4 Kasım 2018 - 04:24
Kaşıkçı cinayetinde Rusya’nın iki önceliği

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı, geçen sene katıldığı Rus Valdai kuruluşunun toplantısında Moskova’nın Suriye krizi ile birlikte bölgenin parçası haline geldiğini itiraf ediyordu...

Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA- Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı, geçen sene katıldığı Rus Valdai kuruluşunun toplantısında Moskova’nın Suriye krizi ile birlikte bölgenin parçası haline geldiğini itiraf ediyordu...

İstanbul’da korkunç bir cinayete kurban giden Kaşıkçı’ya göre; Ortadoğu’nun Rusya ile temas kurması gerekli hale gelmişti. The Washington Post yazarı Kaşıkçı’nın bu fikirleri ne derece içtenlikle savunduğunu bugün bilemeyeceğiz ancak, cinayetin Rusya’da nasıl değerlendirildiğini anlamak imkânsız değil.

İronik biçimde bu seneki Valdai Toplantısı’nda Kaşıkçı cinayetine değinen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “Bu adam zamanında Suudi elitinin bir parçasıydı. Orada ne olduğunu söylemek zor. Ancak, ABD’nin kendi seçkinleri içinde de karmaşık durumlar yaşadığını görüyoruz” diye konuştu. Skripal olayında soruşturma tamamlanmadan Rusya’ya uygulanan yaptırımları anımsatan Putin “İstanbul’da bir cinayet işlendi ancak herhangi bir adım atılmadı” ifadesiyle Batı’nın iki yüzlü davrandığını kaydetti. Rus lider konuşmasının devamında ise Riyad ile ilişkilerinin bozulmayacağı mesajını verirken Kremlin 25 Ekim’de yaptığı açıklamada Putin’in S. Arabistan’a davet edildiğini aktardı.

‘ABD DEVLET AKLI’ NAYEF’E İHANETİ UNUTMADI

Valdai’den öne çıkan vurgular Moskova’nın Kaşıkçı cinayetinde iki boyutlu pozisyon alacağını kanıtlıyor. Bunlardan ilki, ara seçimler öncesine denk gelen ABD içi hesaplaşmada Rusya karşıtı ekibin yanına düşmemek. ABD Dışişleri ve Pentagon içinde ağırlık gösteren, siyasi arenada ise John McCain’in yakın dostu Lindsey Graham’ı bulunduran kanadın amacı Riyad ile kontrolsüz yakınlaşmayı engellemek. Yerleşik düzeni (müeses nizam) temsil eden grubun Müslüman Kardeşler’e yönelik baskıyı azaltmak, Katar’a ablukayı kaldırmak ve Yemen bataklığından çıkmak için Kaşıkçı cinayetini kullandığı görülüyor. S. Arabistan veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ı (MbS) disipline etmek isteyen ekibe göre; hatalı sürecin mimarı S. Arabistan’a gizli ziyaretler düzenleyen Trump’ın damadı Jared Kushner.

The Washington Post gazetesinin ünlü yazarı David Ignatius, 18 Ekim tarihli yazısında Kushner ve MbS arasındaki kişisel ilişki nedeniyle CIA’nın partneri olan prens Nayef’e saray darbesi yapıldığını ima etti. Ignatius, yazısında ayrıca Suudi muhaliflerin kurucu kral Abdülaziz’in hayattaki tek oğlu Prens Ahmed etrafında toplandığına dikkat çekti ve Washington’ın MbS’nin olmadığı senaryoya hazırlıklı olup olmadığını sorguladı.

Aynı zamanda ABD Dış İlişkiler Konseyi (CFR) üyesi Ignatius’un yazısında bahsettiği sürgündeki Prens Ahmed’in Ekim ayının sonunda Suudi Arabistan’a dönüş yapması, sürecin bir tesadüften çok yol haritasına bağlı olarak ilerlediğinin kanıtı.

WALL STREET’İ ÜZDÜ RUSYA’YI GÜLDÜRDÜ

Moskova’nın Selman ile ilişkiyi devam ettirme kararı yalnızca ABD’deki yerleşik akla meydan okumak gibi karşıtlıktan kaynaklanmıyor. Rusya, Suudi Arabistan Kralı Selman’ın 2017 yılında Rusya’yı ziyaret etmesi ve S-400’lerin alımı için niyet beyan etmesiyle başlayan süreci akamete uğratmak istemiyor. Prens Selman günün sonunda ülkenin Batı’ya tarihsel bağımlılığı ve tüm sınırlılıklarına rağmen ticari anlamda da tercih edilebilir bir lider.

Mart ayının sonunda ABD’ye iki haftalık ziyaret gerçekleştiren ve burada onlarca anlaşmaya ‘iyi niyet imzası’ atan Selman’ın sözünde durmaması sermaye çevresinde tepkiyle karşılanmıştı. Başta Aramco olmak üzere devlete ait kurumları özelleştirmekte ayak direten Selman, Kaşıkçı cinayeti sonrasında Rusya’ya ise kapıları açmakta tereddüt etmedi. Çöldeki Davos Zirvesi’nde Rusya’nın 21 milyar dolarlık Arktik Sıvılaştırılmış Doğalgaz Projesi’nin yüzde 30’una talip olduklarını duyuran S. Arabistan pastasından Çin de payını aldı. Zirveden geriye, devasa anlaşmaların yanında, Selman’ın “Şimdi en iyi dostlarımız ve düşmanlarımız kim biliyoruz” ifadesi kaldı.

Ekler