26 Temmuz 2025 - 19:23
İsrail-İran Savaşı ve Bakü’nün Etnik Casus Ağıyla Rolü

İsrail’in İran’a karşı yürüttüğü yasa dışı ve kapsamlı savaşta, Bakü’nün etnik casus ağı üzerinden oynadığı rol, uluslararası hukuk ihlalleriyle birlikte İran’ın kuzeybatısında, özellikle Tebriz’de yoğunlaşan saldırılarla dikkat çekiyor. Uzmanlar, bu savaşın İran’ı zayıflatmayı ve parçalamayı hedeflediğini belirtiyor.

Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı – ABNA: İsrail rejiminin, ABD desteğiyle ve Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından aranan bir savaş suçlusunun liderliğinde İran’a karşı yürüttüğü yasa dışı savaş, Birleşmiş Milletler Şartı ve 1949 Cenevre Sözleşmeleri’ni ağır şekilde ihlal ediyor. Bu savaş, İran’ın hava savunma sistemlerini devre dışı bırakmayı, caydırıcı saldırı gücünü yok etmeyi, stratejik altyapısını tahrip etmeyi ve etnik ayrılıkçı gruplar aracılığıyla ülkeyi Balkanlaştırma ve Suriyeleştirme yöntemiyle parçalamayı amaçlıyor. İsrail’in nihai hedefi, sadece İran İslam Cumhuriyeti’nin rejimini değiştirmek değil, “tarihi İran”ı ortadan kaldırmak. Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın “İran imparatorluğundan geriye bir iz kalmayacak” sözleri, bu hedefi açıkça ortaya koyuyor.

Bu savaşta, Azerbaycan hükümeti ve ona bağlı etnik casus ağı, İsrail’in en önemli araçlarından biri olarak öne çıkıyor. Uluslararası hukuk uzmanı Dr. Ahmad Kazemi’nin analizine göre, bu süreçte sekiz kritik nokta dikkat çekiyor:

  1. Tebriz’e Yoğun Saldırılar ve Bakü-Tel Aviv İş Birliği: Tebriz, savaşın ilk günlerinde İsrail’in en çok hedef aldığı şehirlerden biri oldu. Yaklaşık 20 noktaya düzenlenen saldırılarda yüzlerce sivil ve askeri hayatını kaybetti veya yaralandı. Saldırılarda kullanılan insansız hava araçları (İHA) ve quadcopter’lar, Azerbaycan’ın Karabağ savaşında “özgürleştirilen” bölgelerinden İran’a sokuldu. Bu İHA’lar, 2011’de Bakü-Tel Aviv ortaklığıyla kurulan ve üç tip saldırı İHA’sı üreten “AZAD Sistemleri” tesislerinde üretildi. Bu araçlar, Tebriz, Erzurum ve Urumiye’deki savunma sistemlerini hedef alarak çok sayıda Azeri Türk’ü dahil olmak üzere İranlıların hayatını kaybetmesine neden oldu. Tebriz’de ele geçirilen patlayıcı yüklü araçlar ve İHA’lar, Bakü’nün etnik casus ağının bu süreçteki rolünü ortaya koyuyor.

  2. Bakü’nün Etnik Casus Ağı: Azerbaycan’ın bağımsızlık sonrası oluşturduğu etnik casus ağı, İsrail’in “stratejik varlığı” olarak tanımlanıyor. Eski İsrail Ulusal Altyapı Bakanı Uzi Landau’nun “İsrail’in stratejik varlığı” olarak nitelendirdiği bu ağ, savaşta beşinci kol olarak hareket ediyor. Bu ağ, İran’ın kuzeybatısında, özellikle Tebriz’de, İsrail’in kanlı saldırılarına destek sağlıyor.

  3. Hikmet Hacıyev’in Yalanlamaları: Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hikmet Hacıyev, sosyal medya platformu X’te, ülkesinin İsrail adına İran’a casus gönderdiği iddialarını yalanladı. Ancak bu açıklamalar, Bakü’nün diaspora komitesi üzerinden etnik ayrılıkçılığı desteklemek için devlet bütçesi ayırdığı, partiler ve medya kuruluşları kurarak anti-İran söylemleri sistematik olarak yaydığı gerçeğini değiştirmiyor. 2006’daki “böcek karikatürü” protestolarında, Azerbaycan gazetesi Yeni Musavat, İsrail askeri istihbaratının (Aman) Bakü’nün Tebriz’deki etnik ağını kullanarak kaos yarattığını ortaya çıkarmıştı. Karabağ savaşından sonra bu ağın faaliyetleri daha da yoğunlaştı.

