar. Dün­ya­nın her ye­ri­ni ka­rış­tı­rı­yor bu Şi­a be­la­sı. Çok bü­yük teh­li­ke! Ya­hu­di kur­dur­muş­tur bu­nu. İbn-i Se­be Ya­hu­di­’si kur­dur­muş­tur. İmam-ı Rab­ba­ni Haz­ret­le­ri “Al­lah-u Te­âla’­nın en kız­dı­ğı fır­ka, 72 fır­ka­da Al­la­h’­ın en buğz et­ti­ği fır­ka Şi­a-ı Şe­ni­a’dı­r” di­yor. Çün­kü on­lar Ra­su­lul­lah (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem)’in sa­ha­be­si­ni sev­mez­ler…”[4]

 TEKFİRCİ TEFRİKACI

“Ya Rab­bi! Şi­a ile sa­va­şıp Şi­a akı­mı­nı dur­dur­du­ğu için Ya­vuz Sul­tan Se­lim Haz­ret­le­ri­’ni ta­ra­fı­mız­dan, bü­tün üm­me­ti­miz ta­ra­fı­mız­dan, ken­di­sin­den son­ra kaç asır bo­yun­ca Ehl-i Sün­ne­t’­i ya­şa­yan ve ya­şa­tan Os­man­lı ec­da­dı­mız ve bu­gün­kü Müs­lü­man­lar ve bun­dan son­ra ge­le­cek kı­ya­me­te ka­dar ve bü­tün zür­ri­ye­ti­miz, ço­luk, ço­cuk­la­rı­mız ta­ra­fın­dan, sa­ha­be­ye kar­şı olan sev­gi­miz ve mu­hab­be­ti­miz ta­ra­fı­mız­dan onu ha­yır­la mü­kâ­fat­lan­dır… 3. köp­rü onun adın­dan ola­cak. Biz çok ge­çe­ce­ğiz in­şal­lah. Ba­zı­la­rı geç­mi­yor­muş, geç­me! Köp­rü ra­hat­lar! Hiç mü­him de­ğil. Kur­ban olu­rum ben Ya­vuz Sul­tan Se­lim Ha­n’­a kur­ban olu­rum, fe­da olu­rum… Ahmedinejad’ın Türkiye’de ne işi var ya! Sahabeyi sevmeyen adam beni sevse ne olur?! Bu adamlar niye geliyor buraya? Bir de bizim millet tezahürat yapmış ona. Yahu Suriye’de milleti kesiyor bu adamlar. Ehl-i Sünneti mahvetti bu adamlar. Bunun neyine tezahürat yapıyorsunuz?! Allah’ım feraset, basiret, şuur ver Allah’ım…”[5]

SİYONİST AĞIZLI VAİZ

“Lüb­na­n’­da­ki Şi­i olan Hiz­bul­lah var ya zan­ne­der­sin ki İs­ra­il ile sa­va­şı­yor. Ne­tan­ya­hu yi­ne git­miş Ame­ri­ka­’ya ko­nu­şu­yor. “İ­ran şöy­le, İran böy­le, nük­le­er si­lah ya­pa­ca­k” fa­lan di­ye an­la­tı­yor. Al­lah Al­lah ne nu­ma­ra ya! Hâl­bu­ki İran ile en iyi dost Ya­hu­di­’dir. Şi­a’­yı kur­du­ran İbn-i Se­be Ya­hu­di­’dir. Bü­tün Ehl-i Sün­ne­t’­in ba­şı­na be­la olan Ya­hu­di­’dir… Ta­ci­kis­ta­n’­dan ge­len bir mol­lay­la gö­rüş­tüm. Se­yit, Ra­su­lul­la­h’­ın to­ru­nu, şe­ce­re­li. Ora­da iki de bir ta­le­be­le­ri, ho­ca­la­rı, mol­la­la­rı top­la­yıp hap­se atı­yor­lar. “Ta­ci­kis­ta­n’­da du­rum ne? Öz­be­kis­ta­n’­dan da­ha mı be­ter?” di­ye sor­dum. “Da­ha be­te­r” de­di. “Ni­ye?” di­ye sor­dum. “Çün­kü bü­rok­ra­si­mi­zi Şi­i’­ler ele ge­çir­di­” de­di. Çün­kü Ta­cik­ler Fars. Fars­ça bi­lir­ler. Ta­cik Fars­ça­sı var… Ye­me­n’­e gi­di­yor­sun İran be­la­sı, Hu­si­ler iş­gal et­miş. Ta­ci­kis­ta­n’­dan bah­se­di­yor­sun “Şi­a ele al­dı bü­tün her ye­ri­” di­yor­lar. Onun için çok bü­yük teh­li­ke çok! Su­ri­ye­’de ya­pı­lan­la­ra bak­sa­nı­za. Bi­zim Müs­lü­man ge­çi­nen­ler ha­la gi­dip Esed ile gö­rü­şü­yor­lar. Es­ki­den bi­zim ada­mı­mız olan git­ti Esed ile gö­rüş­tü bu haf­ta. Çok üzül­düm. Es­ki­den Mil­li Gö­rü­ş’­ten olan adam git­ti şim­di Esed ile gö­rüş­tü. Öbü­rü git­ti gö­rü­şü­yor. Ev­vel­ce Mil­li Gö­rüş he­yet­le­ri git­ti gö­rüş­tü. Ya ar­ka­daş! Bu adam bü­tün Müs­lü­man­la­rın ır­zı­na, na­mu­su­na te­ca­vüz et­miş, ço­cuk­la­rı kes­miş. Bu Esed en bü­yük ka­til, ca­ni­dir. Bu adam Şi­a’­nın elin­de­dir, onun ada­mı­dır. İran bu­na bir ke­re dur, yap­ma de­mez. Bü­tün ko­mu­tan­la­rı­nı gön­de­rir “Be­nim ko­mu­tan­la­rım se­ni yö­net­si­n” der. Her gün bir ta­ne İran ge­ne­ra­li Su­ri­ye­’de öl­dü­rü­lü­yor…”[6]

ŞEKİLSEL TEPKİ, ZIMNİ DESTEK!

“IŞİ­D’­igâ­vur­lar, Müs­lü­man­la­rı  dün­ya­ya kö­tü   gös­ter­mek   için kur­du. Amaç­la­rı Bü­yük Or­ta­do­ğu Pro­je­si­’ni ha­ya­ta   ge­çi­re­rek, Ehl-i Sün­net    va­tan­la­rı­nı Ya­hu­di­’ye ver­mek. En bü­yük des­tek­çi­le­ri de İran… Ne­den? Çün­kü Bü­yük Or­ta­do­ğu Pro­je­si­’ni ha­ya­ta ge­çir­mek için, Ira­k’­ı, Su­ri­ye­’yi her ye­ri iş­gal et­mek için. En bü­yük des­tek­çi­si ve yar­dım­cı­sı da Şi­a İran. Onun­la bir­le­şip bü­tün Ehl-i Sün­net va­tan­la­rı­nı böl­dü­rüp, par­ça­lat­tı­rıp, Ya­hu­di­’ye ver­dir­mek için kur­du­rul­muş bir pro­je­dir… “[7]

KABA SOFTA HAM CAHİL

“Bir acem palavrası tutturmuşlar gidiyor. Caferilik Hanefi’ye en yakın mezheb diye yutturmaya çalışıyorlar. Bu kadar cahillik olmaz. Allah bunun mazeretini kabul etmez. Bu kadar cehaletin mazereti olmaz. Bu kadar bilgisizliğe Allah mazeret kabul etmez. Öğreneceksiniz! Sürekli Şia-i şeniayı anlatıyoruz. Caferiliği Şialık zannetmeyenler var. Demek ki ilim eksikliği var. Kültürsüzlük var. Bu çok ayıp bir şey. Caferi de Şia’nın içindedir. Bunu “Caferi Hanefi’ye en yakındır” diyerek yutturmaya çalışıyorlar. Böyle bir acem palavrası var. Bu da biz de maalesef tutmuş vaziyette. Hanefi’ye en yakın Caferilikmiş! Hâlbuki Caferilik Humeyni’nin mezhebidir. İran’ın da resmi mezhebidir…”[8]

 VAHDET DÜŞMANI!

“Dolayısıyla İslam ümmetinin başında halife yok. Ehl-i Sünnet’in yok ama Şia’nın var. Çünkü Şia’nın gâvura zararı yok, Müslüman’a zararı var. O halde Şia’nın başında halife olması uygun, Ehl-i Sünnet’in başında olması uygun değil!.. Bugün Şia’da vahdet var, Ehl-i Sünnet’te vahdet yok. Bu nasıl iştir?! Hadi “Gâvurda var, Müslüman’da yok” diyorduk. Şimdi bir de Müslüman’ın içine giriyoruz, Şia’ya da ne kadar Müslüman denirse o da ayrı bir soru işareti. Ama sen Şia’daki vahdeti sağlıyorsun, Ehl-i Sünnet’te vahdet istemiyorsun…”[9]

ŞECAAT ARZ EDEN MERDİ KIPTİ…

“Mu­ta ke­li­me ma­na­sı ola­rak fay­da­lan­mak de­mek­tir. Ya­pı­lan iş­le­min ni­kâh­la ala­ka­sı yok­tur. “Mu­ta ni­kâ­hı­” Pey­gam­be­ri­miz ta­ra­fın­dan kı­ya­me­te ka­dar ya­sak­lan­mış­tır. Bu­nun zi­na­dan far­kı yok­tur… Fakat Şia mezhebinde, çirkin Şia fırkasında caiz ve helal olmaktan öte teşvik edilen bir ibadet kabul edilmektedir… Bu hususta “Acem palavraları” dediğim hadisler uydurmuşlar. Birçok rivayetler uydurmuşlar… Şia’nın yüzlerce yıllık kitaplarında bu belalar mevcuttur… Türkiye’de bu işi yapmaya ve yaymaya çalışanlar var. Şia’nın burada uzantıları var. Bazı insanları ele geçirmek için, tehdit ve şantaj yapmak için bunu kullanıyorlar. “Bak Şia’da ne kadar güzellik var. Yat-kalk yarım saatliğine nikâhlar var.” gibi sözlerle Ehl-i Sünnet’ten alıkoyup, Hazreti Ebubekir’e, Hazreti Ömer’e, sahabeye düşman edecek. Esas derdi o. Bizim Ehl-i Sünnet gençlerimizi saptırmanın, caydırmanın en kolay yolu biliyorsunuz para ve kadın işleri…”[10]

İSLAM DÜNYASI’NIN EN BÜYÜK MUSİBETİ: TEKFİRCİ ŞEYHLER!

“Türkiye’nin önünde 3 büyük tehlike var… Teh­li­ke­ler­den bir di­ğe­ri de Şi­a teh­li­ke­si. Hat­ta en teh­li­ke­li ola­nı. Çün­kü ze­mi­ni faz­la. Veh­ha­bi­’nin ze­mi­ni az, di­ya­log­cu­la­rın ze­mi­ni çok az. Bir­bir­le­ri­ni kan­dı­rı­yor­lar.  Şi­a’­nın teh­li­ke­si ise ko­lay ze­min bu­lur. Çün­kü Hal­ka­lı­’nın or­ta­sın­da Ca­fe­ri­yiz di­ye­rek­ten on bin­ler­ce in­san top­la­nı­yor. Bun­lar Ebu Be­kir (Ra­dı­yal­lâ­huAnh)ı sev­mez­ler, Ömer (Ra­dı­yal­lâ­huAnh)ı sev­mez­ler. Ku­lak­la­rım­la duy­dum Ca­fe­ri­le­rin li­de­ri Hi­lal Tv’­de Mu­avi­ye (Ra­dı­yal­lâ­huAnh) efen­di­mi­ze res­men kâ­fir de­di. “Sev­mi­yo­ru­m” da de­me­di res­men “e­zan düş­ma­nı kâ­fi­r” de­di. Bu ka­dar ze­min var­ken Tür­ki­ye­’de en bü­yük teh­li­ke Şi­a teh­li­ke­si­dir.  Alt ya­pı­dan Ra­di­kal grup­lar­la da bir­le­şe­bi­li­yor­lar. Ar­ka­la­rın­da dev­let­le­ri de var. Eh­li-i Sün­ne­t’­in dev­le­ti yok dün­ya­da şu an ama on­la­rın var. Dev­let olun­ca mad­di ma­ne­vi güç olu­yor ar­ka­la­rın­da. Ajan ve ca­sus­la­rı mil­le­te mu­sal­lat et­miş­ler… Tür­ki­ye­’de bir de 12 imam Ehl-i Beyt eko­lü­nü se­ven çok in­san var. Bun­la­rın ço­ğu me­se­le­nin ger­çe­ği­ni bil­mez. Şi­a on­la­ra “12 imam bi­zim de ima­mı­mız, Mu­avi­ye­’ye biz de sö­vü­yo­ruz, Ebu Be­kir yan­lış yol­da, Ömer bo­zuk, Ay­şe bo­zuk.” di­ye­rek ya­na­şı­yor. Ha­şa! Bu müş­te­rek nok­ta. Tür­ki­ye­’de yüz­de 20 fa­lan ze­mi­ni var…”[11]

HAKİKAT SAPTIRICISI!

“Bizim bir beklentimiz yoktur. Biz “Ehl-i Sünnet olmayan adamlar içeri girerse kazık yersiniz. Aldanırsınız, aldatılırsınız” dedik. Bakın evvelce darbeler oldu. Sivil darbeler oluyor. İçerde karışıklıklar oluyor. Hep uyardığımız konular. Şimdi biz yine uyarıyoruz. “İran ve Şia tehlikesine dikkat edin” diyoruz. Çünkü bu tehlike mevcut… Şia’nın durumu ortada. Ehl-i Sünnet’i, Suriye’yi sattılar. Bugün Suriye’de her gün bir tane İran generali gebertiliyor. Yani şuan Suriye’deki savaşı İran yönetiyor. Orada sabi sübyan perişan. Müslüman kadınların ırzına tecavüz ettiler. Camileri yıktılar. Kur’anları yaktılar. Halep’te falan Şia Kur’anları da yakıyor. Bunlar ne Müslümanı yahu?! Kendine ait olmayan Ehl-i Sünnet türbelerini yıkıyor… İran tehlikesi ortada dururken, Ehl-i Sünneti zulüm ettikleri meydanda iken İran ile irtibatı olanların yönetim kadrolarına gelmelerine biz razı değiliz. Allah da razı değil. Ümmeti İslam’da razı değil. Bundan dolayı biz “Ya Rabbi bunlara adaylık nasip etme” diyoruz. Bu beddua değil, duadır…”[12]

EMEVİ ŞEYHİ

“…3. tehlike Şia tehlikesi. Şia inançlarının Sünni topluma hazmettirilmesi ve Allah muhafaza etsin alenen olmasa da sahabeye sövme meselesi hakkındaki tehlike. Sövmeye kapı açmak üzere tabi meseleye Yezid’den giriyor. TamamYezid’e ben de lanet edeyim. Ama mesele nereye gidiyor? Yezid’den babası Hazreti Muaviye Efendimiz’e gidiyor ki, kendisinin Kerbela olaylarında dahili yoktur hatta o zaman hayatta bile değildir…”[13]

AYDINLIKTAN KORKAN ZAVALLI HURAFECİ

“Caferilik, Din Kültürü kitabında 5. Mezhep diye geçiyor. Rica ediyorum onu kaldırsınlar. 

4 mezhep vardır: Hanefi, Şafi, Hanbeli, Maliki. İtikatta iki mezheptir: Maturidi ve Eşari. Bunların hepsi Ehl-i Sünnettir. Eğer batıl mezhepleri de yazıyorsanız 150’ye çıkar zaten. Orada bir yanlış yapılmış düzeltilmesi lazım…”[14]

SONSÖZ

Hazret-i Mevlana, bu tiplerden çok çekmiş olsa gerek; bu kafa yapısı için: “İslam’ı yobazlardan koruyun, aksi takdirde dünyayı İslam’dan koruyun!” buyurmuştur. Küresel emperyalizm ve siyonizmin Ortadoğu ve Türkiye toplumu içerisinde gerçekleşmesini isteyeceği her ne hedef varsa; mezhepçilik, kavmiyetçilik, tekfircilik, hurafecilik, tetikçilik, ötekileştirme, düşman ilan etme, tahrik etme vs. bu beyefendi en kamil şekli ile bu özelliği üzerinde taşımakta!.. Küresel emperyalizm ve siyonizmin stratejistlerinin beyefendinin her yazı ve her vaazından sonra eğer tokuşturmaktan kadehleri kırılmıyorsa, bu eşsiz hizmetin künhüne varamadıklarından dolayı onlara da yazıklar olsun!?

Türkiye’nin tüm etkin ve yetkin şahsiyetlerine çağrı ile bitirmek istiyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 10. Maddesinde: “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” Ve Türk Ceza Kanunu’nun 216. Maddesinde ise: “Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse… cezalandırılır” denmektedir.

Türkiye toplumunu açıktan mezhepçilik fitnesine sürüklemek isteyen bu şahsiyet için gerek resmiyet ve gerekse tüm sivil yapı, aydın, entelektüel, kanaat önderi ve alimleri; çevremizi saran fitne ve ateşin bizi de sarmalına almaması, gerek bölgesel ve gerekse milli toplumumuzun geleceği, huzuru, barış ve sevgi ortamının tesis ve ikamesi için üzerlerine; dini, vicdani, insani, milli ve resmi bir görev olan gerekli tepkiyi göstermeye davet ediyorum.

MuntazarMusavi 

-----------------------------------------------------

[1]http://www.gazetevahdet.com/ben-niye-yalanci-oluyorum-636yy.htm

[2]http://www.gazetevahdet.com/zindik-esed-bugunun-en-zalimidir-1399yy.htm

[3]http://www.gazetevahdet.com/erbakan-hocamiza-siyaseti-birakin-dedim-1299yy.htm

[4]http://www.gazetevahdet.com/osmanlinin-altini-oydular-1283yy.htm

[5]http://www.gazetevahdet.com/gecmezsen-gecme-kopru-rahatlar-1271yy.htm

[6]http://www.gazetevahdet.com/amerika-yolda-birakti-1243yy.htm

[7]http://www.gazetevahdet.com/isid-bir-oyundur-997yy.htm

[8]http://www.gazetevahdet.com/caferilik-hak-mezheb-degildir-867yy.htm

[9]http://www.gazetevahdet.com/kilic-cihadi-insan-yitirir-839yy.htm

[10]http://www.gazetevahdet.com/muta-zina-ile-esittir-495yy.htm

[11]http://www.gazetevahdet.com/uc-vasiyetim-var-168yy.htm

[12]http://www.gazetevahdet.com/ben-hakan-fidani-kastetmedim-1129yy.htm

[13]http://www.gazetevahdet.com/kafirlerden-fazla-zarar-veriyorlar-145yy.htm

[14]http://www.gazetevahdet.com/din-dersi-olmazsa-olmaz-85yy.htm