Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Allah’ın adıyla
300 yıl önce emperyalistler tarafından ekilen fitne tohumu 19. yy.da yeşerip 20.ve 21. yy.da meyvelerini verecekti. İslam aleminin kalbi Mekke ve Medine’de ekilen bu fitne tohumu Vahabilik idi. Hıristiyan dünyasında kırılma noktası da bu zamana denk gelmektedir; Batı dünyasında Katolik kilisesinin hegomanyasına isyan da aynı dönemde başlar. Hıristiyan dünyasında sekülerüzmle sonuçlanacak protestanlığın temeli, İslam dünyasında sünni İslam’ın karşısına İslam aleminin kalbi Mekke ve Medine’de Vahabiliğinin temeli ve Şiiliğin karşısına da Şialiğin merkezi İran’da Bahailik gibi batıl inançların temelleri aynı zamanda atılıyordu.
1900 yıllarında bu akım, Suud ailesi tarafından benimsenir. Gittikce güçlenen Suud ailesi İngilizlerin desteği ile Osmanlıya başkaldırır.Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz hükümetiyle anlaşan İbni Suud, Osmanlı ordusuna savaş ilan eder. Bunun karşılığında Suud Ailesinin toprakları İngiliz Hükümetinin güvencesi altına alınır. İngilizler sayesinde 1932 yılında Suud krallığı ilan edilir, Suudi Krallığının kurucusu ve ilk kralı Abdulaziz bin Suud krallık tahtına oturur.
80 yıldır İslam aleminin kalbi olan Mekke ve Medine’ye musallat olan Suud ailesinin İslam’a bu kadar hiyanet edeceği tahmin edilememişdi.
Suud ailesinin kısa biografisi:
Suud krallığının kurucusu Abdulaziz bin Suud, Hicazın iki köklü ailesinden “El-Türki el- Suud” ailesinin oğlu Abdurrahman ile “El-Kebir Sudeyri” ailesinin kızı Sara’dan dünyaya gelmiştir.
İbni Suud diye meşhur olan Abdulaziz bin Suud birçok kadınla evlenmiş ve bu kadınlardan 45 erkek 50 kız çocuğu dünyaya gelmiştir. Kralın emriyle kızları da evlendikten sonra hem kendileri, hem de çocukları Abdulaziz bin El- Suud soy adını kullanmaktadırlar. Günümüzde Suud ailesinin sadece 20-30 bin kişi olduğu söyleniyor. Suud ailesi ülkeye hakim sistemin en yüksek ve önemli makamlarını ellerinde bulundurmaktadırlar. Bu aileden olmayan biri asla birinci derece makamlara gelemez. Suud krallığının kanunlarından birisi de ailenin erkek evlatları sadece kral olabilir ve yaşca büyük olan kral olur.
Suud krallığının kurucusu Abdulaziz bin Suud’un kendisinden sonra krallık tahtına şimdiye kadar 6 oğlu oturmuştur;
Suud bin Abdulaziz: 1933 tarihinde babasının kral oluşundan faydalanarak ülkenin veliaht-prensi oldu. 1953 yılında babası ölünce de onun yerine geçerek Suudi hanedanının ikinci kralı oldu. Onun tahta geçmesiyle birlikte, aile içi çatışmalarda baş göstermeye başladı. Kral’ın babasının ondan başka 45 oğlu ve 50 tane de kızı vardı. Suud, iç karışıklıkları önlemek için güçlü bir hükümet kurarak bir baskı politikası izledi. Ama bu sefer de kendi çocukları arasındaki rekabetin ortasında kaldı. Kral Suud 1964 tarihinde kendi ailesinin hazırladığı bir darbeyle tahtan indirildi. Yerine üvey kardeşi Faysal tahta geçirildi. Suud yurtdışına sürgüne yollanarak İsviçra’nin Cenevre kentine yerleşti. Yaşamının sonuna kadar sürgünde kalan Suud, 1969’da Yunanistan’ın Atina kentinde hayatını kaybetti.
Faysal bin Abdülaziz : İbni Suud’un üçüncü oğlu olan Faysal diğer kardeşleri gibi ailesi tarafından dini liderleri muhammed ibni Abdulvehhab’ın görüşleri doğrultusunda eğitilmişti.
BM’de ülkesini temsil ederek dış ilişkilerde bulunan Faysal, kardeşi kral Suud tahtan indirilince, onun yerine geçerek, 1964 yılında suudi hanedanının kralı oldu. Tahta geçtikten sonra ülkede bir dizi reform hareketine girişti. televizyon ve kız okullarının kurulmasını sağladı. Pan Arabizm düşüncesini yaymak amacıyla Mısır, Suriye ve Irak ülkeleriyle diplomatik ilişkiler kurdu. Bir yandan da değişik İslam ülkelerine yakınlaşarak, ülkesinin islam dünyasının liderliğini üstlenmesi için çalıştı.