  4. Tebriz’e Saldırıların Üç Amacı: İsrail’in Tebriz ve kuzeybatı İran’a saldırıları, bir psikolojik ve iki maddi hedefe odaklanıyor:

    • Psikolojik Hedef: Tebriz, İran’ın tarihinde Harran Savaşı’ndan Çaldıran’a kadar sınırlarını koruyan bir kale olarak biliniyor. İran Lideri’nin “İran’ın başı” dediği bu şehir, İsrail ve Aliyev ailesinde büyük bir nefret uyandırıyor. Azeri Türklerinin, Bakü ve Ankara’nın “Türk dünyası” ve “Turani koridor” projelerine direnmesi, bu saldırıları tetikliyor.

    • Maddi Hedefler: Tebriz’deki askeri ve sivil altyapının tahrip edilmesi, ayrılıkçı ve tekfirci grupların İran’a sızmasını kolaylaştırmayı amaçlıyor. Karabağ savaşından sonra Azerbaycan’ın 130 kilometrelik İran sınırını İsrail’e açtığı, burada elektronik savaş ve füze takip sistemleri kurduğu belirtiliyor.

  5. Zengezur Koridoru ve Jeopolitik Planlar: İsrail’in Tebriz’e saldırıları, Anglo-Sakson destekli “Zengezur Koridoru” (NATO’nun Turani koridoru) projesiyle bağlantılı. Bu koridor, sadece bir transit yolu değil, İran’ın jeopolitik, kültürel ve ekonomik olarak boğulmasını hedefleyen bir “yüzyılın fitnesi” olarak tanımlanıyor. “Kuzet Planı” adlı strateji, Karabağ’ın alınması, Zengezur’un işgali ve Tebriz’in ayrılmasıyla İran’ı parçalamayı öngörüyor. Azerbaycan, Netanyahu’nun “en önemli Müslüman müttefik” olarak nitelediği ülke olarak, İsrail’in İran karşıtı eylemlerini destekliyor.

  6. Bakü’nün Açıklamalarına Güvenilmez: Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov, ülkesinin topraklarının İran’a karşı kullanılmayacağını iddia etse de, 2014’te Nahçıvan’dan İran’a sızan bir İHA’nın düşürülmesi sonrası İlham Aliyev’in “misafirlerimiz (İsrailliler) yaptı” demesi, bu açıklamaların güvenilirliğini sorgulatıyor. İsrail, Azerbaycan’da siber merkezler, casusluk üsleri ve Sitalçay, Hızı ve Gebele hava üslerini kullanarak İran’a karşı operasyonlar düzenliyor.

  7. Azerbaycan’ın İsrail’e Dönüşümü: Aliyev yönetimi, Şii ve Azeri Türk halkını baskı altında tutarak ülkeyi İsrail’in bölgesel üssüne dönüştürdü. Eski İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman, Azerbaycan’ı “İran’a karşı Lübnan gibi” bir tehdit unsuru olarak tanımladı. Bakü’nün, Gazze soykırımı sırasında İsrail’e Bakü-Ceyhan boru hattıyla enerji sağladığı, Azeri gençleri beyin yıkama yoluyla İsrail ordusuna gönderdiği belirtiliyor.

  8. İki Tür Casus Ağı: Bakü, Ankara ve Tel Aviv’in etnik casus ağları iki şekilde çalışıyor:

    • Açık Ayrılıkçılar: Avrupa, ABD, Türkiye ve Kıbrıs’ta faaliyet gösteren bu grup, açıkça bölücülük yapıyor. Türkiye, 30 Mayıs 2023’te İran’da helikopter kazası araması bahanesiyle Tebriz üzerinde İHA uçurdu.

    • Kimlik Savunucuları: Kendilerini Azeri temsilcisi gibi gösteren bu grup, Anglo-Sakson “Turani dünya” projesiyle Azeri kimliğini yok ederek Türk kimliğini dayatıyor. Bu ağ, İran’ın siyasi, ticari ve akademik yapılarında sızarak Aliyev’in anti-İran eylemlerini örtbas etmeye çalışıyor.

Dr. Kazemi, bu ağların İran’ın bütünlüğüne zarar verdiğini ve savaş koşullarında bu gruplara karşı sessiz kalmanın “savaş sırasındaki ihmalkarlık” olarak değerlendirileceğini vurguluyor. İran, Zengezur Koridoru gibi girişimler karşısında tarihi bir fırsat yakalayarak, bölgedeki denklemleri değiştirebilecek güçte olduğunu gösteriyor.

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha