Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA - Kırtas hadisesi veya kırtas divit hadisesi ya da kalem kâğıt hadisesi (Arapça: حدیث الدواة) diye tarihi kayıtlarda tevatür haddinde yer olan bu hadiseden maksat, Hz. Resulullah’ın ömrünün son günlerinde Müslümanlarınkendisinden sonra sapmamaları için bir şeyler yazdırmak için yanındakilerden kağıt kalem istemesi ve ardından bazı sahabelerin buna karşı çıkarak Efendimizin vasiyetiniyazdırmasına engel olmaları hadisesidir.
Bu olay, tarihte yaşanmış en büyük hadise ve musibetlerden biridir. Ehlisünnetin kütübü sitte, sünen kitapları ve tarih alanında yazılmış kitapların tamamında olay nakledilmiştir.[1]
Ayrıntılarında az bir fark olsa da bu olayın yaşandığı kesin ve katidir. Bu hadisede Ömer bin Hattab, Hz. Resulü Kibriya Efendimizin (s.a.a) vasiyetinin yazılmasına engel olmuş ve buna izin vermemiştir. Ömer’in kendisi de sonralardan vasiyetin yazılmasına mâni olduğunu itiraf etmiştir. Bundan dolayı Şii ulemalar, kendisine tepki göstermekte ve bazı eleştiriler yöneltmektedir.
Şialar açısından, Hz. Resulullah’ın vasiyet yazdırmadaki amacı, kendisinden sonra Hz. İmam Ali’nin imamet ve hilafetine tekitte bulunmak ve vurgulamak içindir.
Seyyid Şerafettin Amuli, Mısır el-Ezher Üniversitesi şeyhine yazdığı mektuplardan birisinde şöyle yazmaktadır: “Bu olayın sudur ve sıhhatinde hiç bir söz söylenemez. Buhari, kendi sihahının (kitabının) birkaç yerinde, Müslimkendi sihahının (kitabının) vasiyetler bölümünde, İmam Ahmed, kendi müsnedinde İbn Abbas hadisinde ve diğer sünen ve tarih yazarları bunu nakletmişlerdir. Elbette olayı naklederlerken rivayetin anlamında tasarrufta bulunmuş ve oynamışlardır. Zira olayda (Ömer’in) söylediği cümle şu şekildedir:
; İnne nebiyye yehcur” yani, “Peygamber sayıklıyor/hezeyan ediyor!” Ancak mezkur yazarlar cümlede oynayarak tahrif etmiş ve şöyle demişlerdir:
; İnne nebiyye kad galebe aleyhi’l-vec’, (peygambere ağrıları galebe çalmıştır) Mezkur yazarlar bu cümleden istifade ederek Ömer’in Hz. Peygamber Efendimize hakaretinin çirkinliğini doğrultmak başka bir ifadeyle sözünün çirkinliğini azaltmak için böyle yapmışlardır. Bunun delil ve kanıtı, Ebu Bekir Ahmed bin Abdulaziz Cevheri’nin “es-Sakife” kitabında İbn Abbas’tan naklettiği şu rivayettir:
“Hz. Resulullah’ın vefatı yaklaşınca, evinde Ömer bin Hattab’ın da olduğu bazı kişilerin olduğu esnada Resulullah şöyle dedi: ‘Bana divit (mürekkep hokkası) ve kâğıt getirin, size bir şeyler yazayım ondan sonra yoldan sapıp delalete düşmeyesiniz.’ Ömer, ağrılarının Resulullah’a galebe çaldığı anlamına gelen bir şeyler dedikten sonra şöyle dedi: ‘Yanımızda Kur’an var, Allah’ın kitabı bize yeter!’ sonra evde tartışmalar yaşandı ve densizlik edilerek edepsizlik yapıldı. Bazıları getirin peygamber bir şeyler yazsın, bazıları da Ömer’in söylediklerini dediler. Bu şekilde gürültü, patırtı, kargaşa çıkararak boş ve saçma sözlerle münakaşa ettiler. Resulullah öfkelendi ve ‘yanımdan kalkın’ dedi.”
Açıktır ki olayı nakledenler burada Ömer’in sözünün aynısını ve lafzını değil, anlamını nakletmişlerdir! Bunun da anlamı, ehli hadis (olayı nakleden Sünni muhaddisler), o gün orada çekişip münakaşa edenlerin isimlerini açıkça zikretmemiş, tartışma ve çekişmeyi ise lafzıyla olduğu gibi nakletmişlerdir.[2] Bu hadisler, ‘Ehlisünnet kaynakları’nda zikredilmiştir.
Her kim Sünnilerin sihah kitaplarına bakacak olursa, o gün Hz. Resulullah sayıklıyor ve hezeyan ediyor diyen ilk kişinin Ömer olduğunu bilir. Sonrasında ise Ömer’le aynı (düşünce ve) görüşte olan kişiler ona katılmıştır. İbn Abbas’ın dediğine göre orada hazır bulunanlar evde ihtilaf etmiş ve densizlik ederek edepsizlik etmişlerdir. Onlardan bazıları Peygamber sizin için bir şeyler yazsın, ondan sonra yoldan çıkıp sapmayın, bazıları da Ömer’in sözünü demişlerdir (yani, Hz. Peygamber sayıklayıp hezeyan ediyor!! Demişlerdir.)[3]
Sünni alimlerinden Hz. Resulü Kibriya Efendimizin (Allah’ın salat ve selamı onun ve Ehlibeytinin üzerine olsun) vasiyet yazmasına mani olan ve Efendimize sayıklıyor diyen kişinin Ömer bin Hattab olduğunu açıkça yazan ilk Sünni alimi Kadı İyaz’dır (ö. 544). Bu yazar olayı açıkça naklettikten sonra Ömer’i temize çekmek ve aklamak için çeşitli bahaneler ve gerekçeler (tabiri caizse elli takla atmıştır!) ileri sürmüştür. Örneğin şöyle demiştir: ‘Ömer’in söylediği inkar içerikli istifhamdı, yani gerçekte şöyle demiştir: ‘Acaba Peygamber sayıklıyor mu?’[4] Mutezile mezhebinden İbn Ebi’l-Hadid de Ömer’in bu sözünü inkar etmiyor, ancak Ömer’i aklamaya çalışarak şöyle diyor: ‘Ömer’in öfkeli ve haşin zati yapısından bu cümle kaynaklanmıştır, yoksa Ömer bu cümlesiyle kelimenin zahiri anlamını kastetmemiştir![5] Oysa ki Sünni alimlerin Ömer’i aklama ve temize çekme girişimleri, Ömer’in bu sözü söyledikten sonra oradakilerin iki gruba ayrılması ve bunlardan bazılarının Ömer’i desteklemesi ve bazılarının da ona muhalefet etmesi ve sonunda Peygamberin onları yanından kovmasıyla sona ermiştir (Bazı rivayetlerde ise Ömer’i yanından kovmasıyla sonuçlanmıştır). Bu da bu aklama ve temize çekme girişimlerinin gerçeklerle uzaktan yakından bir alakasının olmadığını ortaya koymaktadır.
Ehlisünnet Kaynakları
Kalem ve divit ya da kırtas hadisesi, Ehlisünnetin bir çok kaynak kitabında nakledilmiştir. Onlardan bazılarına değiniyoruz:
Müsned-i Ahmed
Müsned-i Ahmed'de kağıt kalem hadisesi şu şekilde geçmektedir:
“İbn Abbas şöyle diyor: ‘Perşembe günü, Perşembe gününün ne olduğunu sen ne bilirsin?” der ve yeri ıslatıncaya kadar ağlar. Dedim ki: “ey İbn Abbas! Perşembe günü ne oldu?”
Dedi ki: “O gün Resûlullahın (s.a.a) hastalığı ağırlaşmıştı, “Bana bir kâğıt getirin, size bir yazı yazayım ki ondan sonra asla yoldan sapmayasınız.”
Sonra oradakiler niza ederek münakaşa etmeye başladılar, halbuki Peygamberin yanında niza etmek doğru değildir.
Sonra: ‘Ona (Peygambere) ne oldu? Peygamber, (haşa) hezeyan edip sayıklıyor’ mu diye kendisine sorun dediler; Peygamber ise: “Beni yalnız bırakın, içinde bulunduğum durum, hakkımda söylediklerinizden daha hayırlıdır” der. Tam öleceği sırada (olayı nakleden Süfyan bir kere olduğunu diyor) üç şey tavsiye eder, birincisi: MüşrikleriArap yarımadasından çıkarın. İkincisi: Görüşme ve ziyarete gelen kişilere, benim yaptığım gibi ikramda bulunun ve hediyeler verin.”
Said (Süfyan’ın olayı naklettiği ravi) susar ve üçüncüsünü nakletmez ve (Süfyan diyor ki) ben bilmiyorum bilerek mi yoksa bilmeyerek mi sustu. Sonra bir kere dedi veya unuttu. Süfyan dedi ki: ya bilerek söylemedi ya da unuttu.[6]
Sahihi Buhari
Sahihi Buhari'de kağıt kalem hadisesi şu şekilde geçmektedir:
“İbn Abbas diyor ki: ‘Peygamberin hastalığı ağırlaşınca şöyle dedi: ‘Bana bir kâğıt getirin, size bir yazı yazayım ki ondan sonra asla yoldan sapmayasınız.’
Ömer dedi ki: ‘Şüphesiz Peygambere hastalığı galebe çalmış ve bizim yanımızda Allah’ın kitabı var, o bize yeter.’ Sonra aralarında ihtilaf çıkar ve gürültü ve patırtı çoğalır.
Peygamber dedi ki: ‘Yanımdan kalkın ve benim yanımda niza ve tartışma yakışık almaz.’
Sonra İbn Abbas dışarı çıktı ve şöyle diyordu: Ah ne büyük kayıp ve hüzündür ki tüm musibet ve hüzün, peygamberin vasiyetinin yazılmamasındadır.[7]
“İbn Abbas şöyle diyor: ‘Perşembe günü, Perşembe gününün ne olduğunu sen ne bilirsin?” der ve yeri ıslatıncaya kadar ağlar. Sonra dedi ki “Perşembe günü Resûlullahın (s.a.a) hastalığı ağırlaşmıştı, “Bana bir kâğıt getirin, size bir yazı yazayım ki ondan sonra asla yoldan sapmayasınız.” Sonra oradakiler niza ederek münakaşa etmeye başladılar, halbuki Peygamberin yanında niza etmek doğru değildir.
Sonra dediler ki: “Peygamber, (haşa) hezeyan edip sayıklıyor’. Peygamber ise: “Beni yalnız bırakın, içinde bulunduğum durum, hakkımda söylediklerinizden daha hayırlıdır” der. Tam öleceği sırada üç şey vasiyet etti: ‘Müşrikleri Arap yarımadasından çıkarın. Görüşmeye gelen heyetlere, benim yaptığım gibi ikramda bulunun ve hediyeler verin. Üçüncüsünü de unuttum!”[8]
“İbn Abbas şöyle diyor: ‘Perşembe günü, Perşembe gününün ne olduğunu sen ne bilirsin?” der ve yeri ıslatıncaya kadar ağlar. Dedim ki: “ey İbn Abbas! Perşembe günü ne oldu?”
Dedi ki: “O gün Resûlullahın (s.a.a) hastalığı ağırlaşmıştı, “Bana bir kürek kemiği getirin, size bir yazı yazayım ki ondan sonra asla yoldan sapmayasınız.”
Sonra oradakiler niza ederek münakaşa etmeye başladılar, oysa ki Peygamberin yanında niza etmek doğru değildir.
Sonra dediler ki: ‘Ona (Peygambere) ne oldu? (Haşa) Hezeyan edip sayıklıyor! Mu kendisine sorun dediler.
Peygamber dedi ki: “Beni yalnız bırakın, içinde bulunduğum durum, hakkımda söylediklerinizden daha hayırlıdır”. Sonra onlara üç şey emretti: ‘Müşrikleri Arap yarımadasından çıkarın. Görüşmeye gelen heyetlere, benim yaptığım gibi ikramda bulunun ve hediyeler verin. Üçüncüsünü ya söylemedi ya da söyledi ben unuttum. (Rivayeti Süleyman’dan nakleden) Süfyan diyor ki bu Süleyman’ın sözüdür, Süleyman’ın sözüdür.”[9]
Buhari, İbn Abbas’tan şöyle rivayet etmektedir: “Peygamber (s.a.a) ölüm döşeğindeyken evinde aralarında Ömer’in de bulunduğu adamlar vardı. Buyurdu ki: Haydi size bir yazı yazayım, ondan sonra asla sapmazsınız. Ömer dedi ki: Herhalde Peygambere (s.a.a) hastalık galip geldi. Yanımızda Allah’ın kitabı var, bize Allah’ın kitabı yeter. Evde bulunanlar ihtilaf edip hasımlaştılar. Bazıları Ömer’in dediğini savunuyordu. Tartışmayı ve ihtilafı uzatıklarında da Peygamber buyurdu: Yanımdan kalkın. Benim yanımda niza’ yakışmaz.”[10]
“İbn Abbas şöyle rivayet ediyor: ‘Hz. Resulullah’ın (s.a.a) vefatı yaklaştığında Ömer bin Hattab’ın da olduğu bazı kişiler evinde toplanmışlardı. Resulullah (s.a.a) dedi ki: ‘Hadi getirin, size bir şeyler yazayım ondan sonra yoldan sapıp delalete düşmeyesiniz.’ Ömer dedi ki: ‘Kuşkusuz Peygambere hastalığı galebe çalmış ve sizin yanınızda Allah’ın kitabı var, o bize yeter.’ Sonra evdekiler arasında ihtilaf çıktı ve birbirlerine karşı çekişip didiştiler. Onlardan bazıları dediler ki getirin Peygamber bir şeyler yazsın ki ondan sonra asla yoldan çıkıp sapmayasınız. Onlardan bazıları da Ömer’in dediğini dediler.
Bu şekilde Resulullah’ın yanında gürültü, kargaşa ve münakaşaları artınca, Resulullah öfkelendi ve ‘yanımdan kalkın’ dedi.” (Rivayeti nakledenlerden biri olan) Ubeydullah dedi ki İbn Abbas diyordu ki ‘tüm musibet ve acılar şudur ki münakaşa ve gürültü patırtı yaparak Resullah’ın yazmak istediği şeyi yazmasına mani oldular.”[11]-[12]
Ömer bir rivayetinde de niza’ın mahiyetini şöyle açıklıyor:
Peygamber’in (s.a.a) yanındaydık. Bizimle kadınlar arasında perde vardı. Resulullah (s.a.a) dedi ki: Beni yedi defa yıkayın. Bana bir sahife ve bir divit verin. Size bir yazı yazacağım ki ondan sonra bir daha asla sapmayacaksınız. Kadınlar dediler ki: ‘Resulullah’ın istediklerini verin.’ Ben de dedim ki; ‘Siz susun. Onun zevcelerisiniz. Hastalandığında gözleriniz yaşlanır, sıhhatli olduğunda da boynuna sarılırsınız.’ Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: “Onlar sizden daha iyidirler.”
Başka bir rivayette de Peygamber’in (s.a.a) hanımı Zeynep şöyle dedi: ‘Peygamberi (s.a.a) duymuyor musunuz ki size ahitte bulunuyor, sizse gürültü yapıyorsunuz.’ Buyurdu ki: Kalkın! Onlar kalktıktan sonra da yerinde vefat etti.”
Bazı rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla daha önce Peygamber’in sağlıklı olduğu dönemde bile bazı sahabeler hadislerinin yazılmasına mani olmuşlardır. Abdullah b. Amr b. As dedi ki: “Peygamber’den (s.a.a) duyduğum her şeyi yazıyordum. Kureyşliler beni neyhedip dediler ki: ‘Sen Resulullah’tan (s.a.a) duyduğun her şeyi yazıyorsun; oysa ki Resulullah da bir beşerdir; hem razıyken hem de kızgınken konuşur.’ Ben de yazmamaya başladım. Sonra bunu Resulullah’a (s.a.a) söyledim. Parmağıyla ağzını işaret ederek: “Yaz nefsimi elinde bulundurana andolsun ki buradan haktan başka bir şey çıkmaz”, buyurdu.
Sahihi Müslim
Sahihi Müslim'de kağıt kalem hadisesi şu şekilde geçmektedir:
Said İbn Cubeyr, İbn Abbas’tan şöyle rivayet ediyor: “Ah perşembe günü! Ne perşembe günü idi o! Sonra göz yaşları akmaya başladı hatta göz yaşları yanakları üzerinde sanki inci dizisi gibiydiler. Sonra İbn Abbas dedi ki: Resulüllah (s.a.a): ‘Bana kürek kemiği(14) ve divit (yahut levha ile divit) getirin! Size bir daha ebediyen sapmayacağınız bir yazı yazayım buyurdu. Bunun üzerine yanındakiler: ‘Gerçekten Resulullah (haşa) sayıklıyor’, dediler.[13]-[14]
“İbn Abbas şöyle rivayet ediyor: ‘Hz. Resulullah’ın (s.a.a) vefatı yaklaştığında Ömer bin Hattab’ın da olduğu bazı kişiler evinde toplanmışlardı. Resulullah (s.a.a) dedi ki: ‘Hadi getirin, size bir şeyler yazayım ondan sonra yoldan sapıp delalete düşmeyesiniz.’ Ömer dedi ki: ‘Kuşkusuz Peygambere hastalığı galebe çalmış ve sizin yanınızda Allah’ın kitabı var, o bize yeter.’ Sonra evdekiler arasında ihtilaf çıktı ve birbirlerine karşı çekişip didiştiler. Onlardan bazıları dediler ki getirin Peygamber bir şeyler yazsın ki ondan sonra asla yoldan çıkıp sapmayasınız. Onlardan bazıları da Ömer’in dediğini dediler.[15]
Bu şekilde Resulullah’ın yanında gürültü, kargaşa ve münakaşaları artınca, Resulullah öfkelendi ve ‘yanımdan kalkın’ dedi.” (Rivayeti nakledenlerden biri olan) Ubeydullah dedi ki İbn Abbas diyordu ki ‘tüm musibet ve acılar şudur ki münakaşa ve gürültü patırtı yaparak Resulüllah'ın yazmak istediği şeyi yazmasına mani oldular.”[16]
İbn Abbas gözyaşları ayağının altındaki kumları ıslatıncaya kadar ağladıktan sonra şöyle dedi: Resulüllah'ın (s.a.a) ağrıları şiddetlenmişti. O haliyle şöyle buyurdu: "Bana kâğıt getirin de size benden sonra asla sapmamanız için bir şeyler yazayım." Resulullah'ın (s.a.a) bu buyruğu üzerine oradakilerin arasında tartışma başladı; oysa hiçbir peygamberin huzurunda tartışmak yakışmaz. Sonunda, "Resulullah sayıklıyor." dediler![17]
Başka bir rivayette ise, İbn Abbas'ın sürekli şöyle dediği geçer: Bütün bu kötü durumlar orada olanların ihtilâf edip gürültü çıkararak Resulullah'ın (s.a.a) o yazıyı yazmasına engel olmasıyla başladı.[18]
Süneni Beyhaki
Süneni Beyhaki'de kağıt kalem hadisesi şu şekilde geçmektedir:
Musannef San’ani
Musannef San’ani'de kağıt kalem hadisesi şu şekilde geçmektedir:
İbn Sa’d’ın Tabakat Kitabı
İbn Sa’d’ın Tabakat Kitabında kağıt kalem hadisesi şu şekilde geçmektedir:
İbn Abbas şöyle diyor: ‘Peygamber (s.a.a) Perşembe günü hastaladı. Sonra İbn Abbas ağlamaya başladı ve şöyle dedi: “Ah perşembe günü! Ne perşembe günü idi o! Peygamberin hastalığı ağırlaştığında ‘bana bir kâğıt ve divit getirin, size bir yazı yazayım ki ondan sonra asla yoldan sapmayasınız.’ Dedi.
İbn Abbas dedi ki: “Yanında olanlardan birisi ‘Peygamber, (haşa) hezeyan edip sayıklıyor’, dedi.
Sonra Peygambere istediğin şeyi getirelim mi? Diye sordular. Peygamber ise: “Bu sözlerden sonra mı?! Sonra Peygamber bir şey istemedi.[22]
Cabir İbn Abdullah Ensari şöyle diyor: “Resulullah’ın ölümüne neden olan hastalığında yoldan sapmamaları ve başkalarını da yoldan saptırmamaları için ümmetine bir şeyler yazmak için bir kağıt istedi. Cabir dedi ki: ‘evde gürültü ve karmaşa çıkınca Ömer İbn Hattab bir şeyler dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) Ömer’i yanından kovdu.”[24]
Ömer İbn Hattab şöyle diyor: “Peygamberin yanındaydık. Bizimle kadınlar arasında bir perde vardı. Peygamber dedi ki beni yedi kırba ile gusledin (yıkayın) ve kağıt ve divit getirin ki ondan sonra asla yoldan sapmamanız için size bir şeyler yazayım.’ Kadınlar dediler ki ‘Resulullah’ın isteğini yerine getirin.’ Ömer diyor ki dedim ki: ‘sesinizi kesin, sizlerin sahibi vardır, hastalınırsa gözünüzü sıkarsınız (yani, ağlarsınız), iyilişirse de boynuna sarılırsınız.”
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: ‘Onlar (kadınlar) sizden daha hayırlıdır.”[26]
Kenzü’l-Ummal
Kenzü’l-Ummal'da kağıt kalem hadisesi şu şekilde geçmektedir:
Ömer şöyle diyor: “Peygamber hastalandığında kağıt ve divit istedi. Size ondan sonra sapmamınız için bir şeyler yazayım buyurdu.’ Kadınlar perde arkasından dediler ki: ‘Resulullah’ın ne dediğini duymuyor musunuz?!’ (Ömer diyor ki kadınlara) dedim ki: ‘Kuşkusuz sizler Yusuf’un zamanındaki kadınlar gibisiniz. Resulullah (s.a.a) hastalandığında gözünüzü sıkarsınız (yani, ağlarsınız), iyilişirse de boynuna binersiniz.’ Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: ‘Onları bırakın. Onlar sizden daha hayırlıdır.”[30]
Peygamberin Vasiyetinin Yazılmasına Mani Olunmasına İtirazlar
Şerafettin Amuli, el-Müracaat kitabında Kur’an-ı Kerim’deki bazı ayetleri baz alarak olaya yönelik bazı eleştirilerde bulunmaktadır[31]:
- Hz. Resulü Kibriya’nın emrine uyulmamakta;
- Hz. Resulü Kibriya’nın sözü reddedilmekte;
- Sanki Ömer’in kendisi Hz. Fahri Kâinat Efendimizden (s.a.a) Kur’an’ı ve Kur’an’ın özelliklerini daha iyi bilmekteymiş gibi davranmakta ve bunu bir şekilde izhar etmektedir(!!)
- Hz. Fahri Kâinat Efendimize hezeyan ve sayıklıyor gibi aşağılık bir tabirle atıfta bulunulmaktadır.
Tüm bunlar Kur’an’a aykırı ve İslam’ın temel ilke ve prensipleriyle asla bağdaşmamaktadır:
- “Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun.” (Haşr, 7)
- “Bu (Kur'ân), pek değerli, çok güçlü, Arş'ın sahibi katında itibarlı, orada (meleklerin arasında) sözü dinlenilen, güvenilir bir elçinin (Cebrail'in) sözüdür. Arkadaşınız da (uzun süre bir arada bulunup iyice tanıdığınız Muhammed) deli değildir.” (Tekvir, 19- 22)
- “Hiç şüphesiz o (Kur'an), çok şerefli bir elçinin sözüdür. 41. Ve o, bir şair sözü değildir. Ne de az iman ediyorsunuz!” (Hakka, 40- 42)
- “Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı; o, arzusuna göre de konuşmaz. O, ancak (kendisine) vahyedilen bir vahiydir. Çünkü onu güçlü kuvvetli ve üstün yaratılışlı biri (Cebrail) öğretti.” (Necm, 2-5)
Hz. Peygamber Efendimizin Maksadı Neydi?
Hadisenin kendisine baktığımızda Hz. Resulü Kibriya Efendimizin (s.a.a) bu olayda şöyle buyurmaktadır:
- “Kağıt getirin de size bir şeyler yazayım ve ondan sonra asla yoldan çıkıp 'sapıklığa düşmeyesiniz'.”
Yine Sakaleyn hadisinde Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
- “Ben sizin aranızda iki şey bırakıyorum, onlara sarıldığınız sürece 'sapıklığa düşmezsiniz'. Biri Allah'ın kitabı, biri de Ehl-i Beyt'im/itretim (soyum)'dur.”
Açıktır ki her iki hadisin de maksat ve amacı birdir. Şöyle ki Hz. Resulü Ekrem (s.a.a) başta Hz. Ali olmak üzere kendi soyundan imamların halifelik ahdini ve bunun nassını umum için sabitleştirmeye çalışmak istemiştir. Çünkü orada bulunanlar bunun farkına vardıklarından Hz. Peygamber Efendimize hakaret etme bahasına olsa da buna mani olmuşlardır.[32] İkinci halife Ömer’in kendisi İbn Abbas’la aralarında geçen bir konuşmada bunu itiraf etmiştir. Bu konuşmada Ömer şöyle demiştir: ‘Peygamber hastalandığında Ali’nin adını kendisinden sonra halife olarak açıklamaya çalıştı, ancak ben İslam’a olan merhametimden ve korunması için buna mâni oldum!![33]
Yazıyı Yazmaktan Vazgeçmesinin Nedeni
Hz. Fahri Kainat Efendimizin (s.a.a) vasiyet yazdırmaktan vazgeçmesinin nedeni, kendi huzurunda bazı sahabelerin yaptığı densizlik ve hakarettir. Kaldı ki böyle bir vasiyeti bu aşamada yazdırsa bile kendisinden sonra bunun fitne ve ihtilaftan başka bir ektisi olmayacaktı. Eğer vasiyeti yazmış veya yazdırmış olsaydı mesela şöyle diyeceklerdi: “Bu sözler -bundan Allah’a sığınırız- hezeyan mıdır, değil midir?!” Nitekim kendi huzurunda bile küstahça bunu söylemişler ve Efendimizin elinden: ‘yanımdan kalkın’ demekten başka bir şey gelmemiştir. Ayrıca Efendimiz bunda ısrar eder ve ne olursa olsun vasiyeti yazdırmış olsaydı, Efendimizin sayıklıyor dediği ve buna destek olan kimseler, inatlaşarak diretecek ve bu kişilerin takipçileri de Hz. Fahri Kainat Efendimizin -neuzubillah- sayıkladığını ispat etmek için abartı ve mübalağa haddinde cedelleşecek ve bunun için onlarca kitap ve makaleler yazacaklardı. Nitekim vasiyet yazılmamasına rağmen bu konuda nakledilen rivayetlerin bir çoğu tahrif edilmiş, eksik kaydedilmiş ve hakaret eden sahabeler inadına aklanmaya çalışılmıştır.[34]
Ayrıca Bakınız
Dış Bağlantılar
- Peygamber Efendimizden Sonra Üç Dört Kişi Dışında Tüm Sahabeler Mürtet Mi Oldu
- Ehlibeyt Mektebinde Sahabenin Adaleti Görüşü
- Bazı Sahabelerin Peygamber Efendimize İtirazları!
- Sizler Bu Münafık Sahabeleri De Mi Adil Biliyorsunuz?”
- Şialar, Sahabelere Küfür Ederek Lanet Okumakta mıdır (1)
- Şialar, Sahabelere Küfür Ederek Lanet Okumakta mıdır (2)
- Şialar, Sünnileri Nasibi Diye Kafir Mi Bilmektedir
- Ehli sünnet ve Şia Mezhebine Göre Kimler Kafirdir
- Kureyş'in Sakife'deki Rolü, Hz. Ali'nin Sükutu ve Şii Sahabeler
- SAKİFE_TOPLANTISI/Dosya
Kaynakça
- Yukarı git↑ Şerafettin, el-Müracaat, s. 241-242; Farsça tercüme, Münazarat, s. 430.