1975’te yeğeni Faysal bin Musad tarafından sarayında öldürüldü. Ölümüyle beraber politikaları da başarısızlığa uğramış oldu. Ölümünden sonra yerine yarı-kardeşi Halid geçti.
Halid bin Abdül Aziz : Kral Faysal’ın, 1975’te yeğeni tarafından öldürülmesinin ardından Halid tahta geçti. Ülkesini BM temsil etti, ülke savunmasına önem verdi. Bir taraftan ABD ile yakın temaslarda bulunuyor diğer tarftan da körfez ülkeleriyle diplomatik ilişkiler kuruyordu.1982 tarihinde hayatını kaybeden Kral Halid, komünizm karşıtı ve NATO taraftarı bir politika izlemiş, Suudi krallığı ile diğer Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Fahd bin Abdül Aziz : Suudi Hanedanının kurucusu Abdulaziz İbni Suud’un otuz yedi çocuğundan dördüncü oğlu olan Fahd, 1975’te Kral Halid’in tahta geçmesi sonucu Arabistan veliaht-prensi oldu. Arabistan Dışişleri Bakanı olarak BM ülkesini temsil etti. Birçok dış temasta bulunduktan sonra ülkesinde İçişleri Bakanlığı ve Başbakan yardımcılığı görevlerinde bulundu.
Fahd, üvey kardeşi Kral Halid’in ölmesinden sonra 1982’de tahta çıktı. Kral olduğu sırada Ortadoğu, İslam İnkılabı , Afganistan işgali, İran-Irak savaşı, Lübnan iç savaşı ve Körfez savaşının etkileriyle çalkalanmaktaydı. Kral Fahd, ılımlı bir dış politika izleyerek tarafsız kalmaya çalıştı. Ama İran-Irak savaşında ABD ile birlik olarak, savaşta Irak’a maddi açıdan büyük yardımlarda bulunarak Irak’ın finans kaynağı oldu. Aynı şekilde Körfez savaşında ABD taraftarı bir politika izliyor ve Amerikan ordusuna üs kurma izni veriyordu.
1995 yılında, ilerleyen hastalığı nedeniyle felç geçirdi ve ülke yönetimini kardeşi Abdullah’a bırakarak sarayına çekildi. 2005 yılında öldükten sonra üvey-kardeş Abdullah kral oldu. Abdullah’ın 2015 yılında ölümünden sonra ise kardeşi Salman bin Abdulaziz krallık koltuğuna geçmiş bulunuyor.
Mukaddes mekanlara hakim Suudiler, dört önemli aileden oluşuyor.
1-Al- Faysal : Suud ailesinin en önemli ve asli ailesidir. Bu aile yaklaşık 4 bin kişiden oluşmaktadır. Bu aile ülkenin iç ve dış diplomasisini yönlendiriyor. Hali hazırda dışişleri bakanlığını elinde bulunduran Suud el-Faysal’dır. Daha önce güvenlik ve istihbarat başkanı ve aynı zamanda ülkenin Amerika’daki elçisi olan kardeşi Turki Faysal, Kral Abdullah’ın müşaviriydi.
Bu ailenin sorunlarından biri, öz ve üvey kardeşler arasındaki anlaşmazlıktır. Aynı babadan ama farklı annelerden dünyaya gelen kardeşler arasındaki bu anlaşmazlık aile içinde birçok ihtlafların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. 1982 yılında kral olan Fahd, al- Faysal’ın en güçlü kolu olan “Sudeyr” ailesindendir. Suud krallığının kurucusu Abdulaziz bin Suud’un 4.oğlu olan Fahd’ın 7 tane üvey kardeşi vardı; babasının Sudeyr ailesinden seçtiği kadınlardan dünyaya gelen kardeşleri Fahd’ın en yakın siyasi müşavirleriydiler. 2015’de ölen kral Abdullah bin Abdulaziz, Fahd’ın üvey kardeşidir. Üvey kardeşlerinden bir diğeri olan Emir Sultan da kral Abdullah’ın veliaht makamına getirilmişti.
Abdullah’ın kral olması ve Sultan’ın veliaht ilan edilmesi, Suud ailesi arasında büyük huzursuzluklara sebep olmuştu. Kral Abdullah’ın öz kardeşi olmadığından üvey kardeşleri ve yiğenleriyle irtibatını güçlendirerek gücünü artırmıştı. Kral Abdullah, şeyhler, din alimleri, kabile reisleri, teknokratlardan oluşan kuruluşlarla irtibat ağını güçlendirerek saltanattaki kontrolü ve idaredeki gücünü korumayı sağlamıştı.
2- El- Sanayan : Suud hanedanının, al- Faysal’dan sonra en önemli ailesi al-Sanayan ailesidir. El-Sudeyr ailesi ile yakınlığı ve muttefik olması hasebiyle ülkenin siyasi yapılanmasında önemli bir role sahiptirler.
3- El- Ceylani : Suud hanedanın hakim olmasında ve saltanatın devamında etkisi olan el-Ceylanı ailesi Faysal el- Türki’nin kardeşinin soyundan gelmektedirler. Krallığın üst düzey yönetiminde bir yere sahip olmasalar da Suud hanedanında sahip oldukları nüfuzdan dolayı etkileri küçümsenecek kadar da az değildir.
4- Al-Kebir : Al-Kebir ailesi, diğer üç aile gibi Abdulaziz bin Suud’un soyundan değildir. Abdulaziz bin Suud’un amcasıoğlu Suud bin el-Kebir’in soyundandırlar.
Bu kabilelerin yanısıra Suud krallığında, siyasi, ekonomik, dini ve diğer alanlarda etkili olan ve nüfüz sahibi aileler de bulunmaktadır.
Gelelim günümüze,
Mukaddes mekanlara hüküm süren siyonistlerin kurduğu, batıl vahabi inancını yayan Suud krallığı öyle sanıldığı gibi birbiriyle uyum ve kardeşce geçinen ailelerden oluşmuyor. Günümüzde kaynayan kazan haline dönmüş bu işgalciler, her geçen gün kan kaybetmekte ve içdeki ihtilafları yokmuş gibi göstermeye çalışmaktadırlar. Hakimiyetlerini devam ettirmek için diktatörlük ve baskılarını daha fazla artıran “Vahabi Suud hanedanında” çöküş belirtileri görülmektedir.
Hicaz diyarında yaşayan halkın yüzde yirmisini oluşturan Şialar, vahabilerin gölgesinde bırakılan Sünniler bu bir avuç vahabinin yaptıklarından bıkmış durumdalar. Ülkedeki yürüyüş ve protestoları bastırmaya çalışan Suud hanedanın güvenlığını, İsrail güvenlik birimleri ve onların eğittiği yerli uşaklar üstlenmiştir.
Özellikle Gazze işgali ve sonrasında takındıkları tavırlardan dolayı hem içte hem de dışda müslümanların büyük nefretini kazanmış durumdalar.
Resulullah’ın (s.a.a) mübarek türbesini ve Cennet-ul Baki mezarlığındaki peygamberin torunları olan Ehlibeyt İmamlarının mezarlarını ziyarete giden Şialara şiddet uygulayıp; bir kaçını şehid etmeleri ve tutuklamaları dünya Şialarını ayağa kaldırmış ve dini merciilerin Suud krallığına ultimaton vermesine sebep olmuştur.
Nasıl bir gelecek bekliyor,
Kral Abdullah’ın ölümünden sonra tekrar 80 yaşını geçmiş devleti idare etmekten aciz ve alzeimer hastası bir kral…..
Veliahtlık için birbirini yiyen üvey kardeş ve yeğenler…
Hicaz halkının yüzde yirmisini oluşturan Şiilerin ayaklanması…..
Siyonistlerin emriyle Yemen saldırısı……
Hızla değişim yaşayan dünyada, yeni dünya düzenine ayak uydurmakta zorlanan ve ülkeyi çağdışı kurallarıyla idare eden krallık sistemi…
Petrol paralarıyla, Batı emperyalizminin faiz sömürü sistemini yaygınlaştıran ve emperyalist banka ve sermayesini ayakta tutan şeyhlerin siyonist uşaklığı yapması….
Ülkede, idare, yönetim, siyaset, ekonomi, eğitim ve her makamı ellerinde bulunduran ABD uşaklarının köleler gibi emperyalizme hizmeti…
Ve alt tabakada; işci, amele, hizmetkar..v.s alanlarda çalışarak yaşamlarını sürdürmeye çalışan müslüman halkın isyan ve ayaklanmaları…
Acaba Hicaz toprakları yeni bir doğuşun habercisi mi?
1400 sene önce şirk, putperestlik, küfür, sömürü, kölelik, cehalet zülmetlerini gelişiyle yok eden, dünyaya adalet nidasını Tevhid’in merkezinden yayan alemlere rahmet Hz.Muhammed ( s.a.a) doğuşunun ardından, ceddi Resulullah’ın (s.a.a) yaptığı gibi adaleti önce o topraklara daha sonra bütün dünyaya hakim kılacak Hz.Mehdi’nin (a.f ) zuhuru mu yaklaşıyor?
Abdullah Özgür