Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Yaklaşık kırkıncı ayına girmiş olan “Suriye Vekâlet Savaşı” mahallenin ortasında harlanmış ateş misali her yana tehlike arz ediyor. Ortadoğu coğrafyasına şekil ve nizam vermek için “küresel emperyalizm”in harladığı ve mahalle sakinlerinin büyük bölümünün itiraz etmediği ateşin yakıcılığı komşu evlerden çoktan hissedilmeye başlandı.
Kırkıncı ayında“Suriye Vekâlet Savaşı”na dair birkaç tespit
1-Suriye iç savaşının, artistlikten kaynaklanan mahalle içi masumane bir kavga olmadığı, bilakis küresel emperyalizm ve siyonizmin birlikte kotardıkları; İsrail’in geleceğini güvence altına almak için Ortadoğu’ya şekil ve nizam vermeyi amaç edinmiş uluslararası bir proje olduğu, güneş kadar açık bir hakikate dönüştü.
2-(Amerika’nın doyurup, donattığı) Özgür mücahitler(!)in eli ilk tetiğe dokunduğu anlarda sarf edilen: “İlk bayram namazının Şam-Emevi Camii’nde kılınacağı, birkaç günde Şam’a ulaşılacağı” gibi iddialı sözlerin, bölge halk ve gerçeklerini hiç tanımamış olmanın tezahürü olduğu anlaşıldı.
3-Kendilerine mücahit(!) denilen, hakikatte emperyalizm ve siyonizmin tetikçiliğini yapan Selefi/Vahhabi tekfirci savaşçıların; hiçbir kutsal için değer ve saygı duygusu taşımadıkları, hiçbir ilke ve kuralı kendileri için bağlayıcı görmedikleri, her türden cinayet ve vahşeti ibadet aşkı ile işleyebildiklerini ve çıkarları çatıştığında birbirlerini bile koyunlar gibi boğazlayabildiklerini müşahede ettik.
Fark edildi ki, mağara devri yaşantısını andıran bu anlayışın; Suriye’ye adalet ve özgürlük getirebileceği iddiası bir yana, İslam için, insanlık için küçücük bir değer üretebileceğini düşünmek bile hayaldir.
4-Büyük bölümü hazır yeme durumunda olan bir milyonu aşkın mülteci sorunu, kevgire dönmüş sınırlar, Kaide terörü ile anılmaya başlanmış uluslararası imaj, her an Vahhabi/Selefi terörü ile yüz yüze gelme tehlikesi, paramparça olmuş Ortadoğu ilişkileri, devasa boyutlara ulaşmış ekonomik kayıplarla Suriye’de tutuşturulan savaş ateşinin en çok zarar verdiği ikincil ülke Türkiye’dir.
5-Emperyalizm ve siyonizmin Ortadoğu’da halen en etkin güç olmakla birlikte artık onlar için bölgede sınırsız, sorumsuz at oynatma devrinin kesinlikle kapandığı tarihe ilan edildi. BOP başarısız oldu. İslam İnkılabı, Lübnan Hizbullahı, Yeni Irak yönetimi ve bölgedeki antiemperyalist/Siyonist hareketler hesaba katılmaksızın bölgede denklem kurulamayacağı gerçeği uluslararası siyaset tarafından örtülü bir resmiyetle kabullenildi.
“Suriye Vekâlet Savaşı”nın kırkıncı ayında mevcut durum tespiti
Üç buçuk yılı bulan Suriye Vekâlet Savaşı’nın ulaştığı mevcut durumu resmeden en can alıcı tespit: “Yüz küsur ülke ile başlayan “Suriye’nin dostları” toplantıları için artık iki rakamlı katılımcı sayısına ulaşılamıyor” olmasıdır. Bağımsız analistler, Suriye’de on dört büyük il/eyalet merkezinden on üçünün, yirmi üç milyonluk nüfusun on dokuz milyonunun Suriye yönetiminin kontrolünde olduğunu dillendiriyorlar.
Son olarak sözde devrimin kalbi kabul edilen Humus kenti de, BM denetiminde yapılan bir antlaşma ile “canlarının bağışlanması” karşılığında mücahitler(!) tarafından Suriye yönetimine devredildi.
Suriye Vekâlet Savaşı, daha ziyade ülkenin kuzey ve doğu sınırlarına yani geçirgenliğin yüksek olduğu Türkiye ve Irak sınırlarına doğru sıkışmış bulunuyor. Bu sıkışıklığı denize açılacak bir koridor ile aşabilmek için büyük ümitler bağlanan “Keseb” saldırısında da istenen neticenin alınamamış olması, savaşın bundan sonraki sahnesinin bahsi geçen bölge olacağı şeklinde okunması kehanet olmasa gerektir.
Suriye sorununun çıkış yolu nedir?
Harlanmış ateşin söndürülmesi, Suriye Vekâlet Savaşı’nın sonlandırılması, tabi ki öncelikle; alt yapısı tamamen çökmüş, on milyon insanı evlerini terk etmek, üç milyon insanı mülteci durumuna düşmek zorunda kalmış Suriye’nin ve Suriye halkının acılarının dinmesi için hayati önem arz etmektedir.
Ancak Suriye Vekâlet Savaşı’nın sonlanmasının dalga dalga tüm Ortadoğu’nun kader ve geleceğini derinden etkileyeceği, bu etkinin de kendi coğrafyası ile sınırlı kalmayıp evrensel sonuçlar açığa çıkaracağı açık bir hakikattir.
Suriye Vekâlet Savaşı’nın Amerika, İsrail ve yandaşlarının planladığı şekilde sonuçlanmaması demek: BOP’un (Büyük Ortadoğu Projesi’nin), İkinci İsrail’i kurma hayalinin çökmesi, bölgede emperyalizm ve siyonizmin tahakkümüne hayati bir darbe indirilmesi, kadim Ortadoğu halklarının kaderini eline almasının başlangıcı demektir.
Bölge için, dünya için, insanlık için hayati bir önem arz eden bu neticenin açığa çıkması için öncelikle bazı hakikatlerin kabullenilmesi, ortaya konacak pratiğinde bu kabuller çerçevesinde şekillenmesi gerekiyor.
1-Suriye Vekâlet Savaşı’nın bir özgürlük ve adalet mücadelesi olmayıp, BOP’un bir parçası olarak emperyalist/Siyonist bir müdahale olduğunun kabullenilmesi.
2-Arap sermayesi ve CIA eğitimiyle şekillenen Selefi/Vahhabi tekfirci hareketlerle, göbekten Amerika’ya bağlı ÖSO gibi yapılanmaların adalet ve özgürlük peşinde olmadıkları, bunların bilinçli olarak ya da kullanılarak bölgede emperyalizmin tetikçiliğini yaptıklarının kabullenilmesi.
3-Suriye’ye daha çok cihatçı(!) daha çok silah taşımanın sorunu çözmek bir yana; kan, şiddet, gözyaşı ve zulüm içeren savaşı beslemek olduğunun görülmesi.
4-Ortadoğu’nun kaderinin belirlenmesinde Amerika, İsrail, AB, NATO ve bölge dışı tüm unsurların hiçbir meşru ve mubah haklarının bulunmadığı, onların tüm müdahalelerinin hukuk ve insanlık dışı olup, emperyal hedefler taşıdığının görülmesi.
5-Suriye sorunu başta olmak üzere Ortadoğu’nun tüm meseleleri bölgenin sahibi olan halklar tarafından çözülmelidir. Bu sorunların çözümünde elbette öncüller gereklidir. Bu sorunlar bölge halklarının ve İslam coğrafyasının belirleyici güç merkezleri olan Türkiye, Mısır ve İran’ın yapıcı ortaklığı ile çözülebilir.
rasthaber / Kemal Şükrü Sevindik