- Yukarı git↑ Şerafettin, el-Müracaat, s. 242-243; Farsça tercüme, Münazarat, s. 431-432.
- Yukarı git↑ Şerafettin, el-Müracaat, s. 243-244; Farsça tercüme, Münazarat, s. 434.
- Yukarı git↑ Bkz. Kadı İyaz, eş-Şifa, be-Tarih hukuk el-Mustafa, c. 2, s. 194.
- Yukarı git↑ İbn Ebi’l-Hadid, Şerh Nehcü’l-Belağa, c. 1, s. 183.
- Yukarı git↑ Müsned-i İmam Ahmed bin Hambel, c. 2, s. 45.
- Yukarı git↑ Sahihi Buhari, c. 1, s. 37.
- Yukarı git↑ Sahihi Buhari, c. 4, s. 31.
- Yukarı git↑ Sahihi Buhari, c. 4, s. 66.
- Yukarı git↑ Buhari, Kitabü’l-İlm, Babu'l İlm, 1, s. 22.
- Yukarı git↑ Sahihi Buhari, c. 5, s. 137-138.
- Yukarı git↑ Sahihi Buhari, c. 7, s. 9.
- Yukarı git↑ Sahihi Müslim, c. 5, s. 75.
- Yukarı git↑ Sahihi Müslim, c. 5, s. 76.
- Yukarı git↑ Ketf (kürek kemiği) veya şa’ne, o dönemler yazı yazmak için kağıt yerine kullanılan hayvan kemileriydi.
- Yukarı git↑ Sahihi Müslim, c. 5, s. 76.
- Yukarı git↑ Sahih-i Buharî, Kitabu'l-Cihad, "Cevaizu'l-Vefd" babı, c.2, s.120 ve Kitabu'l-Cizye, "İhracu'l-Yehud Min Cezireti'l-Arab" babı; Sahih-i Müslim, Ki-tabu'l-Vasiyyet, "Terku'l-Vasiyyet" babı ve diğer kaynaklar
- Yukarı git↑ Sahih-i Buharî, Kitabu'l-İ'tisam Bi'l-Kitab-i ve's-Sünnet, "Kerahiyye-tu'l-Hilâf" babı ve Kitabu'l-Merza, "Kavlu'l-Meriz: Kûmû Annî" babı ve Kita-bu'l-Mağazî "Marazu'n-Nebi" babı; Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Vasiyyet, "Terku'l Vasiyyet" babının sonu
- Yukarı git↑ Beyhaki, es-Süneni’l-Kubra, c. 9, s. 207.
- Yukarı git↑ Sen’ani, el-Müsannef, c. 5, s. 438.
- Yukarı git↑ Sen’ani, el-Müsannef, c. 6, s. 57.
- Yukarı git↑ İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, c. 2, s. 242.
- Yukarı git↑ İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, c. 2, s. 242.
- Yukarı git↑ İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, c. 2, s. 243.
- Yukarı git↑ İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, c. 2, s. 243.
- Yukarı git↑ İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, c. 2, s. 243-244.
- Yukarı git↑ İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, c. 2, s. 244.
- Yukarı git↑ İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, c. 2, s. 244.
- Yukarı git↑ İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, c. 2, s. 244-245.
- Yukarı git↑ El-Hindi, Kenzü’l-Ummal, c. 5, s. 644.
- Yukarı git↑ Şerafettin, el-Müracaat, s. 244; Farsça tercüme, Münazarat, s. 435.
- Yukarı git↑ Şerafettin, el-Müracaat, s. 245; Farsça tercüme, Münazarat, s. 436.
- Yukarı git↑ İbn Ebi’l-Hadid, Şerh Nehcü’l-Belağa, c. 12, s. 20-21.
- Yukarı git↑ Şerafettin, el-Müracaat, s. 245; Farsça tercüme, Münazarat, s. 436-437.